5 Ekim Dünya Öğretmenler günü nedeniyle Samsun Eğitim-Sen şubesi tarafından dün akşam Tes-İş Samsun şubesi toplantı salonun da sendikalarının emekli olan 50 öğretmene plaket verdiler.
MEHMET REBİİ ÖZDEMİR
Eğitim-Sen Samsun şubesi tarafından sendikalarının emekli olan 50 üyesine Samsun Atakum Belediye başkanı Cemil Deveci, Disk Emekli-Sen Samsun şubesinin de katılımıyla dün akşam Tes-İş Samsun şubesinin toplantı salonunda şiir ve müzik dinletisinin ardından plaketleri takdim edildi. Plaketlerin teslim edilmesinin ardından da kokteyle katıldılar.
Plaketlerin takdiminden önce Samsun Eğitim Şube başkanı Ersin Gür, konuşmasına öğretmen ve yazar olan Fakir Baykurt’tan bir paragraf okudu.
“Buradan yürüyeceğiz, sokaklar aşınmayacak biliyoruz. Ama aşınacak yüzleri kaldıysa öğretmenleri hor görenlerin, onlara baskı yapanların, toplum ve ülkeyi eğitimden yoksun bırakanların, eğitimi ticaret sananların, halkı cahil bırakarak, ülkemizi sömürenlerin, suratları aşınacak, en gür sesimizle bağıracağız. İşitmezlerse bizi işiten halkımız işittirecek. Çünkü gelecek o yakın günler, o mutlu günler” diye haykırıyor Fakir Baykurt. 1969’da büyük eğitimci yürüyüşünde büyük usta öğretmenimiz, Fakir Baykurt’un sözleri bunlar. O günlerden bugünlere yarım asır geçmesine rağmen, eğitimin sorunları aynı sıcaklıkla aynı ciddiyetle hatta daha da toplumun merkezine yerleşerek devam etmektedir.”
EĞİTİM VE ÖĞRETMENLİK PİYASALAŞTIRILIYOR!
Eğitimin kamusal halkçı yanını yok etmek istendiğini siyasi iktidar eğitimi piyasada alınır satılır bir hizmet haline getirildiğini ifade eden Eğitim_Sen Samsun Şube başkanı Ersin Gür, şunları söyledi.
“Türkiye’de öğretmenler, maalesef 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü mesleğini itibarsızlaştıran, öğretmenlerin ekonomik sorunlarına çözüm üretmeyen, eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldıran, özlük haklarını zayıflatan, öğretmenler arasındaki ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren politika ve uygulamalarla karşılamaktadır. Eğitimin kamusal halkçı yanını yok etmek isteyen siyasi iktidar eğitimi piyasada alınır satılır bir hizmet haline getirmektedir. Türkiye ekonomisinde yaşanan ekonomik kriz AKP hükümetinin yaptığı tercihlerle daha da derinleşmiş. Krizin tüm yükünün çalışanların ve dar gelirlilerin üstüne yıkılması, tüm toplumsal kesimlerde olduğu gibi, sayıları bir milyonu aşkın eğitim ve bilim emekçisinin çalışma ve yaşam koşullarını ciddi şekilde olumsuz etkilemektedir. Öğretmenlerin, yardımcı personelin ve memurların aldıkları maaşlar, insanca bir yaşam seviyesinin yanına bile yaklaşamamaktadır. Güvencesizliğin, kuralsızlığın tehdidi altında yaşayan ücretli ve sözleşmeli öğretmenlerimizin; özel okul patronlarının insafına bırakılmış piyasa koşullarında ağır sömürü altında çalıştırılan özel sektör öğretmenlerimiz ve diğer eğitim emekçilerinin mesleki ekonomik ve özlük sorunlarını görmeyen duymayan Millî Eğitim Bakanlığı, eğitimin tüm başarısızlıklarını eğitim çalışanların üzerine yıkacak şekilde hareket etmektedir. Yapılan her düzenleme her söz öğretmenlerin mesleki itibarını zedeleyen bir anlayışla yapılmaktadır. Bugün sınav yaparak kariyer basamaklarını dayatan bu zihniyet, ÇEDES projesiyle de manevi danışman adıyla imamlardan ve din görevlilerinden oluşan bir kesimi okullarımızda görevlendirmek istenmesi mesleki itibarımıza yönelik bir saldırıdır.”
OKULLARA MANEVİ DANIŞMAN ATANMAK İSTENMESİ HER ŞEYDEN ÖNCE MESLEKİ İTİBARIMIZA BİR SALDIRIDIR.
Eğitim-Sen Samsun şube başkanı Gür; “Siyasi iktidar, ÇEDES gibi projelerle, dini kural ve değerleri istismar ederek eğitimi kendi siyasetinin arka bahçesi haline getirmek için toplumu bölmeye parçalamaya ötekileştirmeye devam etmektedir. Eğitim sistemimiz ve çocuklarımız başta olmak üzere toplumsal yaşamın her alanında siyasi iktidar, laik eğitim ve laik yaşama yönelik baskısını arttırmakta, kendi gerici ideolojisini ve tek tipçi yasakçı zihniyetini toplumun her kesimine dayatmaya devam etmektedir. Konserler yasaklanmış, bazı sanatçıların programları iptal edilmiş, valilikler tarafından park ve sahillerde çeşitli yasaklar gündeme getirilmiş, insanlara yaşam tarzlarından ve tercihlerinden dolayı hakaretler ve saldırılar yapılmıştır. Hatta bu hakaret ve saldırılar seçim dönemlerinde siyasi kampanyalara dahi dönüştürülmektedir. Çocuklarımızı eğitmeleri için emanet ettiğimiz Millî Eğitim Bakanlığı, ÇEDES projesiyle, başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, dini vakıf, dernekler cemaat ve tarikatlarla ilişkili pek çok kuruluşla çok sayıda iş birliği protokolü imzalamış, okullarımızı dini dernek ve cemaatlerin cirit attığı alanlar haline getirmiştir1 şeklinde konuştu.
24 KASIMDA VERECEKLERİ BEYAZ ÖNLÜKLERİ İADE EDECEĞİZ
Bugün Eğitim emekçilerin ve eğitimin bunca sorunu varken Milli Eğitim Bakanının bu sorunları çözmek yerine öğretmenlere beyaz önlük üzerinden tek tip kıyafet dayatmasını gündeme getirmesini de eleştiren Ersin Gür, sözlerine şöyle devam etti. “Öğrencilerimizin, seçim öncesinde vaat edilen bir öğün sağlıklı yemekten vazgeçilerek aç bırakıldığı,
Okullarımıza, ödenek verilmediği için yeterli hijyen ve bakımdan yoksun bırakıldığı,
Okulların en temel ihtiyaçlarının dahi velilerin sırtına yüklendiği,
Eğitim emekçilerinin ihtiyaçları için verilen Eğitim Öğretim yardımının yıllardır komik artışlarla un ufak edildiği,
Seçmeli derslerin zorunlu din dersi haline getirildiği, koşullarda, gündem değiştirmeye yönelik bir adım olduğu kadar, ÇEDES vb. projeler başta olmak üzere, eğitim emekçilerini ayrıştıracak ve haklarımıza yönelik yeni saldırıların zeminini oluşturacak bir adım olarak görüyor, 24 Kasım’da dağıtacakları önlükleri kendilerine iade edeceğimizi şimdiden ilan ediyoruz” diye ifadelerde bulundu.
5 EKİM HAKLARIMIZ İÇİN MÜCADELE GÜNÜDÜR!
Konuşmasının son bölümünde Ersin Gür şunları söyledi. “Türkiye’nin dört bir yanında fedakârca görev yapan eğitim ve bilim emekçilerinin, mesleğine ve haklarına yönelik saldırılara, Haksız hukuksuz bir şekilde, savunma hakkı bile verilmeden kanun hükmünde kararnamelerle mesleklerinden öğrencilerinden koparılmasına, mülakat, komisyon, arşiv ve güvenlik araştırması gibi otoriter baskıcı yöntemlere, krizin faturasının sırtımıza yıkılmasına rağmen, birlikte mücadele etmeye, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmaya olan inancımızla, tüm öğretmenlerimizin, eğitim ve bilim emekçilerinin 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü kutluyoruz” dedi.
Plaket törenine geçildiğinde, Atakum Belediye başkanı emekli öğretmenlerden birisine verdiği plaketten sonra şu ifadelerde bulundu.
“Belediye başkanı birde siyasetçi, tabi ki konuşsun. Evet değerli arkadaşlar, bende eski bir kamu çalışanı, eski bir Tüs-Der başkanı olarak, daha önce öyle bir sendikalar yoktu. Tüm siyasilerin toplandığı örgüt Töb-Der’di. Keşke birlikte olunabilse. Ama benim bir teklifim var, dileğim var. Olması gereken bir teklifim var. Seçim öncesi özellikle sol sosyalist siyasetin önde gelen tüm isimleriyle birerdir, ikişerdir, üçtür, beştir yani birlikte seçime girip hiç olmazsa derli toplu bir muhalefet olsun toplumsal muhalefetin sol ve sosyalist kanadı parlamentoda olsun diye olabilsek, olabilmiş olsaydık şu anda 25-30 milletvekili sanıyorum olacaktı. Neyse o geride kaldı ama bundan sonra hem eğitim emekçilerinin sendikası sosyal muhalefetin, toplumsal muhalefetin önde gelen unsurlardan bir tanesi olduğundan çok iş düşüyor. Onun için bu öğretmenler gününde bunu anlatmamı anlamlı bulun lütfen” dedi.