Tez-Koop-İş Sendikası Samsun Şubesi üyesi işçiler, sendika binalarında bir toplantı yaparak yaşadıkları sorunları, sorunların çözümlerini, taleplerini, 1 Mayıs'a ve seçime yönelik düşüncelerini konuştular.
MEHMET REBİİ ÖZDEMİR
Şube Başkanı Tarık Sayın, yaptığı açılış konuşmasında şunları söyledi:
“Sınıf sendikacılığı, sınıf bilincinin de güçlendiği bir ortam yaratıyor; sendika üyeleri arasında sınıf kardeşliği bilinci gelişiyor”.
“Sendikalar, işçilerin hak almak ve haklarını korumak için kurdukları mücadele örgütleridir. Sendikamız Tez-Koop-İş, Genel Başkanımız Haydar Özdemiroğlu’nun önderliğinde mücadeleci sınıf sendikacılığını benimsiyor. Sınıf mücadelesini ve sendikal örgütlenmemizi her geçen gün büyüterek güçleniyoruz. Samsun'da olduğu gibi işçilerin işyerlerinden başlayarak örgütlendiği; temsilcilerini demokratik yollarla kendilerinin seçtiği; kendileri ile ilgili bütün kararları yine kendilerinin fikir birliğiyle aldıkları ve doğrudan kendilerini temsil ettikleri bir sınıf sendikacılığı yapıldığında işçilerin sendikalarda örgütlendiğini, sendikalara güvendiğini ve sahip çıktığını hep birlikte görüyoruz. Biz, Samsun'da örgütlenirken, eylem kararları alırken, sözleşme imzalarken işçilerin kendi isteklerini ve kararlarını dikkate alıyor; işçilerin bilgisi ve iradesi dışında, işçiye rağmen hiçbir iş yapmıyoruz.
Sınıf sendikacılığı, sınıf bilincinin de güçlendiği bir ortam yaratıyor; sendika üyeleri arasında sınıf kardeşliği bilinci gelişiyor. Patronların her zora düştüklerinde ilk yaptıkları işlerden birisi işçileri farklı bahanelerle bölmek iken, sınıf kardeşliği bilincine sahip işçiler bu tür oyunlara gelmiyor. Bölünürsek haklarımızı da kaybedeceğimizi; birlik beraberliğimizi korursak duyarlı ve uyanık davranırsak hiçbir gücün biz işçileri yenemeyeceğini Samsun'da verdiğimiz mücadelelerde hep birlikte gördük. Samsun Şubede göreve geldiğimiz günden bu yana üye sayımızı arttırdık. Başta üniversiteler olmak üzere birçok işyerinde ilave yetkiler kazandık. Bu mücadele sürecinde bizi hiç yalnız bırakmayan dostlarımız da oldu. Bugüne kadar işçilerin sesi olan ve eylemlerimizde bizi hiç yalnız bırakmayan basın emekçilerine bugün de burada oldukları için teşekkür ediyoruz”.
“KAMU ÇERÇEVE PROTOKOLÜ’NE İLİŞKİNMÜCADELEDEN KAÇINMAYIZ”
İşçiler mücadeleleri sonucunda Migros’ta daha önce alınamayan promosyon hakkını elde ettiler. Önümüzdeki süreçte sendikal mücadelemizi büyüterek bu kazanımları arttırmayı hedefliyoruz. Diğer yandan hükümetle Türk-İş arasında imzalanacak olan Kamu Çerçeve Protokolü görüşmeleri devam ediyor. Hükümet tarafından işçilerin beklentilerinin ve taleplerinin çok altında açıklanan rakamlar, işçilerin yoğun ve haklı tepkilerini beraberinde getiriyor. Konfederasyonumuz Türk-İş, taban ücretlerin 15.000 TL’ye yükseltilmesini ve ilk altı ay için %45 ücret zammı teklif etmiş buna karşılık hükümet taban ücretlerin 11.500 TL’ye çıkarılmasını ve ilk altı ay için de %30 ücret zammı teklif etmişti. Daha sonra da hükümet bu teklifini 12.000 TL taban ücreti ve %40 ücret zammı olarak revize etti. Sendika olarak Türk-İş’in taleplerine sahip çıkacağız”.
Tarık Sayın’ın konuşmasının ardından işçiler, iş yerlerinde yaşadıkları sorunları, çözüm önerilerini, taleplerini, 1 Mayıs'a sendikalara ve seçimlere dair düşüncelerini aktardılar.
İlk olarak bir kamu işçisi söz alarak, “Seçim sürecince Türk-İş'in kamu çerçeve protokolünü taleplerin altına düşmeden işçilerin talepleri doğrultusunda imzalanmasını istiyorum. Sendikaların 1980 sonrası eğilimlerinden sıyrılmaları; işçilere güvenmeleri gerekiyor. İşçilerin de kendi çıkarları ve taleplerini gözeterek oy kullanmaları gerektiğini düşünüyorum” dedi.
TEZ-KOOP-İŞ sendikası üyesi OMÜ’de çalışan bir işçi, “Bizler sendikalı işçiler olarak üniversitede örgütlenerek her platformda mücadeleler verdik. Mücadelemiz sonucunda bir takım haklar kazandık, ancak art arda yapılan zamlar, hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında ücretlerimiz eridi, hızla yoksullaştık. Gelecek günlerde yeniden ücretlerimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Kırmızı çizgimiz olan kazandığımız haklarımızı yasal güvenceye alacak düzenlemeler için de mücadele etmeliyiz. Yoksa alternatifsiz sürekli yoksullaşmaya devam ederiz” dedi.
Migros'ta çalışan bir işçi, “Her asgari ücret tespit döneminde, herkesin asgari ücretle ilgili çay-simit hesapları yapılıyor. Oysa 4 kişilik bir aile, her gün 3 öğün birer simit ve çayla beslense bile 5.500 TL ediyor. Bu şu anlama geliyor: Asgari ücretin 8.500 lira olduğu bir dönemde hastalanmayacaksın, herhangi bir yere seyahat etmeyeceksin, ev almayacaksın, evlenmeyeceksin, çocuk yapmayacaksın, sosyal aktivitelere katılmayacaksın; sadece simit ve çayla karnını doyuracaksın. Oysa ülkemiz dışarıya karşı TOGG, köprüler, tüneller, yollar, reklamı yapılarak güçlü gösteriliyor. Ama içeride işçilerin içler acısı durumundan kan ağladığından kimse bahsetmiyor. Bu düzensizlik daha ne kadar sürecek” dedi.
Genç bir işçi, “İş hayatına dair çıkarılan tüm kanunlar patronları koruyor; bu kanunların işçiler ve emekçiler lehine değişmesi için de mücadele devam etmeliyiz” diye konuştu.
Bir kadın işçi, “Toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde patronların değil işçilerin çıkarlarının korunup haklarının geliştirilmesi için daha çok mücadele etmeliyiz, daha güçlü olmalıyız” dedi.
Bir başka işçi, “İşçilerin toplam gücü patronlarınkinden çok daha büyüktür. Ancak ne yazık ki, işçiler yeteri kadar örgütlü olmadığı için, güçlerini birleştirmediği için bugün bizim yerimize patronlar kendi çıkarlarına uygun kararların alınmasını sağlıyorlar. İşçilerin haklarını alabilmeleri için daha çok örgütlenmeleri ve güçlerini birleştirmeleri gerekiyor. Ailemize ancak bu yolla daha iyi bir hayat sunabiliriz” diye konuştu.
Başka bir genç kadın işçi, “1 kg soğan 30 lira olmuşken işçilerin bir günlük yemeği 23 lira olamaz. Bu düzenin değişmesi gerekir. Bu kanunları çıkaranlar kendi çıkarlarını gözeten bu kanunları bile uygulamıyor; keyfi uygulamalar yapıyorlar” diye konuştu.
Başka bir kadın işçi, “Ben bugün bu koşullarda çocuğum ve geleceğim ile ilgili umudumu kaybettim, bir beklentim kalmadı. Yine de sendikalı olanlar en azından konuşabiliyorlar, tepki gösterebiliyorlar” diye konuştu.
Şube idari Sekreteri Buket Özden, “Mevcut sistem devam ettiği sürece kamuda da özelde de sorunlar, aksaklıklar yaşanmaya devam edecektir. Biz de bunların üstesinden gelebilmek için mücadele edeceğiz. Çocuklarımız ve geleceğimiz için hep birlikte umudumuzu korumalı ve bu mücadeleyi büyütmeliyiz” dedi.
Başka bir genç işçi, “Bizler, işçiler olarak birleşip mücadele etmediğimiz sürece bir hak alamayız; sorunlarımızı çözemeyiz. Sendikamız Genel Merkezinden de destek alarak mücadelemizi yerellerde kendimiz büyütmeliyiz” diye konuştu.
Sendika üyesi başka bir işçi, “Haklarımızın kanunlarla güvence altına alınması ve korunması gerekir. Bu kanunlar mutlaka değişmeli. İşyerinde bir abimiz emekli olmaya kalktığında sigorta priminin asgari ücret üzerinden yatırıldığını öğrendi ve hak kayıplarına uğradığını öğrenince, geçinemem kaygısıyla emekli olmaktan vazgeçti” dedi.
Başka bir işçi, “Toplu iş sözleşmelerinde sendika temsilcileri işçilerin aldığı kararları savunmalı ve işçilerin gücünü arkasında hissetmelidir” diye konuştu.
Bir kadın işçi, “Bekârım. Aldığım maaşla kendimi zor geçindiriyorum. Allah aile geçindirenlere kolaylık versin. Bugün bir telefon almak bile lüks görülüyor. Zamlar nedeniyle toplu iş sözleşmeleriyle kazandığımız ekonomik haklar daha cebimize girmeden eriyip gidiyor. Bunun da değişmesi gerekir. Bunun için de mücadele etmeliyiz. 1 Mayıs'ta bu konuştuğumuz talepleri güçlü bir şekilde haykırmalıyız” dedi.
“SESİMİZ ANCAK BİRLİKTE GÜÇLÜ ÇIKABİLİR”
Söz alan başka bir kadın işçi, “İşyerlerimizde müşteriler bize Mobbing uyguluyor, sesimizi çıkarmaya çekiniyoruz. Sesimizi hep birlikte güçlü bir şekilde çıkarmalıyız. Biz Samsun Şubesi olarak iyi durumdayız. Sendikamızın sınıf sendikacılığı anlayışı ile davranmasından memnunuz. Bu anlayışın bütün işçilere yayılması gerektiğini düşünüyorum. Bütün işçilerin aydınlatılması ve bilinçlenmesi gerekir” dedi.
Bir kadın işçi, “İşyerlerinde kadınlar hep ikinci planda pasif kalıyorlar. Kadınlara daha fazla söz hakkı verilmelidir” diye konuştu.
Başka bir işçi, “Bu ülkede siyasilerden bir beklentimiz yok. Milletvekilleri kendi maaşları için bütün ellerini havaya kaldırıyorlar, işçi haklarına gelince telefonları ile oynamaya başlıyorlar. Geleceğimizden kaygılıyız.” diye konuştu
Söz alan başka bir işçi: “Memura verilen %15 refah payı, işçilere verilmiyor. Hükümetin teklifinde bu yok. Türk-İş'in talebi de reddedildi” dedi. Bunun üzerine başka bir işçi, “Memurların maaşlarını da sendika aidatlarını da devlet kendisi ödüyor. Oysa işçiler bu tür haklarını mücadele ederek almak zorunda kalıyorlar” dedi.
ARTIK AYRIŞTIRILMAK İSTEMİYORUM, HUZUR İSTİYORUM.
Bir başka işçi, “Rızkı için çalışan, emek sarf eden biz işçilerin hak ettiği değeri gördüğü günün gelmesini, iş hayatıma, ev hayatıma ve sosyal yaşamıma huzurun gelmesini, aldığım ücretle çocuklarımın isteklerine yetebilmeyi istiyorum. İşte, evde, medyada ayrıştırılmaktan kurtulmak istiyorum. Aldığımız ücretle ev almak, tatil yapmak hayal oldu. Gerçekler ortadayken gözün gördüğünü inkâr edenler, aba altından sopa gösterenlerden kurtulmak istiyorum” dedi.
Söz alan bir erkek işçi, “2006'da kadroya geçtim. O günden bugüne işçilere bakış açısında bir şey değişmedi. İşyerlerinde işçiler daha aşağı görülüyor. Kadroya geçtik ama sadece isim değişti; taşerondu, kadrolu oldu. Değişen başka bir şey yok” dedi.
Söz alan başka bir işçi, “Annem işçi emeklisi, babam da memur emeklisidir. Annem 2003'ten önce babamdan 3 kat fazla ücret alıyordu. Şimdi ise biz işçilerin maaşları asgari ücret düzeyinde. Kritik bir dönemden geçiyoruz. Bu seçimler önemli. Haklarımızı bu seçimde aldık aldık, alamadıysak ondan sonrası hak getire. Ücret artışlarında da adaletsizlik yapıyorlar. Aynı işyerinde çalışanlara aynı oranda zam yapıyorlar. 8.000 alanla 15.000 alana aynı oranda zam yaparsanız aynı oranda iyileştirme yapmış olmuyorsunuz. Ücretlerde de vergilerde de adalet sağlanmalı” dedi.