Tez-Koop-İş Sendikası Samsun şubesi kadın üyeleriyle birlikte Atakum sahil bandında dün akşam saat 17.30’da Taşocak önünden başlayarak Çobanlı İskelesine kadar yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdiler.
MEHMET REBİİ ÖZDEMİR
Tez-Koop-İş sendikası Samsun şubesinin kadın üyelerinin çoğunlukta olduğu kalabalık bir kitleyle Atakum sahilinde bulunan Taşocak Cafe önünden 1 km yürüyüş yaptıktan sonra Çobanlı İskelesinde dün akşam saat 18’de basın açıklamasında bulundular.
Sendika adına Şube İdari Sekreteri Buket Özden, yaptığı konuşmasında şunları söyledi.
“8 Mart Dünya Kadınlar Günü, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, yoksulluğa, şiddete ve sömürüye karşı durulan birlikteliğin, dayanışmanın ve mücadelenin günüdür. Emeğine, bedenine ve yaşamına sahip çıkan kadınlar, evde, işte, sokakta ve yaşamın her alanında mücadelesini sürdürüyor ve örgütlenerek hakkını arıyor. Cinsiyet temelli ayrımcılık ile mücadele eden kadınlar, büyük bedeller ödeyerek temel haklarını talep ediyor. Patriyarkal düzende hane içinde kadının toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı iş yükü – bakım emeği, kadınların istihdama katılımını engelliyor ya da esnek, güvencesiz ve düşük ücretli çalışma biçimlerine yönelmesine neden oluyor. Türkiye’nin her bölgesinden kadınlar ücret eşitsizliğine, düşük ücrete, gelir dağılımında adaletsizliğe, vergi yüküne, kreş olanaklarının sağlanmamasına karşı mücadele ediyor. Kadınlar, kendilerine dayatılan güvencesiz ve sendikasız çalışma biçimlerine itiraz ediyor, örgütleniyor, tüm direnişlerin en önünde yer alıyor.”
TOPLUMSAL VE SİYASAL ALANDA KADININ ADI YOK!
Kadınların üzerinde camdan tavanlar olduğuna dikkat çeken Buket Özden, konuşmasını şöyle devam ettirdi.
“Kadınlara ve kız çocuklarına eğitime erişmeleri, yeteneklerini geliştirmeleri ve liderlik kapasitelerini güçlendirmeleri için eşit fırsatlar sağlanmıyor. Bugün, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında çalışanların yüzde otuzundan azı kadınlardan oluşuyor ve kadınlar yeni teknolojileri geliştirme sürecinde az temsil edildiğinden, başlangıçtan itibaren ayrımcılığa uğruyor. Bu yüzden eşit fırsatlar tanınmalı ve dijital uçurum kapatılmalı böylece bilim ve teknolojide kadınların ve kız çocuklarının temsili arttırılmalıdır. Eğitim, sağlık, istihdam ve seçme ve seçilme hakkı da dahil olmak üzere toplumsal ve siyasal hayata katılımda eşit fırsatlar sağlanmalıdır. Kadınlar özellikle siyasal alandan dışlanıyor; siyasal partilerden, sendikalardan, demokratik örgütlerden ve kamu yönetimleri başta olmak üzere karar alma ve katılım mekanizmalarından ayrı tutuluyor, ikincil konumlara itiliyor, hatta horlanıyor, ötekileştiriliyor, aşağılanıyor… Erkekler işlerinde çoğunlukla engelsiz biçimde yükselebilirken kadınların üzerinde camdan bir tavan var; kadınların yükselmesi engelleniyor, görünmez sınırlar çiziliyor. Kadınlar çalışma yaşamı başta olmak üzere toplumsal yaşamın tüm alanlarında eşit temsil istiyor. Kadınlar ve kız çocukları, cinsiyete dayalı eşitsiz güç ilişkilerinden kaynaklı, farklı biçimlerde şiddete maruz kalıyor ve her gün en az bir kadın katlediliyor. Medeni Yasa’da değişiklik yapılması gibi kazanılmış haklarımızı tehdit eden söylem ve girişimler son bulmadığı sürece, failler serbest bırakıldıkça, kadın cinayetleri durdurulamayacaktır. Suçlulara, katillere uygulanan yaptırımlar yetersiz kalmasaydı, İstanbul Sözleşmesi etkin ve kapsamlı şekilde uygulanıyor olsaydı bugün, kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddet önlenemez boyutlarda olmazdı. Daha ileri düzeyde bir toplum seviyesinde yaşamak isteyen kadınlar, şiddetsiz yaşam hakkı için mücadele ediyor ve kanunların uygulanması için direnişini sürdürüyor” diye konuştu.
GÜVENLİ BİR YAŞAM SÜRMEK İSTİYORUZ
Kadınların dışlandığını, sindirildiğini
Gizli ve açık baskılar yapıldığını söyleyen Sendika Şube İdari Sekreteri Özden;
“Bizler; 6284 sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun dahil mevcut yasaların etkin uygulanması; Türkiye’nin imzacısı olduğu Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin (CEDAW) gereğinin yerine getirilmesi; iş yaşamında toplumsal cinsiyet temeline dayalı şiddet ve tacizi önlemeye yönelik düzenlemeleri içeren Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 190 sayılı Sözleşmesi’nin (ILO 190) onaylanması ve uygulanmasını istiyoruz. Evde, işte, sokakta, tüm toplumsal yaşamda şiddetsiz ve güvenli bir yaşam sürmek istiyoruz. Eşit yurttaşlık hakkımızı, kadınların hayatın her alanında eşit temsilini sağlamak, eşitliği hayata geçirmek için somut adımlar atılmasını istiyoruz. Kadınların dışlandığı, toplumsal katılımlarının kısıtlandığı, sindirildiği ya da gizli-açık baskı altında tutulduğu bir dünyada insan haklarından bahsetmek mümkün değildir. Kararlılıkla anti demokratik politikalara karşı mücadelemizi sürdürüyor, eşitlik, özgürlük ve yaşam hakkımızı savunuyoruz.
Yoksulluğa, şiddete, işsizliğe ve savaşa karşı birleşiyoruz! Ekonomik krizin ve savaşın bedelini ödemeyi reddediyor; kadın dayanışmasını büyütüyor ve dünyanın her tarafından kadınların direnişini selamlıyoruz! 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün sömürünün, ayrımcılığın, dışlanmanın ve eşitsizliğin olmadığı bir dünya umudunu daha da güçlendireceğine inanıyoruz” dedi.