Haber: Mehmet Rebii Özdemir
(SAMSUN)- Samsun'un Alaçam ilçesindeki Dürtmen dağında Kanadalı maden şirketi Centtera'nın siyanürlü altın madeni arama ruhsatının iptal edilmesi için Dürtmen Vatandır Platformu Alaçam'da bulunan Garden Kafede bir araya gelerek önümüzdeki günlerde neler yapabilecekleri konusunda basın açıklaması ve katılımcıların düşünceleri alındı.
Dürtmen Vatandır Platformu adına ilk olarak Hasan Uslu şu ifadeleri kullandı.
"35 sene sonra memleketime geri geldim. 2 yıldır buradayım. Toplantma amacımızın Dürtmen Davanı olduğunu hepimiz biliyoruz. Biz bu Dürtmen Davanı için mücadele edeceğiz. Bir platform kurduk. Çünkü kulaktan duyma, çok sözler duyduğumuz için insanlar yanlış fikirlere gidebiliyor. Biz hepimiz birlikte siyaseti sokmadan, o partici bu partici olmadan bir platform kurduk.Bu platformun amacı orada maden sahasını açtırmamak. Bunun için de elimizden geleni yapacağız. Sadece bizlere de güvenin, arkamızda destek olun. Hiç kimse biz halktan büyük değil. Hiçbir siyasetçi de değil, hiçbir devlet kurumu da değil. İlk önce biziz. Biz birlikte olursak emin olun bunu durduracağız" diye ifadelerde bulundu.
Kadir Demir;
"Alaçam'ımızın nefes alma kaynağı ve doğasıyla ilçemizin sembolü olan Maalesef maden sahası olma yolunda ilerliyor. Toprağımızı ormanlarımızı, yaylalarımızı, suyumuzu ve yaşamımızı yok edecek Dürtmen Dağı'nın yabancı bir şirket tarafının işgal edilmesine karşı olduğumuzu cümle alem bilsin ve duysun. Bizler bu topraklarda doğduk. Bu ormanlarda nefes aldık, bu sularda, yaylalarda büyüdük ve bu topraklarda hayatımızı idam ettiriyoruz. O yüzden geleceğimiz için, çocuklarımız için, yaşam hakkımız için hep birlikte, hep beraber olmak zorundayız arkadaşlar."
Bayram Güner:
"Samsun Alaçam'ın nefes alma kaynağı, tarihi ve doğal güzellikleriyle ilçemizin sembollerinden biri olan Dürtmen Dağı'nda maden araması için Kanadalı Centerra Gold şirketine alama. İzni verildi. Maden sahası kurulursa. Ne olur? Ağaçlarımız kesilir, ormanlarımız kurur, doğa ve canlı yaşamı. Yok olur. Maden aramalarında kullanılan kimyasallar, yeraltı ve içme sularımızı zehirler. Tarım alanlarımız zarar görür. Hayvancılıkta derin düşer. Köylü ve bölge halkı doğrudan. Zarar görür. Çocuklarımıza gelecek nesillere bırakacağımız temiz bir doğa, yeşil bir Alaçam yerine elde zehirlenmiş bir toprak, kurumuş dereler, delik deşik edilmiş. Alanlar kalır. Kim kazanır, kim kaybeder? Bu faaliyet yalnızca yabancı maden şirketini daha fazla zengin etmeye yarar. Ülkemize, halkımıza, bölgemize yarar ve değil uzun vadede hesap edilemeyecek kadar büyük zarar verir. Çocuklarımız kaybeder, köylülerimiz, çiftçilerimiz kaybeder. Yakakent, Bafra kaybeder, Samsun kaybeder, Türkiye kaybeder."
Duygu Yeşilyurt;
Ben Alaçam'ın Örenli köyündenim. Yani bu memleketin insanlarından biriyim. Sanırım yakın zamanda bir toplantı yapılmış muhtarlarla bir karar vermişsiniz. Benim görüşüm şu, muhtarlar buna ön ayak olabilirler. Kişisel Cimer dilekçeleri hazırlanmalı diye düşünüyorum. Ve bunun alındığı kodları kayıt altına alınmalı. Muhtarlar alındı kodu isim soy isim muhtarın kaşesi şeklinde böyle bir rapor tutulabilir. Ama bu toplu bir dilekçe değil ama şöyle düşünüyorum kişisel dilekçe olarak yani muhtarlar bununla tek tek ilgilenmeli diye düşünüyorum. Bunu çünkü mahkemede sunduğunuzda bunun büyük bir etkisi olacağını düşünüyorum. Ayrıca charge.org platformunda imza kampanyası başlattım. Bu kurduğunuz grupta bunun gereksiz olduğunu söylendi ve ben buna gerçekten kırıldım. Çünkü bu platform dünyaca Pardon. Bu platform hani çevreci grupları harekete geçiren bir platform ve medyanın dikkatini çekecek bir platform. Yani bunu hatta rapor olarak imzaları, dijital imza olarak çıkardığınızda mahkemeye bunu delil olarak sunabiliyorsunuz. Yani bunun da altını çizmek istiyorum. Bu platforma destek vermenizi istiyorum."
Av. Utku Ekin Yılmaz
Önceki dönemlerde de Çevre Kent Komisyonu'nda bulunmuş bir görev almıştım. Yeni dönemde bulunmuyorum. Burada öncelikli olarak neler yapılabilir? Nasıl bir çözüm önerisi getirebiliriz bu konuya? Bununla alakalı olarak bununla alakalı olarak ben de size bu süreçten kabaca bahsetmek istiyorum. Çok detaylı bir süreç bu. Birçok idari işlem var bu konuyla alakalı olarak. Burada gördüğünüz evraklarda arama ruhsatı için gerekli olan işlemlerin tamamlandığı görülüyor. Burada bu olayı başlatacak olan yani fitil yakılmış durumda. Bunun ilerisinde işletme ruhsatı için bu sefer gerekli girişimleri yapacaklar. Zaten arkanızda gördüğünüz resimlerdeki tahribatları yaratan da bu işletme faaliyetleri ve ondan önce gerçekleştirilmiş olan arama faaliyetleri. Bu noktada neler yapabiliriz? Tabii ki hepiniz farklı düşüncelere mensup olabilirsiniz. Ancak bu noktada bu topraklar sizin topraklarınız ve bu topraklara ilişkin bir karar alınacaksa burada etkin bir biçimde rol oynamanız gerekiyor."
Tolga Kaan
"Benim kişisel reflekslerimden biriydi. Sağ olsun abilerimizi davet ettiler. Geldik görüşüp medyada neler yapabiliriz diye beraber. Temelde ben sürecin kendisini şöyle değerlendiriyorum. 30 Ağustos'a günler kaldı biliyorsunuz. 4 gün sonra Zafer Bayramı kutlayacağız Türkiye'de. Yani vaktiyle 1919'da aşlayan bağımsızlık kavgasıyla buradan tankıyla topuyla defolup gidenlerin silahları yerine böyle giremeyeceklerini anlayınca iş makineleriyle geri geldi. Şöyle bir tablo var. Bunların kim işbirlikçiyse kim değil hiç bu kısmına girmeyeceğim. Burası politikanın konusu. Ayrıca bir yerde tartışırız ama bence eğer bir şirket kendi ülkesinde bir ağacın dalını koparamayacak durumdaysa hukuken bu insanlar Kanada'da arkadaşlar yanlışsa düzeltir. Kendi evlerinin bahçelerinin peyzajını yapamıyorlar ya. Devletten onay almadan. Şimdi gelmiş, dikkat edin Centerra Gold olmasa bile yani Dürtmen'e gelecek olan Centerra Gold, Centerra Gold olmasa bile bütün bölgelerde ağırlık Kanadalı şirketlerde. Anlaşılan o ki yani bir plan program bir şey dahilinde ilerliyor bu süreç. Biliyorsunuz Kanada Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük ittifak sermaye devletlerinden bir tanesi. Dolayısıyla bu şu demek, Ablacığım çok iyi anladım ne demek istediğinizi. Saygınlık konusunda aynı fikirdeyim. Hiç üslubumuzu işte konuşuyor arkadaşlarımız söylüyorlar. Ya muhtarlardan ya da işte başka birilerinden para alıp susan olursa yılgınlığa kapılan olursa onlar bizim yurttaşlarımız. Anlatmaya devam edeceğiz. Dilimizi hiç sertleştirmeden. Ama Kanadalıya karşı en ufak bir acıma duygumuzun olmaması lazım. Çünkü toprağımıza acımayacağız."
Tarık Atalay;
"Siyanürün ne olduğunu bilmiyor. Kesinlikle bilmiyor. Bir dernek başkanı biliyor. O yüzden bıkmadan muhtarlara, köylüye, hepsine, affedersiniz küfür derse eyvallah deyip anlatalım. Bilmiyor adam ya, Siyanürü bilmiyor. Yani bir aspirin gibi şey sanıyor. Bilmiyor, onu öldüreceğini bilmiyor. Yani bu maden neresi biliyor musunuz arkadaşlar? Yukarıya giden varsa, Dürtmen nokta, Kapaklı köyü, öyle bir daireyi düşünün. Yani çok on dokuz kilometre daha iyi düşünün. Bunun içinde baraj var. Altınkaya barajı var. Yakın köyleri var. On dokuz kilometre bu tarafa, bu tarafa, bu tarafa. Bu alan komple obruk olacak, obruk. Yani orada fotoğraflara görüyorsunuz ya. Aynen bu olacak. Yazılacak, bu hale gelecek. bu hale gelecek yani başka yani şansımız tek şansımız ayakta isek o maden şirketlerini buraya sokmayacak."
Ali Dursun Kurt;
"Bundan iki yıl önce Kanadalı bir şirket Kaz Dağları'nın hemen eteklerine geldi, yerleşti. Ben on bir gün orada çadırda kaldım. Bayramiç'te. Kaz Dağları'nın eteklerinde. Ben ne reliyim? Samsunluyum, Alaçamlıyım. Ama ben Türkiye'yim. Bu dünyada yaşıyorum. Dünyanın neresinde olursun diye etkili olduğum zaman benim yüreğim açıyor. Şimdi aynı şey döndü dolaştı benim kendi topraklarıma. Bundan 20 gün önce eşimi aldım. 20 günden de fazla oldu galiba. Hadi Dürtmen'e çıkalım dedim. Gittiğimizde orman kıyımı vardı orada. Çeşmeler akmıyor. Sadece Çerçiler'e giden çeşmelerden azar da olsa sular geliyor. Gerisin geri geriye döndük. Daha sonra da arkad aşlarımız yine yürürken gördük. Halkı bir nebze olsun aydınlattılar ve en sonuncuda buradayız. Bu toplantılar çok kıymetli. Fakat bu toplantıları eyleme geçirebilmek, Oradaki halkı sokağa dökebilmek, buradaki halkı sokağa dökebilmek, iş makinelerinden, traktörlerle, öküz kağnı arabalarından, odunlarla, kazmalarla, küreklerle. Az önce hukukçu arkadaşımızın, arkadaşımızın dediği gibi emperyalizm önceden tankıyla, topluyla giriyor bir ülkeye. Şimdi emperyalizm kültürüyle giriyor bir ülkeye. Şimdi emperyalizm kepçeleriyle giriyor bir ülkeye. Bu bağlamda biz hepimiz birimiz hepimiz için mücadele etmek zorundayız."