Samsun eczacılar odası 10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü nedeniyle oda binasında Samsun'da ki yerel ve ulusal gazetecilerle kahvaltıda bir araya geldiler.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günün nedeniyle duyarlı davranarak Samsun'da gazetecilik mesleğini ifa edenleri Samsun Eczacı Odası başkan ve yönetim kurulu üyeleri oda binasında verdikleri bir kahvaltıyla ağırladılar.
6. Bölge Samsun Eczacı Odası başkanı Ecz. Onur Ferhat Karacan günü anlamına ilişkin ve Samsun eczacı odasının etkinlerini şöyle anlattı.
Doktorluk sağlıkla uğraşanlar ve gazeteciler çok çok önemli. Sizler de sizler de aslında bizim yaptığımız meslek örgütlerinde yaptığımız gibi suya yazılan işler yapıyorsunuz. Bugün yazdığınız işler yarın kayboluyor. Sanki emek yapılmamış gibi oluyor ama inanılmaz emeğiniz var. Ülkenin gelişmesinde de kalkınmasında da ben şahsım adına yönetim kurulum adına mutluluk duyuyoruz. Sesim geliyor mu? Mutluluk duyuyoruz. Hoş geldiniz. Sefalar getirdiniz. Tamam. Bir aradayız. Sizler de bir arada, sizleri de bir araya getirmekten dolayı mutluyuz. Hem kendimizle ilgili ilgi vereceğiz. Hem sizlerle birlikte bu güzel ve önemli günümüzü birlikte geçirmek istedik. Hem de her sektörde olduğu mesleğimizde de bazı sıkıntılar var. Onları size çoktan aktarmak istedik. Ben onun için bir size bir sunum hazırladım. Sunumla birlikte anlatabilmek adına hızlı hızlı bir 15-20 dakikada size onu anlatmak istiyorum.
Samsun Eczacı odası ne yapar? Nedir? Kimsiniz siz? Samsun Eczacı odası eğitim ve bilgilendirmeler yapar. Bunların bir kısmını hastalarına yapar. Vatandaşlara yapar. Sağlığa hep birlikte düzgünce ulaşalım diye yapar. Bir kısmını da meslektaşlarına yapar. Meslektaşları sahada sağlık sisteminin kılcal damar gibi dağılmış meslektaşlarının vatandaşlara daha iyi, daha kaliteli bir hizmet vermesi için yapar. Bunlar da son bir iki yılda bizlerin yaptığı eğitim ve bilgilendirme afişleri, broşürleri, toplantıları. Sözleşmeler yapar. Türk eczacılarıyla ilgili nezdinde hepimiz ilaç alabilirim diye belli protokoller imzalanır. Bu protokolleri biz de bu bölgede meslektaşlarımızla imzalayıp sosyal güvenlik kurulmuş emekli sandığı, SSK ve bakımların nasıl, ne şekilde ilaç alabileceğiyle ilgili cezaevinde Adalet Bakanlığı'nda, cezaevindeki vatandaşlarımız için, asker vatandaşlarımız için, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na bağlı olan evde bakım hizmeti nasıl sağlık hizmeti alacağıyla ilgili ya da özel sigortası olanların nasıl hizmet alacağıyla ilgili çalışmaları da yine bu kuruluşlar var. Yüzyıldır nöbetler tutulur bu topraklarda. 1956 yılından itibaren yine Zonguldak'tan Ağrı'ya kadar başlamak üzere bugün Samsun, Sinop'la devam eden bir sistemle nöbet hizmetini, nöbet sistemini bu kuruluş olarak devam ettirmekteyiz.
Bir deprem felaketi altı Şubat iki bin yirmi üç sabahı bir felaketle uyandık. Biz hemen kendi kurumumuz Samsun'da Eczacılarla ne yapabiliriz diye düşündük. O gün itibariyle Kahramanmaraş Pazarcık'ta bir deprem olmuştu. Deprem çok büyüktü. Biz tabi hazırlıklar yaparken 7 Şubat'a uyandığımızda aslında sorunun sadece Kahramanmaraş Pazarcık'tan ibaret olmadığını, Kahramanmaraş'tan Hatay'a kadar 11 ile etkileyen çok kötü bir tabloyla karşı karşıya kaldığımızı hep birlikte gördük. Biz bunun üzerine çalışmalarımıza başladık. 54 Eczacı odası vardı o zaman. Depremden etkilenen eczacı odaları hariç kalan kırk eczacı odası her dört eczacı odası bir ilin zimmetini almak, sahiplenmek suretiyle oradaki sağlık hizmetini vermek üzere harekete geçtik. Çarşamba günü deprem Pazartesi olmuştu. Çarşamba günü biz de Kahramanmaraş'tan sorumluyduk. Iki tane tır ve bir otobüs dolusu insanla birlikte Kahramanmaraş'a gittik ısıtıcılar battaniyeler, bildiğiniz şeyler olduğu için sizi geçiyorum. İlaç, bebek mamaları, bebek bezleri özellikle oradan hizmetler verilsin diye yine gider arkadaşlar. O otobüs sürekli gitti geldi. Kırk gün boyunca ayrılmadan hep beraber ailemizi bırakıp orada hizmet verdik. Ekranın kenarında gördüğünüz şey de meslektaşlarımızın elleriyle yaptığı kremler, ilaçlar. Çünkü o dönem böyle el ilacı da bulabilmek çok kolay ya da sevkiyatını sağlamak da çok kolay değildi. Yine onlara da çok çok teşekkür ediyoruz. Oraya gidince de kendi çadırımızı kendimiz kurduk. Kahramanmaraş'ta merkezde iki tane ilçeden de birlikte olmak üzere toplam sekiz tane eczaneyi bu şekilde biz kurduk. Ve burada bazen hastanelerin üretimine ve diğer hastalara serumları buralarda verdiler. Kızılay’ına o parayla alınan çadırlardan bir tanesi ve içerisi keza. Bu tarz tabloyu genelde vatani işte burada onun Ferhat Karacan buradaydı. Seksen üçe yedi, seksen üçe üç diye yazarlar. Anıdır o oranın anısı. Vatani görevini yapan meslektaşlarımızın da orada kendi kurduğumuz dolabın kenarına yazdığı isimleri de onlara hem teşekkür etmek için hem de bir anı olarak sizlerle paylaşmak istedim. Biz oradan döndükten sonra yine aynı giden ekip olarak olay kurulduktan sonra dört beş ay sonra oturduk. Dedik ki biz orada bazı sıkıntılar çektik. Her şey iyiydi, hoştu. O dönem arama motorlarına girdiğiniz zaman en çok aranan şeyleri görüyorsunuz. Isıtıcı çok aranmış. Battaniye çok aranmış. Ama ilaç hiç aranmamış. Bebek maması aranmamış. Bebek bezi aranmamış. Onun sebebi de burada gördüğünüz eczacılardır. Samsun'daki, Sinop'taki, Türkiye'deki eczacılardır. Biz de dönünce tabii her şey gülüp gülistanlık değil. Sıkıntılar yaşadığımızı biliyoruz
. Dünyada sağlığın beşiği olarak görülüyor. Anadolu biz de Samsun Eczacı Odası olarak bu geçmişten geleceği beşik görevini biz üstlenelim. Bir Eczacı Odası'nın bir meslek kuruluşunun sorumluluğudur bu dedik. Ve meslektaşlarımızdan materyaller topladık. Topladığımız materyallerle birlikte Türkiye'de büyük bir eczacılık müzesi yok. Birkaç yerde üniversitelerin girişimiyle oluşturulmuş, bizimkinden daha sadece raftan ibaret, müzeler var küçük küçük. Karadeniz'de ilk ve tek ve bizim hedefimiz yine toplayabildiklerimizle belki de Samsun'a daha da büyük. Daha böyle tüm operasyonlu kadar alanda daha çok şeyi sergileyebileceğimiz ve genç meslektaşlarımıza bir gün hayat görürse, deprem gibi, pandemi gibi sizin yapabileceğiniz hala bir şeyler var. Bugün yüzer ama kötü günlerin akçesidir bu. Dedik, bu da bizim sosyal sorumluluğumuzun içerisindedir. Yine müzemiz aşağıda, oraya birlikte gezeriz ama oradan görüntüleri de size sunuyorum. On dört Mayıs iki bin on yirmi dörtte de bunu açılışında sayın valimizle ve burada böyle birlikte gerçekleştiriyoruz. Açılışta söylemiştim. Yaptığınız iş suya yazılan iştir. Konteyner yaptırdık da ne oldu? İnşallah kullanmayız ama kullanmazsak da hiçbir şeye yaramayacak. Yani yaptığınızın da bir önemi yok. Ama biz bunun için yapmıyoruz. Ama bizi sevindiren bir gelişme oldu bu arada. Görevi gören basın işi yapan medya bizi bir ödüle layık gördü. Bizi bu açıkçası gururlandırdı. Yani Samsun'da bir yapılan bir şeyin ödül almış olması ki ödülümüz doğrudan ödülün de altın havan olmuş olması yani bizim kendi mutfağımız olmuş olması da bizi oldukça gururlandırdı. Bunu da sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bizim için önemli Şeyh Edebali'nin güzel bir sözü var. "Geçmişini iyi bil ki geleceğe sağlam basasın. Geldiğin yeri unutma ki gittiğin yeri bilesin" diye ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de yine "geçmişini bilmeyen geleceğini yön veremez" diye güzel bir sözü var. Şöyle baktığınız zaman bir tanesinden sonra altı yüz sene imparatorluk hüküm sürmüş, bir tanesinden sonra biz bugün 101. yılını kutluyoruz Cumhuriyetimizin. Yani geçmişle geleceğin bağı bir şeylerin kökleri adına oldukça da önemli olduğunu önemsiyoruz