“Ülke Zor Bir Dönemden Geçiyor”
Sayın konuklar, siyasi partilerimizin, sendikaların, derneklerin değerli başkan ve yöneticileri ve siz değerli üyelerimiz sendikamızın kuruluş kahvaltısına hoş geldiniz.
Yıllardır yaptığımız konuşmalara hep ülkemiz zor bir dönemden geçiyor diye başlıyoruz. Ne yazık ki bu giriş bugün de değişmedi. Her geçen gün eskiyi arar hale geldik. Günlük yaşam; çalışanlar, emekliler, gençler, kadınlar, köylüler ve esnaflar için her geçen gün zorlaşırken, sermaye çevreleri için dikensiz bir gül bahçesine benzemektedir. Çalışanlar emeğinin karşılığını alamıyor, emekliler hayatlarının son döneminde istediği huzuru bulamıyor, öğrenciler barınma, beslenme sorunlarından arınıp kazandıkları üniversitelerde okumakta zorlanıyor, esnaf satamıyor, halkımız satın alamıyor.
“Emekliler Açlık Sınırının Altında Yaşıyor”
İşsizlik almış başını gidiyor. Eğitimli gençlerimiz bile asgari ücretle iş bulmakta zorlanırken asgari ücret yaygın ücret konumuna gelmiş durumda. Ortalama emekli aylığı 2015 yılından itibaren asgari ücretin altında. On milyon emekli açlık sınırının altında aylık alırken, yedi milyon emekli açlık sınırının altının da altında aylık alarak 16.881 TL ile yaşam mücadelesi veriyor.
“Hak Arayan Susturuluyor”
Bu durumdan şikayet edip derdini anlatmak, sorunlarına bir çözüm bulmak için sesini yükseltenler baskı, şiddet ve yargı yolu ile susturuluyor, her türlü hak arama yolları kapatılıyor. Yandaş sendikalarla imzalanan sahte toplu iş sözleşmeleri daha ele geçmeden anlamını yitiriyor. Enflasyon, zam ve hayat pahalılığı tüm toplum kesimini canından bezdiriyor.
“Sosyal Güvenlik Sistemi Çöktü”
Çalışma hayatımız gittikçe kuralsızlaştırılmakta, çalışan ve emekli aylıkları arasındaki uçurum gittikçe açılmakta, emeklilik günleri çalışanların hayali olmaktan çıkıp kabusu olma durumuna gelmiştir. Sosyal güvenlik sisteminin aylık bağlama yöntemleri çökmüş, bağlanan resmi aylıklar hazine desteği ile ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. TUİK tarafından açıklanan ve gerçekleri yansıtmayan her enflasyon oranı çalışanların ve emeklilerin aylıklarından çalınan rakamları ifade etmektedir.
“Ülke Kaynakları Peşkeş Çekiliyor”
Halkımız bu durumda iken siyasi iktidar ülkenin yerüstü ve yeraltı kaynaklarını, doğasını, akarsularını, dağlarını ve ovalarını yerli ve yabancı ortaklara peşkeş çekiyor. Yeni maden yasaları ile yeşil alanları daraltıyor, yüzlerce yıllık zeytinlikler maden projeleri için kurban ediliyor. Yap işlet devret projeleri ile şaibeli protokllerle hazine boşaltılıyor, devletin mali kaynakları bu şirketler aracılığı ile talan ediliyor.
“Hukuk ve Demokrasi Askıda”
Parlemento işlevini yitirmiş, kurumlar arasında güçler ayrılığı yok edilmiş, yargı bağımsızlığını yitirmiş durumdadır. Demokrasinin en temel unsuru olan yöneticilerin seçimle gelip seçimle gitmesi ilkesi yani milli irade denilen olgu artık olmazsa olmaz konumunu yitirmek üzeredir. Seçilen yerel yöneticiler ve bürokratlar sudan gerekçelerle gözaltı, tutuklama ve kötü muameleye tabi tutularak itibarsızlaştırılmakta halkın iradesi yok sayılabilmektedir. Muhalefet milletvekilleri bile ifade özgürlüğünü kullanamamakta, haklarında düzenlenen fezlekelerle susturulmaya çalışılmaktadır. AİHM kararları ve Anayasa Mahkemesi kararlarına alt mahkemeler uymamakta, hukukun üstünlüğü anlamını yitirmek üzeredir. Kadın emeği ve kadınların yaşam hakkı ciddi saldırılara maruz kalmakta kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri ideolojik bir destek bularak tırmanmakta, failler caydırıcı cezalara çarptırılmamaktadır.
“2026 Bütçesinde Emekliler Yok”
TBMM komisyonlarında görülmekte olan 2026 yılı bütçesinde yine kamu çalışanları yok, emekliler yok, hayatı yaşanabilir kılacak hiçbir yatırım yok yani bizler yokuz. Kadınlar yok, üniversite öğrencileri yok, ilköğretimde okuyan çocuklara beslenme çantası yok. Vergiler var, zamlar var, faize ayrılan kaynaklar var, cezalar var. Çünkü pastayı onlar pay ediyor. Bize ne layık gördülerse o kadar veriyorlar. Çünkü ülkenin kaynaklarını paylaşmak sınıfsal bir tercih konusudur. AKP iktidarı sermaye sınıfının çıkarlarını tercih eden bir iktidar olduğu için bizim yüzümüz gülmüyor.
“Birleşik Mücadele Çağrısı”
İşte böylesi bir ortamda verdiğimiz mücadele ile yaşama tutunmaya çalışıyoruz. Verdiğimiz mücadelenim başarıya ulaşması için; daha iyi beslenme için, daha iyi bir sağlık hizmeti için, laik, demokratik ve bilimsel bir eğitim için, demokratik bir ülke ve özgür ve barış içinde bir yaşam için, kadın emeği ve yaşamı için, açlık ve yoksulluk sınırı arasında sıkışan ücretlerden kurtulmak için tüm muhalefet güçlerinin birlikte hareket etmesi ve güçlerini birleştirmesi zorunludur. Kendisini dev aynasında gören, sınıf kardeşi sayılabilecek diğer örgütlerle işbirliğine yanaşmayan ve bu kurumlar arasında subjektif sorunlar yaratan, az olsun benim olsun, ne yaparsam ben yaparım, ne yapabilirsem o kadar yaparım gibi sekter, mücadeleyi daraltıcı tavırlardan hızla uzaklaşmalı ortak bir mücadeleyi mutlaka hayata geçirmeliyiz.
“Devrimci Emekliler Sendikası Kimdir?”
Değerli dostlar. Devrimci emekliler sendikası:
Bağımsızlık, demokrasi ve özgürlükler mücadelesinde ben de varım diyenlerin sendikasıdır.
Yukarıda sayılan bir dizi olumsuzluklara sırtını dönmeden bu sorunların çözümü için kafa yoran ve düşünce üretenlerin sendikasıdır.
Emeklilere dayatılan açlık ve yoksulluk politikalarına direnenlerin sendikasıdır.
Devrimci Emekliler Sendikası emek ve demokrasi mücadelesinden emekli olunmaz diyenlerin ve bu uğurda mücadeleyi büyütenlerin sendikasıdır. Atakum Şubemiz ise bu mücadelede yeni bir direnç noktasıdır.
“Yürüyüş Çağrısı”
Bugün kahvaltıdan hemen sonra bu salondan hep birlikte çıkacağız ve Alparslan bulvarı üzerinden yürüyerek Ctymall önünde basın açıklamamızı gerçekleştireceğiz.
Bunu sözünü şimdi burada sizden almak istiyorum.
Kahvaltımızdan hemen sonra buradan hep birlikte ayrılıp Alpaslan bulvarından yürüyerek Ctymall önüne basın açıklamamızı gerçekleştirmek üzere gidecek miyiz?
Taleplerimizi orada gür bir şekilde haykıracak mıyız?
Sermayeye değil emekli için, halk için bütçe diye haykıracak mıyız?
Sefalet ücretine hayır insanca yaşamaya yetecek bir ücret diye haykıracak mıyız?
Birleşe birleşe kazanacağız diyecek miyiz?
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz diye haykıracak mıyız?