Susturulan çığlıklar, edilen tehditler, kesilen cezalar, antreli çadır masalları...
MEHMET REBİİ ÖZDEMİR
Türkiye’de düşünce, ifade ve basın özgürlüğü mücadelesi kapsamında meslektaşlarımıza yönelik sansür, tehdit-şiddet, gözaltı-yargılamalar ile özlük haklarında yaşanan kayıpları kayıt altına aldığımız ve her ay kamuoyuna duyurduğumuz ‘Medya İzleme Raporu’muzun, 56’ncısını sizlerle paylaşıyoruz. Aylık olarak hazırlayıp duyurduğumuz raporumuzun bu sayısı, Şubat ayının yanı sıra Ocak ayının gelişmelerini de içermektedir. Ocak ayının raporunu açıklamayı planladığımız gün, Kahramanmaraş merkezli depremler yaşanmış, bunun üzerine söz konusu raporumuz kamuoyuyla paylaşılamamıştı.
Yılın ilk ayı olan Ocak ayında, mesleğinin gereğini yapan gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu’nun, Sinan Ateş suikastına ilişkin yönelttiği soruya MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sözsel, yanındakilerin ise meslektaşımıza yönelik fiziksel tepkisi ile gazeteci Murat Ağırel’in, AKP eski milletvekili Şükrü Ayalan’la ilgili gündeme getirdiği ilaç yolsuzluğuna ilişkin haberi sonrası aile mahkemesince verilen ‘uzaklaştırma’ cezası, basın özgürlüğüne müdahale niteliğiyle öne çıkan gelişmelerdendi.
Tarihler 6 Şubat’ı gösterdiğinde Kahramanmaraş merkezli yaşanan iki deprem, hem deprem günü hem de sonrası için Türkiye sosyal ve siyasal tarihi açısından gerçek anlamıyla bir yıkımı ortaya koyarken, sosyal ve siyasal alanının belirleyici aktörlerinden basın için de ciddi bir sınavdı. Deprem ve benzeri afetlerde yaşanan gerçeklerin aktarılmasında ‘yaşamsal’ rol üstlenen basın-yayın kuruluşları, hele de şiddeti ve etki ettiği geniş coğrafya ile devlet kurumlarının yetersizliğinin net olarak görüldüğü Kahramanmaraş depremlerinde, enkazın altında kalan, yaralanan ya da kurtulup bir yakınını kurtarmaya çalışanlar için seslerini duyurabilecekleri tek yoldu. Bu yüzden de deprem bölgesi gibi olağanüstü şartlarda görev yapan her bir gazeteci, yaptıkları her haberde, enkazın altından gelen ‘Sesimi duyan var mı?’ seslenişinin sorumluluğunu yüklendiğini iyi bilmelidir. Yaşanan gerçekliğin duyurulmasının parçası olmayan haberciliğin, bu dönemlerde sadece meslek ilkeleri açısından değil insani nitelikleriyle de sorgulanır duruma gelmesi kaçınılmazdır.
Deprem sonrası bölgeye ulaşan yayın kuruluşlarından, AKP iktidarına karşı eleştirel ve sorgulayıcı haber yapanların, gazetecilik adına umut verici bir çabayı ortaya koyduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu yayın organları arasında FOX, Halk TV, Tele1 öne çıkarken, Cumhuriyet, Sözcü, BirGün, Evrensel gazetelerinin de gazetecilik sorumluluklarını imkanları dahilinde yerine getirdiği görüldü.
Depremde hem habercilik hem de insanı açıdan sınavda kalan yayın organları ise, AKP iktidarının doğrudan etkisi altında ya da kontrolündekilerdi. Deprem bölgesine gönderdikleri ekipleri, resmi görevlilerin açıklamaları ve enkaz altında kalan insanların kurtarılma çalışmalarını canlı yayınlamakla yetinen iktidar güdümündeki yayın organlarının, görevlerini yapmalarını bir yana bıraktık, gerçekleri karartmak, sansür uygulamak için tetikte olduğunu ‘not ettik’. Depremle birlikte ortaya çıkan iktidar kontrolündeki medyanın utanç tablosundan bazı gelişmeler şöyleydi:
“-NTV’nin Kahramanmaraş’taki canlı yayını esnasında deprem bölgesindeki bazı il ve ilçelere gelen yardımların yetersiz olduğunu dile getiren vatandaşların seslerini duyurmak istemesi üzerine kanalın rejisi sesi kısıp canlı yayını sonlandırdı.
-Habertürk canlı yayınında, enkazın önünde bekleyen depremzedelerle konuşulurken Erdoğan'ın sözlerini eleştiren ve tepki gösteren bir yurttaşın sesi kesildi.
-Deprem bölgesine çekim yapmak için Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ekibini bekleyen TRT Haber ekibine depremzedeler sert tepki gösterdi.
-Show TV muhabiri Tuğba Södekoğlu, konuştuğu depremzedenin, ekiplerin gelmediğini söylemesi üzerine yurttaşın sözünü kesti. Show TV muhabiri, ekiplerin arama-kurtarma çalışmalarını anlatarak alandan uzaklaşırken kamera da başka yöne çevrildi.
-Kahramanmaraş’ta TRT haber spikeri Fuat Kozluklu'nun deprem bölgesinden bilgi aktardığı sırada bir depremzedenin mikrofona yaklaşıp sesini duyurmak istemesi üzerine canlı yayın aniden kesildi. Canlı yayın sunucusu Nilgün Balkaç, "Hazır olduğunda bir kez daha döneceğiz Fuat'a" dedi.
-TV100 muhabiri Sertaç Murat Koç, Adıyaman'da canlı yayın yaptığı sırada, "6 gündür elektriğimiz yok" diye tepki gösteren yurttaşın sesi duyulmasın diye mikrofonu sakladı, yurttaşı kameranın görüş açısından iterek susturmaya çalıştı. Yaşananların hemen ardından yayın kesildi.”
İktidarın güdümündeki medyada yaşanan söz konusu karartma uygulamalarına; iktidarın bizzat dahil olduğu, halkın haber alma hakkını engelleme amaçlı kısıtlayıcı, cezai ve tehdit nitelikli başkaca uygulamalar da eklendi. Onlardan bazıları ise şöyle:
“-Deprem felaketinin ardından arama kurtarma faaliyetleri sürerken saat 16.06 itibarıyla Twitter ve TikTok’a erişim engellendi. Twitter’a ancak VPN aracılığıyla giriş yapılabilirken, enkaz altında kalan yurttaşların seslerini duyurmalarının bir aracı olan platforma erişimin engellenmesi kamuoyu tarafından tepki gördü. Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi’nin, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un hükümlerine dayanarak kısıtlama yaptığı kaydedildi.
-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, depremle ilgili sosyal medyada yapılan paylaşımları hedef alarak, “Yalan haberler ve çarpıtmalarla insanımızı birbirine düşürmeye niyetlenenleri yakından takip ediyoruz. Günü geldiğinde şu anda tuttuğumuz defteri de açacağız” ifadelerini kullandı.
-Diyarbakır'da depremle enkaza dönüşen binalarda yapılan arama kurtarma çalışmalarını takip eden gazeteciler "OHAL ilan edildi" denilerek polis engeline takıldı. Gazetecilere konuşan depremzedeler de gözaltına alınmakla tehdit edildi.
-İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, paylaşımları nedeniyle gazeteciler Merdan Yanardağ ve Enver Aysever hakkında soruşturma açtı.
-Deprem bölgesinde görev yapan Evrensel gazetesi Adana muhabiri Volkan Pekal, Adana Şehir Hastanesinde görüntü almaya çalışırken “izinsiz çekim yaptığı” gerekçesiyle gözaltına alındı.
-Urfa’nın Birecik ilçesinde yıkılan binayı çekmeye çalışan Mezopotamya Ajansı muhabiri Mahmut Altıntaş ve Jinnews muhabiri Sema Çağlak gözaltına alındı.
-Diyarbakır’daki arama kurtarma çalışmalarını takip ettiği sırada enkaz alanında gönüllü çalışan Mehmet Nuri Güzel adlı kişiyle röportaj yapan Mezopotamya Ajansı muhabiri Mehmet Güleş gözaltına alındı.
-Malatya'daki gelişmeleri takip eden Halk TV muhabiri Ferit Demir, enkaz altındaki bir yurttaşın kurtarılmaya çalışıldığı sırada çekim yapılırken polisin kendisine tekme attığını söyledi.
-Halk TV muhabiri Fırat Fıstık, Antakya'da enkaz alanında yaptığı canlı yayında jandarmalar tarafından “çekim yasak” denilerek engellenmek istediklerini duyurdu.
-RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Kahramanmaraş depremleri ardından eleştirel yayın yapan yayıncıları tehdit etti. Bazı medya kuruluşlarının provokasyon yapma çabasına devam ettiklerini belirten Şahin, gerekli raporların yapılmakta olduğunu belirtti.
-TELE1, deprem bölgesinde görev yapan muhabirleri Hazal Güven ve kameramanları Umutcan Yitük'ün önünün silahlı kişilerce kesildiğini, silah çeken kişilerden araçla kaçmak zorunda kaldıklarını aktardı.
-Kahramanmaraş'ta enkaz başında bekleyen aileleri ziyaret eden Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör'e soru sormak isteyen FOX TV muhabiri Gülşah İnce, Güngör'ün yanındaki bir kişi tarafından fiziksel olarak engellendi.
-Gazeteci Mir Ali Koçer, arama kurtarma çalışmaları sırasında yaptığı haberler ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek, 'sansür yasası' kapsamında, Türk Ceza Kanunu’nun 217/A maddesince düzenlenen “halka yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla ifadeye çağrıldı.
-MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli; adını vermeden BirGün, Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerini, ‘Milletin parasıyla millete bağış’, ‘Suçlu olay yerine döndü’, ’40 bin ölü var tek bir istifa yok’ başlıklı manşetlerini nedeniyle hedef aldı. Bahçeli, başka bir açıklamasında da "Haykırmak istiyorum!" başlıklı bir yazı kaleme alan Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay'a, “...sapık milletvekili ve çürük köşe yazarı edepsizdir, kemiksizdir, ciğersizdir, vicdanını da kin ve nefret sarmıştır” sözleriyle hakaret etti.
-Maraş merkezli depremler sonrası yapılan yayınları değerlendirmek için toplanan RTÜK, Halk TV, TELE 1 ve Fox TV’ye program durdurma ve para cezaları verdi.”
Raporumuzda daha fazlasını okuyabileceğiniz basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkına yönelik deprem sonrası yaşanan ihlallerden birinin altının özellikle çizilmesi gerekmektedir. Depremden sağ kurtulmuş ve çadıra yerleştirilmiş bir aileyle röportaj yapan iktidarın propaganda kanalı A Haber muhabiri Kerim Ulak’ın, depremzedelerin yaşadığı çadıra girerken, “İçeri girince bizi burada bir antre karşıladı. Bu antreden geçerek şu an salona geldik…” sözleri; haberciliğin, propaganda düzeyine indirgenmesi takdirinde gerçeklikten kopulmasının yanı sıra mesleki ve ahlaki ilkesizliğe zemin olacağını net olarak göstermiştir.