Tarih: 04.07.2020 19:50

Avukatlar ; Çoklu Baroyla Savunmayı Yok Edemeyecekler…

Facebook Twitter Linked-in

Mehmet Rebii Özdemir

SAMSUN - Ülkenin dört bir yanından Ankara’ya gelip haklarını aramaya çalışan savunmanın başkanları her türlü muameleyle karşılaştılar. Bizde Samsun Postası.Net gazetesi olarak savunmanın birinci ağızlarından Samsun’da ve Samsun dışındaki avukatlara sorduk.  Avukatlara ayrıca Samsun Baro Başkanının istifasını da nasıl değerlendirdiklerini sorduk. Aldığımız yanıtları siz okurlarımızla paylaşıyoruz.

İSTANBUL BAROSU AVUKATI Av. YAŞAR ALTÜRK Gelişmeleri Şöyle Değerlendirdi:

Görüntünün olası içeriği: Yaşar Altürk, gözlük ve yakın çekim

“Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarla Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin” Genel Gerekçesinde “avukatlık mesleğinin daha iyi bir şekilde icra edilebilmesi amacıyla” hareket edildiği ve “meslekte karşılaşılan bazı sorunlara çözüm bulunmasına ilişkin hususlar” ileri sürülüyor. Bu yaklaşım inandırıcı ve ikna edici değildir. Esasında siyasi iktidar, baroları günlük siyasetin içine çekmek ve kendi barolarını kurmak istiyor. Kendisine yakın olanlar dışındaki avukatları ve onların kayıtlı olduğu baroları gözden çıkarmak, gözden düşürmek ve harcamak istiyor. Örneğin 48.000 avukatı bünyesinde barındıran İstanbul ilinde 24 baro kurulmasına olanak tanıyan bu Yasa tekliği, etnik ve mezhebi unsurları dayanacağı gibi, kaosa neden olacaktır.    İktidar erkinin ölçüsüz ve keyfi kullanımına kendisini iyice alıştırmış olan siyasi iktidar, kendi görüşlerine yakın avukatlardan müteşekkil barolar kurmak suretiyle, iktidar olanaklarını peşkeş çekme vaadiyle avukatlık mesleğini yozlaştıracağı ve tanınmaz hale getireceği gibi, aynı ilde görev yapan diğer avukatları abluka altına almayı, iş yapamaz hale getirmeyi, davaların avukatlar arasında dağılımında siyasi iktidarın isteklerine göre hareket edilmesini, avukatlar arasındaki iş akışının da iktidar partisinin isteklerine göre şekillenmesini; o yerdeki yargıç ve Savcılar üzerinde dolaylı ya da dolaysız baskı kurulmasını; icra daireleri, mahkeme kalemleri ve adliyenin bütün birimlerinde siyasallaşmayı yaygınlaştırma; mesleğin yürütümünde ikilik yaratma ve avukatlar arasına nifak sokma gibi etik dışı amaçlara hizmet eden bu yasa teklifi çok tehlikelidir. Bu haliyle, hukuki, ahlaki ve insani muhtevadan yoksundur. Avukat sayısı fazla olan barolarda mesleğin yürütümü ile ilgili iş ve işlemlerin yürütülmesinde hiçbir gecikme olmadığı halde, asılsız bahanelerle çoklu baro sistemine geçiş, mesleğin düzen içinde yürütülmesini engelleyeceği ve disiplin işlemleri ve soruşturmalarda iktidara yakın olma ölçüsü ile hareket edilmesini kolaylaştıracağı gibi, suç işlenmesini özenilir hale getireceği konusunda kuşku doğmaktadır. Avukatlık Meslek İlkelerini ihlal etme eğiliminin kontrol edilemez derecede tırmanacağı ve meslektaşlar arasında korunması zorunlu bulunan asgari saygının tükeneceği ve hatta mafyatik/ lümpen bir baro anlayışına yol açılabileceğinden kaygı duyuyoruz.  Baroların bölünmesi amacıyla yapılmak istenen değişiklik, çok tehlikelidir. 2010 Anayasa Değişikliği ile birlikte Yargı Bağımsızlığı ilkesi zayıflamış ve budanmıştır.  Hâkim ve Savcılar Kurulu siyasi iktidarın güdümüne girmiştir. Politikleşmiş bir organ haline dönüşmüştür. HSK eliyle yargı tamamen abluka altına alınmıştır. Şimdi de savunmayı abluka altına almak istiyorlar. Yargı siyasallaştığı ve abluka altına alındığı için vatandaş nezdinde yansız ve güvenilir olma özelliği zayıflamıştır. Bu Yasa Teklifi ile savunmayı temsil eden Barolar da abluka altına alınınca, bırakın hukuk devleti olmayı, Yasa Devleti olma şansı ortadan kalkar. Bu, toplumu bir arada tutan temel direklerin kırılmasıdır. Bütün bir toplum olarak soluduğumuz oksijenin tükenmesidir. Bu yönleri irdelendiğinde, bu Yasa Teklifi, ileride telafisi imkânsız bir hukuk cinayetidir. Beş bin avukat için bir delege belirlenmesi gerektiğine ilişkin teklif maddesi temsilde adalet ilkesini ağır şekilde ihlal etmektedir. Meslek camiasındaki ilgi, güven ve sempatisini tamamen yitirmiş olan bir şahsı yeniden Türkiye Barolar Birliği Başkanlığına taşıma girişimidir bu. Kişiye özel bir Kanun Teklifidir. Bu teklif yasalaşsa dahi Anayasa Mahkemesinden döneceğine inanıyorum. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir avukatlık kanunu yok. Bu teklifin yasalaşması halinde etnik unsurlara dayalı barolar kurulabileceği gibi, mezhep esasına dayalı barolar da kurulabilir. Böyle bir tablo, meslekte birlik ve dayanışmayı sarsıntıya uğratabilir. Hatta bunun ötesinde, Ülke bütünlüğüne karşı bazı sorunlara da kaynaklık da edebilir. İktidar partisi bu noktayı hiç önemsemiyor. Bu büyük bir sorumsuzluktur. İşte bu noktada, Samsun Baro Başkanı Sayın Avukat Kerami Gürbüz’ün bu yasa teklifi nedeniyle istifasını çok önemli ve anlamlı buluyorum. Siyasi iktidara yakın bir çizgide olmasına rağmen, bu teklif yasalaştığı takdirde oluşabilecek tehlikelere dikkat çekmesi bakımından çok anlamlı bir istifa kararıdır. AK Parti ve MHP Meclis Grupları bu istifa kararındaki incelik ve asaleti dikkate aldıklarında, teklifi geri çekebilirler. Doğrusu da budur” şeklinde görüşlerini dile getirdi.

SAMSUN BAROSU ÜYESİ Av. SEMA ALTÜRK Gelişmeleri Şöyle Değerlendirdi:

Görüntünün olası içeriği: Sema Altürk, yakın çekim

“Öncelikle barolar konusunda avukatlar karar vermeli. Seksen baronun çoklu baro istememesine karşın illa da diretilmesi demokrasi konusunda verilen çok kötü bir sınavdır. Çoklu baro olması; avukatların farklı kriterlere göre etnik, mezhepsel, siyasi görüş vs. Pek çok sebeplerle ayrışmasının önünü açmaktır. Avukatlık ve hukuk ortak payda olmaktan çıkacak,  avukatlar bölününce yargı da bölünecektir, mahkemeler de tarafsızlığını yitirecektir. Bizim gibi yıllarca terörle mücadele eden ülkelerde, bölünmeme mücadelesi veriyorken baroları bölerek çoğaltmak da neyin nesidir. Birlik, beraberliği bölme ateşine, odun atmaktır. Kimin ekmeğine yağ sürülüyor. Hukuk devleti olmaya dair hukukun pek çok ilkeleri vardır, evrensel hukuk ilkeleri vardır, insanlığın yüzyıllardır oluşturduğu. Bütün bunlar birikimdir, kazanımdır, teamüller önemlidir. Baroların iç işleyişinde ve başka kurumlarla ilişkilerinde yetkilerde vs. pek çok konuda kurallar vardır bellidir. Çoklu baroya geçmek bütün bunları altüst etmektir, kaAos yaratmaktır. Siyasi iktidar bizi bölüp, parçalayarak yönetmek istiyor ama bu içinden çıkılamaz bir durum yaratır, hukukumuza, demokrasimize ve ulusumuza çok zarar verir. Kimse de bu işin hayrını görmez. Liyakate önem vermek, saygı göstermek güzel bir kültürdür. Avukatların günlerdir çırpınışlarına rağmen onlara kulak vermemekle çok yanlış yapılıyor. Sayın Baro Başkanımız Sayın Kerami Gürbüz de hal diliyle o kadar anlatılmasına rağmen ve avukatlara Ankara'da yapılan kötü muamele karşısında tepkisini ifade etmek için istifa etmiştir. Saygıyla karşılıyorum ama istifa etmesi gereken o değildi, Keşke onun gösterdiği duyarlığı,  bilinci, sorumluluğu ve erdemi TBB. Başkanı Metin Feyzioğlu gösterseydi. Her an hepimiz sınavlardan geçiyoruz, meşruiyet sınavlarından. Duygu ve düşüncelerimi kısaca böyle özetleyebilirim. Barolar konusunda avukatlar, eğitim konusunda öğretmenler, sağlık konusunda doktorlar söz sahibi olmayacak ta siyasiler mi söz sahibi olacak.  Mevcut iktidarın reform adı altında yaptığı değişikliklerin hiçbiri topluma, kamuya hizmete dönüşmedi. 2011 referandumu ile Yargıda itina ile yaptıkları değişiklikler kumpaslarla topluma zarar verdi, insan hak ve özgürlükleri ihlalleri yaşandı. Aldandık diyerek işin içinden sıyrıldılar, ama hukuk devleti olmak; yetkilerle birlikte sorumluluğu ve halka hesap vermeyi gerektirir. Demokrasinin gereği de budur. Bedeli ödeyen kendileri değil toplum ve insanlarımız. İktidar on üç yıldır topluma yaşattıklarından hiç bir ders almışa benzemiyor. Hiç bir pişmanlık duymadan dayatmalarına devam ediyor. Kendi ömrünü uzatmak için meslek odalarının yıllar içerisinde oluşturduğu tecrübeleri, birikimleri çöpe atmaya kalkışıyor. Bu hususta onları dinlememekle topluma çok büyük kötülük yapılıyor. Biz kamu hizmeti yapan kurum ve kuruluşlara ve insanlara kulak verilmesini istiyoruz. İktidar, bilakis değersizleştirmeyi tercih ediyor. Biz kimin ne yaptığını ve nereye varmak istediğini çok net görüyoruz. Direnişimiz o yüzdendir. Hepimiz birey olarak, meslek örgütleri, başkanlar, meclis, iktidar olarak herkes bir sınavdan geçiyor, meşruiyet sınavından. Seçilmiş olmak meşruiyet için yeterli değil, önemli olan meşru kalabilmek. Kariyer basamakları uğruna ikili oynayan başkan gözümüzde meşruiyetini yitirmiştir. Taslak yasalaşsa bile Anayasa Mahkemesi var oradan döner, olmadı iktidar değişince bu da değişir. Tek adam rejiminin sonuçlarını yaşıyoruz. Topluma karşı var olan görevlerini yapmayıp meslek odalarıyla uğraşıyorlar. İnsanlar, işsizlikten intihar ediyor. Çevre ihlalleri had safhada. Devlet bunları takip etsin. Kadın hakları, çocuk hakları, insan hakları ihlalleri verilen kötü sınavın sonuçlarıdır. İşin sağlamasıdır. İyi şeyler yapılsın destekleyelim” diye düşüncelerini dile getirdi.

SAMSUN BAROSU ÜYESİ Av. ARİF BAYRAM ÖZDEMİR Gelişmeleri Şöyle Değerlendirdi:

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yakın çekim

“Devlet denilen aygıtın temelini teşkil eden 3 temel erk yasama yürütme ve yargı erkidir. Yargı erki ise niteliği gereği her zaman yasama ve yürütme erkinden bağımsız olmak durumundadır. Bu bağımsızlık demokrasinin gereği olup hukuk devletinin olmazsa olmazıdır. Yargı erki ise TEZ-İDDİA-SAVCI, ANTİTEZ-SAVUNMA-AVUKAT, SENTEZ-MUHAKEME-HAKİM üçlü sacayağı üzerinde oturmaktadır. Bu bağlamda yargının üç sacayağından biri olan savunmanın son yasa tasarısı ile birlikte çoklu baro adı altında bölünmeye çalışılması beraberinde köklü sorunları da getirecektir. Hatta bu sorunlar teklif yasalaştığı günden itibaren baş gösterecektir. Bu sorunların temelinde savunmanın siyasallaşması ihtimali yer almaktadır. Zira yeni kurulacak her baro belli bir ideoloji çerçevesinde bir araya gelen avukatlar tarafından kurulacaktır. Bu bir ön görü değil gerçektir. Bu gerçek eşyanın tabiatı gereğidir. Bu teklif yasalaşırsa örneğin bir Mezopotamya barosu, yeşil baro, kırmızı baro vb adlar altında hukuk değil ideoloji üreten baroların faaliyete geçmesi uzak değildir. Bu teklif Anayasanın temelini teşkil eden hukuk devleti ilkesine açıkça aykırıdır. Bunun en bariz örneğini 2010 referandumu sonrasında yargıç camiasındaki bölünme ve terör örgütünün yargıç camiasını etkisi altına alması şeklinde tecrübe ettik. Tarih tekerrürden ibarettir” diye açıklamalarda bulundu.

 SAMSUN BAROSU AVUKATI Av. HATİCE SÖNMEZ GÜNEŞ Gelişmeleri Şöyle Değerlendirdi:

Görüntünün olası içeriği: Hatice Sönmez Güneş, yakın çekim

“Çoklu baro oldukça sakıncalı sonuçlar doğuracaktır. Barolar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu. Ankara’da bir belediye idaresi nasıl ikiye bölemez ise baro da aynı şekilde bölünemez. Beş bin avukatı temsil eden bir il ile belki 30 avukatı olan bir il aynı oranda temsilci gönderemez. Bu durum da Anayasa’nın 135’inci maddesinde güvence altına alınan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının haklarını ihlal anlamına geliyor” Barolar, avukatların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslek ahlakını ve disiplinini sağlamakla görevlidir. Baroyu ikiye yada daha çok sayıya bölersen, müşterek ihtiyaçları nasıl karşılayacaksın? Her bir baro kendi kafasına göre müşterek ihtiyaç belirleyemez. Her bir baro meslek disiplinini farklı bir biçimde sağlamak yoluna gidemez.”

“Hoşa gitmeyen kararlar veren yargıçların başına…”

“Hakimin önüne çıkıldığında avukatın hangi baro üyesi olduğu merak edilecek. İktidara yakın bir baro üyesi mi diye bakılacak Hakimin bu durumdan etkilenmemesi mümkün değildir. Hoşa gitmeyen kararlar veren yargıçların başına neler geldiğini hepimiz biliyoruz. Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) iktidar tarafından belirleniyor, yargıçların özlük hakları ile ilgili kararlar veriyor. Uzaklaştırma, sürgün, soruşturma gibi işlemlerle uğraşıyor. Bir hakimin huzuruna gidince böyle bir sistem içerisinde illa ki etkilenecektir, karar buna göre verilecektir bir anlamda SAVUNMA SUSTURULMAYA ÇALIŞILMAKTA “ Kerami Başkan Avukatların sorunları ve Baroların bölünmesi ile ilgili gerekli mücadeleyi kesinlikle yapmış, tüm parti gruplarına ( CHP - AKP- MHP) taslaklar halinde bilgilendirmede bulunmuştur. Ancak gerek Adalet Bakanlığı ve gerekse Yetkili kişi ve kurumların müzakere sürecinde Baro Başkanlarına ve Avukatlara olan üzücü tutumları nedeniyle daha fazla makamında kalmak istememiştir ki saygı duyuyoruz” şeklinde açıklamalarda bulundu.

SAMSUN BAROSU AVUKATI Av. ADNAN AYDIN Gelişmeleri Şöyle Değerlendirdi:

Görüntünün olası içeriği: Adnan Aydın, gözlük ve yakın çekim

(Kısaca çoklu baro olarak adlandırılan, Avukatlık Kanunu’nda yapılması öngörülen değişikliklerle ilgili görüş) 1136 S. Avukatlık Kanunu’nun, demokratik olmadığı, her görüşten avukatın yeterince temsil edilmediği, üye sayısı çok olan bazı il barolarının yönetime egemen olduğu vb. gerekçeler ileri sürülerek, bu kanunda yapılması düşünülen değişiklikler hakkında avukat olarak görüşümüzün özeti aşağıdadır;

Öncelikle avukatlar ve onların mesleki kuruluşu olan baroları sivil toplum örgütü olarak görme yanılgısından kurtulmak gerekir.  5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6/1. Maddesinin (d) fıkrası “Yargı görevi yapan deyiminden; yüksek mahkemeler, adli ve İdari mahkemeler üye ve hakimleri ile Cumhuriyet savcısı ve avukatlar,” şeklinde yargı görevini yapanları tanımlamıştır.    Yargı görevi bir sivil toplum faaliyeti değil, bir kamu görevidir. Yargı faaliyeti hukuk devletinin en önemli görevlerinden birisidir. Adaletin gerçekleştirmesinin önemi tartışmaya konu edilmemelidir. Hukuk devleti yargı görevini iddia/savunma/hüküm üçlüsünün uyumlu çalışması ile gerçekleştirir. Bu üçlünün, iddia ve hüküm bölümleri, mesleğe giriş, atama, özlük hakları, terfi... Gibi konularda doğrudan (uzun yıllardır tartışılsa bile) siyasi iktidarların yetki ve denetimi altındadır. Yargı üçlüsünün (sacayağının) üçüncü kurucu unsuru savunma, siyasi iktidarların nüfuz edemediği yapısını (iyi/ kötü) bu zamana kadar koruyabilmiştir.        Muhalif ses ve görüşe katlanamayan bazı iktidarlar, bu sesleri kısmak için çeşitli yöntemler geliştirmişler, bunu da demokrasi maskesini yüzlerine tutarak uygulamışlardır. Örneğin işçiler Türk İş, Disk, Hak İş, Tüm İş, Ülkem İş… Gibi, memurlar KESK, Türkiye Kamu Sen, Memur Sen, Hak Sen, BASK… Gibi isimler altında bölünerek, güçlü bir etki oluşturmaları engellemiştir. Avukatların belli üye sayısına ulaşınca ayrı bir baro kurabilmelerinin yaratacağı sonuç bu hali ile ortadadır. Kendilerini ilgilendiren konularda birlik olma, güçlü olma, etkili olma imkânları ortadan kalkacaktır.             Kurulacak baro (cuk)ların, birbirleri ile rekabet içine girmeleri, daha çok üye elde edip güçlü görünme için etik dışına çıkmaları kaçınılmaz olacaktır. Hakkın, hukukun yanında olmak yerine gücün yanında olmak yeğlenecektir. Hukuki yardıma ihtiyacı olan vatandaşların, gücün yanında görünen baro mensubu avukatları tercih etmeleri kaçınılmaz olacak, haksız rekabet denetlenemez hale gelecektir.      İşçiyi satan işçi örgütleri, memuru satan memur örgütleri gibi hukuku, vatandaşın hakkını satan avukat örgütleri türeyecektir. CMK, adli yardım gibi görevlendirmelerde avukatların barosuna göre tercihler yapılmasının önü açılacaktır. Barolar siyasi iktidarların elinde, kendi çıkarları için kullanabilecekleri bir enstrüman haline gelecektir. Hukuk devleti ve demokrasi açısından bunun nasıl vahim sonuçları olacağı gayet açıktır.  Daha kanun taslağı meclise gelmeden barolar fiili olarak zaten bölünmüştür. Bunun son örneği 60’ın üzerinde baro başkanı Ankara’ya yürüyüş yaparken, 15 civarında baro başkanının TBB Başkanı ile Anıt Kabir’e gitmesidir. Avukatları bölmek isteyen güç bu fiili durumla amacına ulaşmıştır. Kanaatimce, tartışmanın başladığı günlerde çok net bir tavrını göremediğimiz Samsun Baro Başkanı, özellikle Ankara’daki hukuksuzluğu ve siyasilerin baro başkanlarına yönelik haksız suçlamalarını görünce, tehlikenin büyüklüğünü görmüş ve tepkisini istifa ile göstermiştir” diye görüşlerini açıkladı.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —