Haber: Mehmet Rebii Özdemir
(SAMSUN) – Samsun Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Kübra Küçük, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nde (SKKY) yapılan değişikliklerin çevre hukukuna, Anayasa’ya ve kamu yararına aykırı olduğunu belirterek, düzenlemeye tepki gösterdi. Küçük, “Denizlerimiz ticari kolaycılığa, çevre kamu yararı ise kâğıt üzerindeki bir ifadeye indirgenmiştir” dedi.
Küçük, “Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Hakkında Akademik, Teknik ve Hukuki Değerlendirme” başlığıyla yaptığı yazılı açıklamada, 3 Ekim 2025 tarih ve 33056 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan değişikliklerin Anayasa’nın 56. maddesiyle güvence altına alınan sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun temel ilkelerine açıkça aykırı olduğunu belirtti.
Küçük, yapılan düzenlemeyle çevre hukukunun temel ilkeleri olan “kirleten öder”, “ihtiyat ilkesi”, “önleme ilkesi” ve **“ekosistem temelli yönetim anlayışı”**nın geri plana itildiğini vurgulayarak, “Denizlerimiz ve su kaynaklarımız ticari kazanım ve teknik kolaycılığa terk edilmiştir” ifadelerini kullandı.
“Denizlerin Anoksik Tabakası Çöp Alanı Değil”
Yönetmeliğin 23. maddesine eklenen hükümle denizlerin doğal Anoksik tabakasında (derinliği 250 metreden fazla bölgelerde) “tehlikesiz inorganik atıkların boru hattı ile bertaraf ve karbon depolama amacıyla kullanılması” na izin verildiğini anımsatan Küçük, şunları kaydetti:
“Bu düzenleme hukuken ‘yasak olanın izinlendirilmesi’ anlamına gelir. Deniz tabanı çöp alanı veya karbon deposu değildir. Bu, deniz ekosisteminin çöküşüne onaydır. Sera gazı tutulumu gerekçesiyle karbonun deniz tabanında depolanması, çevre mühendisliği disiplininin reddettiği bir uygulamadır. Uzun dönemli okyanus asitlenmesi, bentik yaşam kaybı ve karbon kaçağı gibi geri dönülmez riskler görmezden gelinmiştir.”
“Kirliliğe Davetiye, Denetime Darbe”
Endüstriyel faaliyetlerin arıtma yükümlülüklerinin esnetilmesinin Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi ve Su Kütlelerinin Korunması Yönetimi ile bağdaşmadığını söyleyen Küçük, bu durumun su kalitesinin hiçbir koşulda kötüleşmemesi ilkesinin açık ihlali olduğunu vurguladı.
Küçük, “Kirlilik izleme ve yaptırım mekanizmalarının zayıflatılması, çevre denetimini fiilen etkisiz kılmakta, kirleticiyi cesaretlendirmektedir” dedi.
“Anoksik Tabakaya Atık Dökümü Riskli ve Bilim Dışı”
Küçük, Anoksik tabakalarda canlı yaşamının sınırlı olmasının gerekçe gösterilmesine karşın, kimyasal birikim ve derin suların karışımı sonucu kirliliğin üst katmanlara taşınabileceğini belirtti.
Boru hatlarında deprem ve korozyon kaynaklı sızıntı riski bulunduğunu ifade eden Küçük, “Marmara ve Karadeniz mevcut ekolojik yükleri nedeniyle yüksek kırılganlığa sahiptir. Bu değişiklik, su kalitesinin kötüleşmemesi ilkesiyle çelişmektedir” dedi.
“Tehlikesiz Atık Tanımı Bilimsel Olarak Belirsiz”
Sanayi kaynaklı atıkların kimyasal içeriğinin karmaşık olduğunu vurgulayan Küçük, “Tehlikesiz inorganik atık” ifadesinin belirsizlik taşıdığını belirtti.
Bu kapsamda deniz ortamına yönlendirilebilecek atıkların fosfojips, yüksek tuzluluk içeren endüstriyel atık sular, kimyasal reaksiyon atıkları, cüruf ve çökeltiler olabileceğini aktaran Küçük, “Bu atıkların deniz tabanına verilmesi geri dönülemez ekolojik tahribat riski taşır” dedi.
“Kimyasal Kısıtlamaların Kaldırılması Tuzluluk Baskısını Artıracak”
Tablo 20.7’de yapılan değişiklikle deniz ortamına deşarjlarda klorür ve sülfat kısıtlamasının kaldırıldığını anımsatan Küçük, bunun deniz suyunun iyon dengesini bozacağını ve tuzluluk baskısını artıracağını söyledi.
“Yönetmelik Anayasa ve Çevre Kanununa Aykırı”
Küçük, yönetmelik değişikliğinin;
Anayasa md. 56,
Çevre Kanunu md. 3, 8, 11, 12, 15 ve 20,
Uluslararası çevre sözleşmeleri,
Ölçülülük ve kamu yararı ilkesi
İle uyumlu olmadığını belirtti.
“İdari yargı kararları gereği, çevresel etkileri öngörülebilir olsa dahi telafisi güç zarar ihtimali bulunan düzenlemelerde daha sıkı koruma esastır” ifadelerini kullandı.
“Halk Sağlığı ve Gıda Güvenliği Tehlikede”
Küçük, yapılan değişikliklerin sadece çevre değil, halk sağlığı ve gıda güvenliği açısından da risk oluşturduğunu belirtti:
“İçme suyu kalitesinin korunması tehlikeye girmektedir. Turizm ve su ürünleri sektörleri ekonomik zarar riski altındadır. Su temin maliyetleri artacaktır. Su kirliliği yalnızca çevresel bir sorun değil, halk sağlığı meselesidir.”
Çevre Mühendisleri Odası olarak yönetmeliğin çevre mühendisliği disiplininin temel ilkeleri çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi gerektiğini belirten Küçük, şu önerilerde bulundu:
Anoksik tabakaya bertaraf ve karbon depolama hükümleri yeniden gözden geçirilmeli.
Arıtma yükümlülükleri güçlendirilmeli, ileri arıtma desteklenmeli.
İzleme ve raporlama yükümlülükleri şeffaf ve merkezi hale getirilmeli.
Meslek odaları ve akademi mevzuat süreçlerine etkin biçimde dahil edilmelidir.
“Kamu Yararı Zedelenmiştir”
Küçük, açıklamasının sonunda şu ifadeleri kullandı: “Bu düzenlemeler Türkiye’nin su varlıklarına yönelik ağır ve sonuçları öngörülebilir müdahalelerdir. Su kaynaklarımızın korunması bir tercihten öte hukuki bir zorunluluktur. Kamu yararı ve bilim açıkça zedelenmiştir.”