CHP’li PM üyesi Prof.Dr. Armağan Erdoğan; Bizler sizlerle, sahayla, uzmanlarla birlikte, katılımcı parti programımıza yazacağız

MEHMET REBİİ ÖZDEMİR

(SAMSUN)-CHP Samsun İl Örgütünün 101. Kuruluş yıl dönümü kapsamında Samsun’da ki etkinlikleri kolaylaştırıcılığını Dr. Özcan Baripoğlu’nun yaptığı “Eğitim Politikaları” panelinde panelistler CHP’li PM üyesi Prof. Dr. Arman Erdoğan, Eğitim-İş Samsun Şube başkanı Onur Gündüz, Eğitim-Sen Samsun şube başkanı İsmail Yavuz ve Özel Sektör Öğretmenler Sendikası genel sekreteri olan Hüseyin Aksoylu konuştular.

Panelde ayrıca ev sahibi olan CHP Samsun il başkanı Mehmet Özdağ, CHP’li Samsun Milletvekili Murat Çan ve CHP’li PM üyesi Nazan Yurttan Güneysu’da birer konuşma yaptılar. 

CHP Samsun İl örgütü başkanı Mehmet Özdağ konuşmasında şunları söyledi. 

“Bu ülkenin sürdürülebilir kalkınmada, adalette, eğitimde, sağlıkta, tarımda, dış politikada velhasılıkelam hayatın bütün alanlarında çok ciddi devasa sorunları var. CHP artık doğrudan doğruya iktidar namzeti olan iktidara emin adımlarla yürüyen, yereldeki iktidarı Türkiye nüfusunun yaklaşık %70’ini yöneterek, zaten 31 Mart’ta ortaya koydu. Genel iktidara emin adımlarla yürüyen bir parti. Ama bu yıl içerisinde aslında da CHP iktidara geldiğinde Tarımda ne yapacak? Dış politikada ne yapacak? Sağlıkta ne yapacak? Eğitimde ne yapacak? Sorular geldiğinde hiç kimsenin kem küm yapmadan tereddüt etmeden cevaplar verebileceği bir parti programının hazırlığı içerisinde olduğumuzu zaten daha öncede defaatle öğrendik. Bu toplantılar, bu parti programı hazırlanırken, gelin birlikte hazırlayalım, düşüncelerimizi, beklentilerimizi, tasarılarınız neyse bizimle paylaşın, sizin düşüncelerinizi bu programa ekleyerek yol yürüyelim. Birlikte tasarlayalım. Bizden bir umudunuz var mı?  Eğer bizden bir umudunuz yoksa neden yok? Gelin bu sorunları giderelim toplantıları aslın bunlar. Ciddi ve rahatlıkla söylüyoruz. Bu aktiviteye hazırlanırken de ben bütün parti örgütüme, genel merkezimizde özellikle bu çağrılarımıza uyarak bugün gelen Armağan hocama, Özcan hocam başta olmak üzere, PM üyelerimize MYK üyelerimize teşekkürler” diye konuştu.

CHP’li PM üyesi olan Nazan Yurttan Güneysu’da konuşmasında şu ifadeleri kullandı. 

“AKP iktidarının 22 yıl boyunca, en çok ihale yasası ve Milli eğitim bakanlarıyla müfredatı değiştirmiştir. Şimdide Türkiye yeni yüzyıl maruf modeli adı altında yeni bir müfredat dayatmasıyla karşı karşıyayız. Müfredatlar eğitimin anayasasıdır. Biz istedik böyle olacak diyerek rastgele değiştirilemez. Eğitim bir sisteme ve planlama gerektirir. Sürekliliği önemlidir. Müfredat değişimlerinde ihtiyaç analizleri yapılır, üniversiteler, akademisyenler, eğitimciler, sendikalar ve ortak paydaşların görüşleri alınarak, pilot uygulamaları değerlendirilmesi yapılarak bir sonuca varılır. AKP iktidarı döneminde 18 kez müfredat değişmiştir. Bunun 4 tanesinde top yekûn değişikliğe gidilmiştir. En son yapılan müfredat değişikliğine CHP olarak, gölge kabinede MEB olarak görev yapan, sayın Suat Özçağdaş, 120 Milletvekilimiz Danıştay’a başvurarak Türkiye yeni yüzyıl maarif modeli adı altındaki müfredatın durdurulması için dava açmışlardır. Bu yeni müfredat, Atatürk ve cumhuriyet değerlerinin seyreltildiği laik, bilimsel, çağdaş eğitimin tırpanlandığı bir müfredattır. 85 milyonluk ülkemizde her hane mutlaka bir eğitimle ilgili bir birey bulunmaktadır. Yani bizim hepimizin ortak paydasıdır” şeklinde konuştu.

CHP’li Samsun Milletvekili Murat Çan;

“Gelinen noktada Samsun eğitimini, sağlığını, kültürünü katma değerli istihdamını göç alma özelliğini kaybetmiştir. Onların hepsi tersine dönmüştür. Dolayısıyla böyle bir şehirde bir panel yaşayacağız hep beraber. Katkılarınız için sonsuz teşekkürler. Sizlere Samsun ile ilgili istatistikler vermek istiyorum. Nüfus büyüklüğünde şu anda 16. sıradayız. İlk 9. İlk 10’da iken. 2021 yılında yıl sonunda bir önceki yıl sonuna göre 0-14 yaş grubu Türkiye’de %0,5 azalmış. Aynı dönemde Samsun’da %0,6 azalma olmuş. Doğuramıyoruz, demografik özelliğimiz tersine dönüyor. 15-64 yaş grubunda Türkiye’de nüfus %1,5 artarken, Samsun’da %1,1 artmış. Üretken nüfusu da kaybediyoruz. Belki 60’lı yaşlara doğru medyan birazcık daha bizim lehimize doğru kayıyordur ama, çok daha önemli bir şey var. Yaşlılarımıza saygıyla 65 yaş ve üzerinde Türkiye nüfusu %3,7 artarken, Samsun’da %4,2 artıyor. Bu çok iyi bir şey yani Samsun’da değerlerimize büyüklerimize iyi bakıyoruz. Ama onlara daha ileriki yaşlarda bakacak genç nüfus yok. Hızlıca huzur evlerine gitmemiz lazım. Çok vahim bir şey sizin anlattıklarınızdan heyecanlanacağız ama, endişeleneceğimiz bir rakam Samsun’da Türkiye genelinde toplam yabancı nüfusta Samsun 5. sırada. Sanki biraz iyi bir haber gibi. Geçici koruma kapsamında Suriyelilerin bulunduğu illerde 30. sıradayız. İkamet usulüyle Türkiye’de bulunan yabancıların, illere göre sıralamada Samsun 7. sırada.  Kasten yani bir proje şehir olarak, Samsun’un demografik yapısını bile isteye değiştiriyorlar. İzin verdikleri ister Suriyeli olsun ister Ortadoğulu diğer yabancı uluslar unsurlar olsun, Samsun’da onlara ikamet izni veriyorlar geçici koruma kapsamı dışında. O yüzden Samsun büyükşehir olma özelliğini son 40 yıldır göç vererek kaybederken, şimdi çarpan etkiyle aldığı negatif göçlerle ciddi anlamda proje şehir, negatif anlamda proje şehir anlamına geliyor. Orta okulu bir medyan olarak alırsak, ortaokul ve altındaki eğitimlerde Samsun nüfusunun Türkiye ortalaması üzerinde olduğunu görüyoruz.” 

 Paneli kolaylaştırıcı olarak yöneten CHP’li parti içi eğitim sorumlusu Dr. Özcan Baripoğlu panele başlamadan önce şöyle dedi.

“5 arkadaş 5’i de doktor. Birlikte devlet okullarında okumuşuz. Ben Ankara Bahçelievler Deneme Lisesinde okudum. Bir arkadaşım Bursa erkek lisesinde okumuş. Diğeri Bornova Anadolu lisesinde okumuş, biri Konya Ereğli Anadolu lisesinde okumuş, diğeri Denizli lisesinde okumuş. Bu 5 kardeşin, arkadaşın, dostun, 5 tane çocuğu var. Bu 5 tane çocuğun 5’i de özel okullarda okumuş, çocuklarımız. 5’i de yurt dışında benim kızım da dahil olmak üzere. Bu tuhaf bir durum. Yani baktığınız zaman tuhaf bir durum. Dolayısıyla bu çocukların yurt dışında hayat kurmaları düşüncesi dahil olmak üzere, burada adeta okul öncesi dönemden kreşten başlamak üzere, üniversitelerin doktora derecesine varana kadar, çok uzun bir katılım içeren bir eğitim sisteminin bitmez tükenmez sorunları var. Yeni değil, eskiden beri katmerlenerek gelen bir mesel bu. Ama AKP döneminde içinden çıkılmaz adeta bir sorunlar yumağı haline dönüşmüş bir durumdan söz edebiliriz. Şöyle bakabiliriz mevzuya AKP eğitim sorununu çözmek istiyor da bunlar becerileri mi yetmiyor. O yüzden mi çözemiyorlar diye soru sorarsak ben kesinlikle buna hayır cevabı veririm. Üretmiyorlar çünkü böyle bir niyetleri yok. Sonuçta bilirsiniz ki eğitim esasen bir yurttaş oluşturma sürecidir. Her süreçte eğitimli bir yurttaş oluşturma süreci ve AKP şüphesiz kendi menfaatine uygun kendi hayat görüşüne uygun bir yurttaş profilini yaratmak üzere, kindar nesil, şu nesil, bu nesil derken birtakım noktalar markalaşmalar tabi bunu halka yaymak istiyorlar.  Yüzyılın değişimi adını verdiğimiz partimizin kendi içerisinde yaşadığı değişim sürecinin de bir türevi olarak Türkiye’nin bütün sorunlarına yönelim bir çözüm arayışı içerisindeyiz. Aslına bakarsanız sorunları bilmeyen yok. Ama şimdi esasen çözümleri konuşmamız lazım. Ve Türkiye’nin nasıl değişeceğine dair bu partinin genel başkanından en uzak ücra köşedeki sade üyesine varana kadar herkesin dili iktidar diline dönüşmesi gerekiyor. Artık şikâyet eden değil, artık müşteki değil, artık tabiri caizse mızmızlanan değil, aksine bu partinin çözümlerine, sorunlarına yönelik çözümlerinin olduğunu öbek öbek yaymak önemli. O yüzden bu panel çok kıymetli. Daha önce burada tarım konuşuldu biliyorum, sağlık konuşuldu, dış politika konuşuldu, bugün eğitim konuşuluyor. Bunlar Türkiye’nin ana problemleri. Dolayısıyla bu değişikliğe paralel bir biçimde her bulunduğumuz yerde, partimizin bu meseleye nasıl baktığını, nasıl çözeceğine dair anahtar nesillerin, tüm üyelerimizin kavraması çok önemli. O sebeple diyorum ki, iktidar dili başka bir dildir buna hepimizin alışması gerekir.”    

PM üyesi eğitimden sorumlu gölge bakan yardımcısı Prof.Dr. Armağan Erdoğan;

“Iki konuyu özellikle önemsedik. Bunlardan bir tanesi, yerel yönetimlerle ilgili eğitim. Çünkü bizim yerel yönetimlerimiz eğitim konusunda merkezi hükümetin yapması gereken, açıkta bıraktığı birçok alanın üstlenmiş ve orayı kapatmak gerektiğiyle ilgili çalışmalar yapıyorlar, bunu önemsediğimiz için ayrı bir çalışma grubu olarak yaptık. Bir başkası da eğitim mekanları. Bugünde söylendi Türkiye’de eğitim mekanları, eğitim yatırımları, başka alanlara aktarıldığı için, öğrencilerin mutlu bir şekilde gittikleri ya da eğitim formasyonunu doğru bir şekilde alacakları bir şekilde kurgulanmadıkları için o iki alanı özellikle yapılandırmaya gayret ettik. Parti programımızı henüz oluşturmadığımız için ben buradan sizlere, biz şunları yapıyoruz, şunları yapmıyoruz demeyeceğim. Çünkü bunu biz sizlerle birlikte, sahayla birlikte, uzmanlarla birlikte, katılımcı bir şekilde parti programımıza yazacağız. Biz 22 yıldır yapıldığı gibi hükümetin yaptığı gibi oldu bittiyle yapmayacağız.  Çünkü bu bizim partimizin genlerinde bu şekilde. Ama bizim ilkelerimiz var. Bu ilkeler nedir? Çocuğun ve gencin üstün yararı. Bu ilkeler nedir? Kamusal ve parasız eğitim. Bu ilkeler nedir? Eğitime erişimin eşit, adil ve fırsat eşitliğini öngörmesi. Biz bu çerçevede yapıyoruz bütün çalışmalarımızı. Ve tabi ki laik ve bilimsel eğitim temel aldığımız ilkelerimiz. Bu çerçevede eneler yaptık biz? Yasamayla ilgili olarak TBMM’de soru önergeleri, araştırma önergeleri, kanun teklifleri ve özellikle meslek kanunuyla ilgili sendikalarla birlikte çok mücadele verdik. Bunun sonucunda Ekim ayına bırakıldı ve arada hemen geçirememiş oldular. Çünkü komisyon başkanı 2 günde bu işi tamamlarız diye gelmişti. Oradaki yoğun ve birlikte mücadelenin sonuçlarını almış olduk. Yargıda mücadele ediyoruz. Türkiye yüzyılı maarif modeliyle ilgili olarak Danıştay1’da yürütmeyi durdurma kararı almak için başvurduk.  Yürütmenin yaptığı uygulamaların, kamuoyu bilgilendirme, basın açıklamaları medyadan takibini yapıyoruz. Ama en fazla biz sahada olmaya gayret ediyoruz” dedi.

Eğitim-İş Samsun şube başkanı Onur Gündüz;

“Sorunlarımız çok, dertlerimiz çok, çözüm bekleyen bir sürü meselemiz var. Yapılan her çalışma gerçekten bizim için çok değerli. Konuşacak çok şey var. Her biri için burada ayrı ayrı burada günlerce konuşabiliriz. Eğitimin finansmanından okulların durumu, öğretmenlerin, çalışanların durumundan tutunda bir sürü alt başlıklar halinde günlerce konuşabiliriz. Bende burada birtakım şeylere değineceğim. Maalesef ki 1950’lerden bu yana karşı devrim hareketi Milli Eğitim sistemi üzerindeki çalışmalarımız sistematik olarak devam etmiyor. Ve bugünlere kadar geldi. Bugünlerde de maalesef 22 yıldır süren AKP iktidarı zamanında bu iş iyice de ayyuka çıkma noktasına geldi. Sistematik olarak yıllardır eğitimin piyasalaştırdılar. Ülkenin laik bilimsel eğitiminden ciddi anlamda uzaklaşarak devam ettiler. Atatürk’ü ve cumhuriyeti yok saydılar. Öğretmeni değersizleştirdiler. Maalesef geldiğimiz nokta burada. Tabi yıllardır bizde bu anlayışla mücadele etme noktasında kaldık. Diyeceksiniz ki ne kadar başarılı olduk? Çokta başarılı olamadık, öyle gözüküyor. Çünkü örgütlü bir karanlık yapı, sistematik olarak devam ediyor.  Biz kendi penceremizden farklı yerlerden mücadele ediyoruz. Cumhuriyetçiler dağınık bir yapıda evet bir şeyler yaptık. 1950’lerden bu yana belki de frenledik diyoruz. Belki de bizlerin hepimizin top yekûn mücadelesi olmasa bugün şeriat hükümleriyle yönetilir, kamu emekçileri de köle muamelesi görür duruma düşerdik diye düşünüyorum” diye ifadelerde bulundu. 

Eğitim-Sen Samsun şube başkanı İsmail Yavuz;

“Sonuçta yıllardan beri söylediğimiz şey, eğitim kamusal bir haktır. Ve CHP iktidara gelirse, namzetse bu kamusal hakkın ihyası için elinden gelen her şeyi yapmak durumundadır. Çünkü gerçekten, aynı hikayeleri anlattı aslında hem Özcan hem de Armağan Hanım hem Özcan Bey aynı hikâyeyi anlattı. Hepimiz ya taşranın ya kırın ya kasabanın çocuklarıyız, devletin imkanları ile okuduk ve buralara geldik. Ben işçi bir babanın 4 çocuğundan biriyim. 4’ümüz üniversite mezunuyuz, 3’ümüz aynı anda üniversite okuduk sene 81,82,83,84… Ve 3’ümüz aynı anda okurken de dörde bölünen bir maaş biri İstanbul’da ikisi burada, sonuçta o aile bir şekilde hayatımı idame ettirmeye çalışıyor. Hepinizin hikayesi üç aşağı beş yukarı aynıdır. Pek çok eğitimin sorununu da aslında hepimiz biliyoruz. Bu anlamıyla, ben birazcık felsefesine ilişkin CHP’nin bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyorum.  Şimdi biz, bugün yaşadığımız 22 yılın pratikte, siyasal İslamcı bir rejimle karşı karşıyayız. Kendisini tahkim etmeye çalışan, bu işte Türkiye yüzyılı maarif programı filan, (tesadüfen gelmiştir evet buna da birazdan değinirim) zaten Türkiye yüzyılı 31 Mart seçimleri öncesinde AKP’nin bir siyasal ajandasıydı ve seçim sloganıydı. Dolayısıyla buna ilişkin bir mücadele yürütülmesi lazım. Türkiye yüzyılı Maarif olan ne? Arif’ten Hikmet sahibi olandan yana. Bilim hikmet sahibi olanı keşfetmez sevgili arkadaşlar.  Onun üzerine biz Eğitim-Sen olarak da bir iki de panel yapmıştık. Konunun uzmanlarıyla, şimdi Özcan Bey söz başlarken dedi ki iktidara yürüyoruz.  Ve partiler olarak aynı kavramları kullanmamız lazım. Ben bunu çok önemserim. Bu ideolojik bir mücadeledir. Politik bir mücadeledir. Ve kavramlarıyla beraber yürütülmesi lazım. Mesela kavramlarından biri dilimiz alışıyor. Onun için suçlamıyorum. Atanamayan öğretmen, bizim açımızdan atanamayan bir öğretmen yok. Ataması yapılmayan bir öğretmen var. Bu anlamıyla ataması yapılmayan, atanamayan öğretmen dedim ya suçun zaten öznesi öğretmenin kendisi duruma düşüyor. Ataması yapılmayan öğretmen vardır. Cümleye başlarken paydaş dedik. Biz paydaş değiliz, kamusal bir görev yapıyoruz. Son dönemler de AKP’nin kullandığı argümanlardan birisi biz okulda bir Aileyiz. Aile değiliz, kamu görevi yapıyoruz. Haklarımız, hukuklarımız, görevlerimiz belirlenmiş, tanımlanmış ve bunun üzerinden bir eğitim veriyoruz.

Özel Sektör Öğretmen Sendikası genel sekreteri Hüseyin Aksoylu; 

“Bence şöyle bakmak lazım. İlk olarak, biz eğitime dair mücadele vereceksek önce bugün eğitimi dizayn eden iktidarı tanımlamamız lazım. Onun tanımını doğru yapmamız lazım. İkincisi eğitim hedefimiz nedir? Üçüncüsü bugün eğitimi nedir? Ve dördüncüsü bu durumdan nasıl çıkarız? Kimlerle beraber yol yürürüz? İktidarı tanımlarken, bugün uzun süredir bu ülkeyi yöneten iktidarı tanımlarken, aklımıza gelen ilk şey gericilik. Antidemokratik olmak, muhafazakâr olmak gibi tanımlarsak biz yanlışa düşeriz. Bugün AKP’nin isminin karşısına yazılacak ilk tanım, neoliberal yağmacı bir ekonomi bir aklın temsilcisi olması. Bizler sadece eğitimde bir gericileşme görüyorsak, yanılgıya düşeriz. Elbette ki dindar, kindar nesil yaratma hedefi olabilir. Ama şunu unutmayalım ülkede enerjide özelleştirildi, bu ülkede sağlıkta özelleştirildi. Bunların ortalama hedefi toplumun sadece, gericileştirmek olamaz. Burada ki temel sorun, burada ki temel atılganlık, aslında hayatı dizayn eden yani ekonomi politiği üzerinden bir akıl var. Bizler eğitimin sorunlarını takip ediyoruz. Ben şu an Yusuf Tekin milli eğitim bakanımızla görüşme şansını yakalamış bir arkadaşınız olarak şunu söylemek isterim.  Bakanda bakan yardımcıları da bugün bizim burada tartıştığımız sorunların hepsinin farkındalar. Aramızda şöyle bir fark var. Onlar bu sorunları yaratmak üzerine bir sistematiğin parçası olarak bu düzeni inşa ediyorlar. Bizim sadece sorunların tespitine dayanan ya da durdurmak üzere hedeflediğimiz, çalışmalarla bizim buraya karşı mücadele etmemiz yoktur. Şunun farkına varmamız lazım. Bu ülkeyi 20 yılı aşkın bir süredir yöneten, benim yaşıtım olan birçok arkadaşım başka bir iktidar görür gibi iktidarı beceriksiz ya da akılsız olarak tanımlamak bence doğru bir yerden tanımlamak bence doğru bir yerden işe bakmak değil. Onları bir planı, programı var. Bugün, AKP enerjide de ve sağlıkta olduğu gibi eğitimin ticarileşmesi özelleşmesi ve sermaye gruplarına peşkeş çekilmesi için bir programı, çok güçlü bir şekilde devreye sokmuştu. Bizler, imam hatip liselerinin   açılmasının sebebini, sadece toplumu gericileştirmek, eğitimi yozlaştırmak olarak görürsek hata yaparız, imam hatip okullarının artmasının başlıca sebeplerini ben size söyleyeyim.  LGS sınavında nitelikli bir okulu kazanamayan bir öğrenci mahallesinde İmam Hatip’ten başka bir okul bulamadığında özel okula gitsin diye özel okula gitsin diye İmam Hatip Ortaokulu açarız. Yoksa bin bir çabayla İmam Hatiplerin dolmadığını okullara büyük yatırımlar, bugün okula yatırım yapılmıyor diyenler, proje imam hatiplere gidip bakabilirler. İçeriğinin nasıl dizayn edildiğini nasıl   doldurulduğunu görebilirler. Buna rağmen bu okullar dolmuyor. Ama yine de özel okulların özelleştirmenin önünün açılması için bu okullar, İmam Hatiplerin sayısı artmaya devam edecek.  Temel perspektifi buradan kurarsak, buraya bakabilirsek, bence işimiz kolaylaşır diye konuştu.