Haber: Mehmet Rebii Özdemir
(SAMSUN)- 52 yıl önce 18 Mayıs 1973 tarihinde öldürülen İbrahim Kaypakkaya, Devrimci 78’liler Derneği Samsun şubesi tarafından dernek binası önünde saat 18.00’de andılar.
Dernek binası önünde yapılan basın açıklamasında başkan Cahit Kolukısa şöyle dedi.
“1 Mayıs’tan 6 Mayıs’a, 6 Mayıs’tan 18 Mayıs’a, 18 Mayıs’tan 31 Mayıs’a, Mayıs ayı ayların en kızıl gülüdür. 18 Mayıs 1977’de Antep’te öldürülen Kürt özgürlük hareketinin önderlerinden Haki Karer’i, yine 18 Mayıs 1982’de Diyarbakır Zindanında 12 Eylül faşizmine karşı özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine bedenlerini ateşe vererek meşale olan Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Mahmut Zengin ve Eşref Anyık’ı, 13 Mayıs 1978’de Kaypakkaya’nın ölüm yıldönümünde hesap sorma eylemine giderken öldürülen Ermeni komünist Orhan Bakır’ı, 31 Mayıs 1971’de Nurhak Dağları’nda öldürülen Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga’yı, ismini bilmediğimiz, düşerken önderleşen, yüreği ve bilinciyle mücadelenin en önüne düşen bütün sıra neferlerini saygıyla anıyoruz. Bizler İbrahimlerin, Denizlerin, Mahirlerin ayak izlerini takip ederek yürüdük. Bizi var eden onların politik mirasıdır. Unutmadık. Onlar ile Kitleselleştik, Devrim ve Sosyalizm sevdasına tutulduk. En öndeki yoldaşlarımız hain pusularda, işkencelerde, cezaevlerinde tapır tapır toprağa düştüler. Biz onlardan öğrendik safları sıklaştırmasını. Biz Denizlerden öğrendik darağacında dik durmasını. Devrim ve sosyalizm sloganlarını haykırmasını. Biz Mahirlerden öğrendik yoldaşına gelen kurşuna göğüs germesini ve birbirimiz için ölmesini dahası sevgiyle şefkatle sarılmasını. Biz İbrahim Kaypakkaya’dan öğrendik ser verip sır vermemesini. Yüzlerce verdiğimiz serler sırlarıyla yüreğimizde yaşıyorlar. Yaşamaya devam edecekler.”
Mezarın karşısına karakol konuşlandırdılar.
Samsun Devrimci 78’liler Derneği başkanı Kolukısa açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü.
“İbrahim Kaypakkaya’nın sorgu tutanağından; Kafasının üstü yırtık ve yamalı bir kahverengi bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında ceket kazak ve diğer elbiselerin bulunduğu, paçasında üst üste giyilmiş üç tane pantolon, ayağında bir çift yünden yapılmış ve köylerde elde örülen çorap ve onun üzerinde naylon çorap, ayağında 45 numara çelik marka lastik ayakkabı ile yakalanıyor. Fikirlerimizi açıkça söyleriz ancak örgütsel yandan faaliyetlerimizi, şahıs ve grupları söylemekten katiyetle kaçınırız ve söylemeyiz. Sonrası bilmiyorum, bilsem bile söylemem. Şeklinde devam ediyor ifade tutanağı. Şan olsun işkencede direnenlere. İbrahim Kaypakkaya’yı andığı için binlerce insana soruşturma açıldı. Mezarının hemen karşısına bir karakol inşa ettiler. Kaypakkaya’yı anmaya gidenleri tepeden tırnağa, ayakkabılarının içine kadar arıyorlar. Kimlikler toplanıp fişliyorlar. Bu neyin korkusu. Faşist saldırılara karşı direnen, iyinin ve doğrunun toplumsal vicdanı olan, haksızlığa ve zulme karşı adaleti halklar için ve halkların devrimci değerleriyle birlikte arayan, haklı olan biziz demenin gereğini haykıran İbrahimlerimiz olmasaydı, halklarımızın sesi boğulmuş olur ve bugün göğsümüzü geren ve yolumuzu aydınlatan direniş mirasımız olmazdı. Sorgu hücrelerinde inanmanın ve haklı olmanın verdiği o büyük cesaretle, dünya kalabalığını kuşanan yalnız bir yüreğin, köhnemişliğe ve zulme karşı verdiği büyük savaşın şiddetini sadece bir anlığına hesap edin. İşkencenin insan bedeninde büyük yıkımlar yaratırken, azmin ve kararlılığın o işkence tezgâhında yeniden doğuşunu, insan onurunu kuşanarak en yükseklere çıkarışını sadece bir anlığına düşünün ve o yüreğin devrimci enerjisini sadece bir anlığına hissedin. İçinizde giderek kabaran büyük bir coşku dalgası hissederseniz o Kaypakkaya’dır işte. Adeta son nefesini veren bir sistemin hezeyanlarıyla Kürt’e, emekçiye, gençlere, devrimcilere, bütün muhaliflere azgınca saldırıyorlar. Çözüm ise bir kez daha emperyalizme, faşizme, şovenizme, militarizme karşı devrimci direniş ve eylem çizgisinde yatıyor. Bize gerçek çıkış yolunu gösteren önderlerimiz işte bu yüzden hiç ölmüyorlar. İlk gün sıcaklığındaki gibi önümüze düşüyorlar, mücadelemizde yaşıyorlar. Devrimci mücadele tarihimiz emperyalizme, faşizme, haki renkli umut tacirlerine, takunyacılara, sol açık kulvardaki işbirlikçilere daima kapalı oldu, kapalı olmaya da devam edecektir. Biz İbrahimlerden, Denizlerden, Mahirlerden böyle öğrendik. Devrimci mücadele tarihimiz onurumuzdur, haysiyetimizdir. Bu tarihi yazanlara selam olsun. Bu tarihimizi aynı saflıkta, aynı temizlikte koruyacağımıza ant olsun” dedi.