Haber. Mehmet Rebii Özdemir
(SAMSUN)- KESK Eğitim-Sen Samsun şube başkanı İsmail Yavuz;
Üniversiteler, insan, toplum ve doğa yararını önceleyen kamusal kurumlar olmaktan uzaklaştırılmış; hiç olmadığı kadar piyasacı ve muhafazakâr bir anlayışla yönetilmeye başlandığı yolundaki açıklamasının devamı şu şekilde;
12 Eylül’ün mirası: Denetim ve baskı aracı YÖK
Türkiye’de üniversiteler üzerinde bir denetim mekanizması olarak kurulan Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 44 yıldır bu işlevini ne yazık ki sürdürmektedir.
12 Eylül darbecileri, yükseköğretim alanındaki tüm yetkileri tek elde toplayarak, üniversiteleri siyasi iktidarın denetimi altına almak amacıyla YÖK’ü kurdular.
Rektör atamalarıyla iktidarın kontrolü pekişti
Son dönemde Cumhurbaşkanı’nın rektörleri doğrudan atama yetkisi ve YÖK aracılığıyla sürdürülen merkezi sistem, üniversiteleri tamamen siyasi iktidarın kontrolü altına almıştır.
Bu durum, üniversitelerde korku ve itaate dayalı bir ortam yaratmış; eleştirel düşünen akademisyenlerin tasfiyesine, muhalif seslerin susturulmasına yol açmıştır.
Yükseköğretim derin bir kriz içinde
Akademisyenler üzerindeki baskı, öğrencilerin en demokratik haklarının kısıtlanması ve kurumsal özerkliğin zayıflatılmasıyla birleşerek yükseköğretimi derin bir krize sürüklemiştir.
Üniversiteler, insan, toplum ve doğa yararını önceleyen kamusal kurumlar olmaktan uzaklaştırılmış; hiç olmadığı kadar piyasacı ve muhafazakâr bir anlayışla yönetilmeye başlanmıştır.
Bilim yerine piyasa mantığı egemen
Başarı ölçütleri, özel şirketlerle yürütülen projelere ve sermaye gruplarından alınan fonlara indirgenmiştir.
YÖK, araştırma görevlilerinin iş güvencesiz çalıştırılması veya işsiz bırakılması karşısında sorumluluk üstlenmemektedir.
Profesörlüğe ya da doçentliğe yükselmeyi hak ettiği halde yıllarca kadro bekleyen öğretim elemanlarının sorunlarını çözmek için de hiçbir adım atmamaktadır.
Personel hakları yok sayılıyor
Özlük ve ekonomik hakları görmezden gelinen idari ve teknik personelin tayin hakkı, yükseköğretim tazminatı gibi temel talepleri karşılanmamaktadır.
YÖK öğrencilerin sorunlarına sırtını dönüyor
Yükseköğretim Kurulu, zorlu ekonomik koşullar altında güvenli bir gelecek kurmaya çalışan üniversite öğrencilerinin en temel sorunlarına da sırtını dönmektedir.
Barınma, beslenme ve ulaşım krizi giderek derinleşirken, YÖK bu sorunlara çözüm aramak yerine öğrencilerin sesini kısmaya, hak arayışlarını bastırmaya yönelmektedir.
Öğrenciler disiplin tehdidiyle susturuluyor
Kendi geleceğine sahip çıkmak isteyen öğrenciler, disiplin soruşturmalarıyla tehdit edilmekte; yurt ve barınma hakları keyfi biçimde ellerinden alınmaktadır.
YÖK’ün görevi öğrencileri cezalandırmak değil; onların yaşam, barınma, eğitim ve güvenlik haklarını korumaktır.
Üniversitelerde güvenlik tehdidi büyüyor
En son Hacettepe Üniversitesi’nde yaşanan saldırılarda öğrencilerin eğitim hakkı ve güvenliği tehdit edilmiştir.
Yine Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nde öğrencileri hedef alan bazı gruplar, hem güvenliği hem de eğitim hakkını engellemektedir.
“YÖK, öğrencilerin değil sermayenin yanında”
YÖK, öğrencilerin değil; sermayenin ve otoriter politikaların yanında saf tutmaktadır.
Üniversitelerde bilim, düşünce ve sanat üretimi fiilen baskı altına alınmıştır.
İktidara sadakat, temel ölçüt haline getirilmiştir.
Bilimsel değerler yerine sahte unvanlar
Bilime, eğitime ve hakikate verilen değer öylesine gerilemiştir ki; diplomalar ve akademik unvanlar piyasalaştırılmış, sahte belge düzenleyerek binlerce öğrenci ve akademisyenin emeğini gasp eden şebekeler kamu kurumlarına sızabilmiştir.
YÖK ise bu skandalların üstünü örtmeye çalışmaktadır.
“YÖK kapatılmadan üniversiteler özgürleşemez”
Eğitim-Sen olarak vurguluyoruz:
YÖK kapatılmadan üniversiteler üzerindeki baskı iklimi dağıtılamayacaktır.
Üniversiteler hak ettikleri bilimsel kurum olma vasfını geri kazanamayacaktır.
Gerçek dönüşümün yolu demokratik üniversitelerden geçiyor
Ancak artık yalnızca YÖK’ün kaldırılması yeterli değildir.
Yükseköğretimde gerçek bir dönüşüm için bu sistemin yapısal temellerinin bütünüyle değiştirilmesi zorunludur.
İnsan, toplum ve doğa yararına bir yükseköğretim inşa edilmelidir.
YÖK derhal kapatılmalıdır.
Demokratik, katılımcı ve çoğulcu bir model şart
Üniversiteler arasında koordinasyon sağlayacak demokratik, katılımcı ve çoğulcu modeller hayata geçirilmelidir.