Haber: Mehmet Rebii Özdemir
(SAMSUN)- Eğitim-Sen Samsun şubesi üyeleri dün Çiftlik Caddesi üzerinde Akbank karşısında saat 18’de bir araya gelerek 2026-2027 yılarını kapsayan Toplu İş sözleşmesinden beklentilerini dile getiren bir basın açıklaması düzenlediler
Eğitim-Sen Samsun şube başkanı yaptığı basın açıklamasında şöyle dedi.
“Eğitim-Sen olarak Toplu Sözleşme taleplerimizde ısrarcı, birleşik mücadelede kararlıyız! Biz 45 gün önceden başladık toplu sözleşme görüşmelerine ilişkin bu taleplerimizi kamuoyuyla paylaşmaya. Ağustos'un birinde 2026-2027 yıllarında kapsayan toplu sözleşme süreci başlayacak. Bu toplu sözleşme süreci sadece eğitimcileri, sadece sağlıkçıları, sadece büro emekçilerini ilgilendiren bir süreç değil. Aslında tüm çalışanları, kamu çalışanlarını yani kısacası memur dediğimiz kitleyi ilgilendirdiği gibi aynı zamanda toplumun emekli olan kesimlerini de ilgilendiriyor. Bizim alacağımız zam sadece bizle ilgili bir süreç değil. Biz buraya çıkıyorsak sadece kendi taleplerimizle çıkmıyoruz. Aynı zamanda bugün sefalet ve yoksullukla geçim sürdürmeye çalışan milyonlarca emekli için çıkıyoruz. Biliyorsunuz aynı zamanda işçilerin bir toplu sözleşme süreci yürütülüyor. Altı yüz bin kamu işçisi toplu sözleşme sürecinde ve altı aydır oyalanıyor. Biz onlar için de çıkıyoruz. Hükümetin onlara teklif ettiği rakam bildiğiniz gibi yüzde on altı civarında. Enflasyonun yüzde yetmişlerde olduğu bir süreçte yüzde on altı zam öneriliyor. Bu önerilen zam aslında bizim de Ağustos birinde karşılaşacağımız zammı da gösteriyor. Bu anlamıyla geçtiğimiz dönemde yüzde beş, yüzde altılarla zam alan kamu emekçilere tekrar tekrar sefalete ve yoksulluğa sürükleniyor. Biz taleplerimizi sadece bizler için değil, bütün emekçi halkımız için, bütün çalışanlar için, bütün emekliler için, bütün işçiler için, bütün memurlar için, bütün polis memurları için de istiyoruz. Bizi buradan takip eden emniyet görevlilerinin için de istiyoruz. Sonuçta bu ülkenin yurttaşlarıyız ve biz bütün bütçenin sermayeye değil, emekçilere ayrılmasını talep ediyoruz. Ama insanlarımız bugün çarşıda pazarda meyve alamaz hale geldiler.”
Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür
Eğitimin kamulaştırılmasını istediklerini ve nitelikli bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına parasız bir şekilde nitelikli bir şekilde eğitim verilmesini istediklerini vurgulayan İsmail Yavuz;
“Belki Haziran’ın 15'ini geçti, bugün evine bir kilo kiraz alamayan insanlarımız var. Ve ağzına bu sene kiraz sokmayan insanlarımız var. Biz bunlar için de çocuklarımız sağlıklı beslenemiyor, çocuklarımız için de istiyoruz. Eğitimin paralı hale gelmesinden kaynaklı olarak da Çocuklarımız özel okul kamu okulu diyerek kamu okullarının içini boşalttıkları için doğal olarak Özel okul paran kadar eğitim diyor. Biz eğitiminde kamulaştırılmasını istiyoruz. Ve nitelikli bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına parasız bir şekilde nitelikli bir şekilde eğitim verilmesini istiyoruz. Biz sadece öğretmenler olarak kamu çalışanları olarak kendi taleplerimizle sokaklara çıkmıyoruz sevgili arkadaşlar. Bu anlamıyla bu metinde söylenilen şeyler belki birazdan taleplerimizi ileteceğiz ama asıl olan bu ülkenin milyonlarca insanı geçinemiyor ve hala cek cakla hükümet bu süreci yönetmeye çalışıyor. Ve gerçek yoksulluğu unutturmak için de yapay gündemler üzerinden toplumun geleceğini belirlemeye çalışıyor. Ve bugün Orta Doğu'da hepimiz biliyoruz ki Orta Doğu Savaşı'na aslında hepimizi ilgilendiriyor. Bugün İsrail ile İran arasındaki savaş hepimizi ilgilendiriyor mu? Bu aynı zamanda bizim yoksullaşmamız anlamına gelmiyor mu? Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür. Yoksullar ölmezse de aç kalır. Doğal olarak tüm taleplerimiz bu bölgedeki aynı zamanda emperyalist müdahalelere karşı da halkların bağımsızlığı üzerinden bir mücadele yürütüyor. 2026-2027 dönem toplu sözleşmesi sekizinci dönem toplu sözleşmesi diye geçiyor. Peki, yedi dönem toplu sözleşmesinde kamu çalışanları gerçekten enflasyonun üzerinde bir rakamla zam alabildiler mi? Asla o gün masaya oturanlar bakanlıklarda koridorlarda tezgâh ayaklarında toplu sözleşme sürecinde kamu çalışanlarının kaderini, ekonomik kaderini belirleyenler ne yazık ki Türkiye'de şu üç dört yılda yaşadığımız enflasyon rakamlarında yüzde beş, yüzde altılara imza atma gibi bir talihsizliği bu topluma yaşattı” diye konuştu.
TUİK’in yoksulluk sınırı 80 bine çıkarılmalı
Eğitim-Sen Samsun şube başkanı İsmail Yavuz açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü.
“Ve 2026-2027 yıllarını ilgilendiren 8. dönem toplu sözleşmesinde de yetkili sendika olmalarından kaynaklı olarak da bu arkadaşlarımız toplu sözleşme masasına oturacak. Ama biz buradan uyarıyoruz. 1 Ağustos'ta başlayacak olan toplu sözleşme sürecinde biz tüm gücümüzle tüm toplumun taleplerini ilettiğimiz gibi kamu çalışanlarının da bu sefalet zamlarına teslim olmaması için yine sokaklarda olacağız. Yine mücadelemizi dile getireceğiz. Yine tüm çalışanların taleplerini ifade etmeye çalışacağız. Emekçiler devlete mücadeleyle bu nedenle biz yalnızca ekonomik taleplerle de uğraşmıyoruz. Sosyal taleplerimiz özlük haklar taleplerimiz sürekli olarak örneğin düşünün ki kamu çalışanları üzerinde bu rejimin bu siyasal iktidarın baskısı eğitimi ne hale getirdiğini hep beraber görüyoruz. Biz buna dair de mücadelemizi yükseltmeye çalışıyoruz. Bugün en düşük kamu emekçisi maaşı yoksulluk düzeyinin üzerine çıkarılsın diyoruz. Evet, bugün emekli arkadaşlarımızın on dört bin lira on beş bin lira ya da otuz bin lira civarında aldığı bir yerde yoksulluk rakamının seksen bin lira olduğu bir yerde biz toplu sözleşme sürecinde bakın ki refah payı bile istemiyoruz. Yani diyoruz ki yoksulluk rakamlarının üzerine çıkarılsın. TÜİK'in yoksulluk rakamı 80 bin lira. 80 bin liranın üzerine çıkarılsın istiyoruz. En düşük memur maaşı, yine aynı zamanda, 2 yıl önce kamu çalışanlarına bir seyyanen zam verdiler. Ama bu zammı emeklilerine vermediler. Ve seyyanen zam utanç demektir aslında. Yani ulufe demektir sevgili arkadaşlar. Ulufe zammı üzerinden biz bunların taban aylığına yansıtılması aynı zamanda emeklilik kesinliklerine yansıtılması ve doğal olarak da bu seyyanen zamların taban aylığına yansıtılarak emekli arkadaşlarımızın da emekli abilerimizin emekli arkadaşlarımızın emekli ablalarımızın da bu seyyanen zamdan taban aylığına yansıtılmış biçimiyle yararlandırılmasını istiyoruz. Çünkü seyyanen zam dediğiniz şey bir süre sonra enflasyon rakamlarında eriyip gidecek bir zamdır. Doğal olarak bugün emekli arkadaşlarımıza beş bin lira on bin lira seyyanen zam verilse taban aylığına yansıtılmasa iki yıl sonra, üç yıl sonra ortada olmayan bir para. Gelir vergisi, gelir vergisi dilimi. Sürekli olarak ocağın birinde bir maaş artışı yaşıyoruz. Ama Nisan, Mayıs aylarından itibaren de vergi dilimine girdiği için pek çok arkadaşımızın maaşlarından sürekli olarak kesinti yapılıyor. Dolayısıyla çalışanlar için gelir vergisinin yüzde onda bilemediniz yüzde on beşte sabitlenmesi gerekir. Dolayısıyla yüzde yirmi, yüzde yirmi yedin gibi artırımlı olduğu sürece Temmuz ayında alacağımız zamdan Ağustos ayında, Eylül ayında aldığımız zam geriye bizden alınmış oluyor. Bizden, eğitim ödeneğini yine eğitimde sadece biz öğretmenler çalışmıyoruz. Eğitimde memur arkadaşlarımız var. Yardımcı hizmetli arkadaşlarımız var. Öğretmenler olarak biz cüz'i de olsa eğitim ödeneği alıyoruz. Eylül ayında, bu rakamı söylesem komik kalacak. Biliyorum ama biz bu eğitim ödeneğinin tüm eğitim çalışanlarına eğitimin birleşenlerine ödenmesini istiyoruz. Yani yardımcı hizmetli arkadaşlarımıza da Aynı zamanda memur arkadaşlarımız da bu eğitim ödeneğinden yararlansın istiyoruz. 3600 ek gösterge tüm eğitim ve bilim emekçilerinin olduğu gibi tüm kamu çalışanlarına verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kamusal ve parasız kreşler emekliler için bundan sonraki süreçte ise evet yaşlı bakım evlerinin huzur evlerinin arttırılması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye toplumu yaşlanıyor diyorsunuz. Aynı zamanda bu önümüzdeki süreçte tüm insanlarımız için bir bakım sorunuyla karşılaşacağı anlamına gelir. Yani bugün çocuklar için kreş talep ederken emekli arkadaşlarımız için de aynı şekilde yaşlı bakım evleri de istiyoruz” şeklinde ifadelerde bulundu.
Sadece Toplu Sözleşme istemiyoruz
Eğitim-Sen 2026-2027 dönemi Toplu İş Sözleşmesi için taleplerini şöyle anlattı.
“Patronlara değil halk için bütçe. Patronlara değil halk için bütçe. Sevgili arkadaşlar eğitimde yüz bine yakın ücretli öğretmen var. Ücretli öğretmenlerin aldığı maaş on altı on yedi bin lira civarında. Bir hükümet bir açıklama yapıyor, bir müjde açıklaması yapıyor. Yirmi bini öğretmen atacağız diyor. Zaten sen yüz bin ücretli öğretmenle yüz bin açığın var diyorsun. Ve bunları asgari ücretin altında çalıştırmanın suç olduğu anayasada yazarken on altı on yedi bin lira ücretle çalıştırıyorsun ve dokuz on ay çalıştırıyorsun. Ondan sonra hadi evine diyorsun. Biz diyoruz ki bu ücretli öğretmenlerimizin aynı kadrolu bir şekilde istihdam edilmesini ve yüz elli bin öğretmen alınmasını istiyoruz. Toplu sözleşme süreci iktidarın belirlediği dar çerçevelere sıkıştırılmaz. Bu bir toplu sözleşme değil, toplu oyun haline geliyor. Sonuçta yandaş sendika ile iktidarın yürüttüğü bir sürecin sonucunda tüm kamu çalışanları kaybettiği gibi aynı zamanda emekli arkadaşlarımız da kaybediyor. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim arkadaşlar. Eğitim-Sen olarak, KESK olarak, tüm kamu çalışanları olarak 1 Ağustos tarihi itibariyle başlayacak bir sürece gücümüz oranında müdahil olacağız ve bu süreçte 8. Dönem Toplu Sözleşme sürecinde kamu çalışanlarının ekonomik anlamda kaybetmemesi için bir mücadele yürüteceğiz. Şimdiden hepimize başarılar diliyorum. Kurtuluş yok! Tek başına! Ya hep beraber! Ya hiçbirimiz! Kurtuluş yok! Tek başına! Ya hep beraber! Ya hiçbirimiz! Evet, katılımcı arkadaşlara çok teşekkür ederim” dedi.