MEHMET REBİİ ÖZDEMİR
Samsun KHK’lılar Platformu ve Yeşil Sol Parti’nin konuğu olarak Samsun’a gelen HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, KHK’lıların yarattığı toplumsal yıkım hakkında konuşmasında şunları söyledi. “Öncelikle ramazanınız mübarek olsun. Oruç ayındayız, fedakârlık ayındayız ve zulme uğrayanların, haksızlığa uğrayanların yanında bulunmakta çok önemli bir fedakârlık olduğunu unutmaklayım. Açlık bize fedakarlığı öğretir. Ama asıl öğrenmemiz gereken, zulme uğrayan kim olursa olsun ister Türk ister Kürt ister dindar ister ateist ister şu, bu ne olursa olsun, haksızlığa uğrayanların yanında bulunmak bir fedakarlıktır. İşte oruçla da elde edilmesi istenen budur. Sadece bir açlık değildir. Bir fedakarlıktır, açın halinden anlamaktır. Mazlumun halinden anlamaktır. Zulme uğrayanın halinden anlamaktır.”
SIMSIKI SARILIRSAK BU ZULMÜ YENEBİLİRİZ!
HDAP Kocaeli Milletvekili Gergerlioğlu, konuşmasının devamında şunları söyledi. “Şimdi değerli arkadaşlar, zor günlerdeyiz, kritik günlerdeyiz, seçime doğru gidiyoruz. 2 aydan az bir süre kaldı ve Türkiye’nin önemli insan hakları sorunlarını konuşuyoruz. Türkiye’de birçok insan hakları sorunları var. Türkiye’nin kronik insan hakları sorunları var. Kürt meselesi, Alevi meselesi, din ve vicdan özgürlüğü meselesi, ifade özgürlüğü meselesi, maalesef bu iktidarlar, bu meseleleri çözmemiş, çözmek istememiş ve şu anda da bütün bunları üstüne de bir KHK meselesi eklenmiş durumda. Bu meselenin kronikleşmemesi için gayret göstermek zorundayız. Yoksa bu mesele de az önceki saydığım meseleler gibi kronikleşebilir. Bu meselenin kronikleşmemesi, içinden çıkılmaz hale gelmemesi çıkmaz sokaklara saplanmaması için halen daha çok geç değil. Biz bunu nasıl sağlayabiliriz. Demokratik bir hukuk devletine, her kesimiyle bu ülkenin vatandaşlarının sımsıkı sarılmasıyla, ancak ve ancak sağlayabiliriz. Yoksa bir türlü bunu sağlamak mümkün değildir. Biliyorsunuz 6,5 yıl oldu, bir zulüm var. Bu zulme uğrayanlar, ne yapacaklarını bilemez bir halde, önemli bir gayret içindeler ve bir çare arıyorlar. Çok önemli toplum kesimlerini etkileyen büyük bir zulümle karşı karşıyayız. Sadece 70 kişi değil, 5 kişi değil, 10 kişi değil, bin kişi değil, 10 bin kişi değil, 100 binleri aşan ve çevresiyle beraber, aile çevresiyle beraber, milyonları aşan, bir zulümle karşı karşıyayız. Peki bu zulme karşı gereken aktiviteyi gösterebildik mi? Bu zulme karşı tanklı, toplu, yerleşebildi mi? Bu zulmü durdurabilmenin tek yolu, sadece KHK’lıların, reaksiyon göstermesi değil, farklı tüm toplum kesimlerinin bu zulme karşı çıkmasıdır. Bunu sağlayabilirsek eğer işte o zaman KHK meselesini bitirme yolunda çok önemli adımlar atabiliriz. Bunu hiç unutmayalım. Farklı tüm toplum kesimleri, vicdani eksenden bu işi ele alırsak ve bunun çok büyük bir sorun olduğunu görürsek, bu mesele bitebilir.”
KHK’LI AKADEMİSYEN DEPREYSON SONUCU İNTİHAR ETTİ
İnsanların yıllarca okuyup edindikleri mallarına mülklerine çöktüğünü ifade eden HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu; “Şimdi biz daha bugün bile, sabahtan beri birçok arkadaşımızla görüşüyoruz. Çok acı hikayeler duyuyoruz. Çok acı hikayeler görüyoruz. Çok üzücü kimisi, KHK ile işinden ihraç edildikten sonra yetmemiş cezaevine girmiş, cezaevinde yaşadıklarından dolayı gencecik yaşta kanser olmuş, kanser olduktan sonra tedavisi gecikmiş veya infaz erteleme almış, ya alamamış ve büyük uğraşlar sonucunda ancak almış ve fakat bakıyorsunuz o böyle bir mücadele içindeyken, ihraç edilen eşi de yakın bir sürede cezaevine girme ihtimali var. 2 tane çocukları var. Yani sadece bu şahsi değil, aileleri saran bir tehlikeyle bir büyük sıkıntıyla karşı karşıyayız. Yine Fehmi’ye Çelenk, hocamız burada biliyorsunuz, KHK’lı bir akademisyen olarak, 6,5 yıldır yaşadıklarından dolayı yaşadığı depresyon sonrasında intihar eden bir KHK’lıydı. Bu neden bu raddeye geldi. Çünkü gerektiği oranda bu meseleye iktidar müdahale etmedi. Maalesef ki olay çözümsüz bırakıldı. Toplumda da önemli bir reaksiyon oluşturulamadı. Bundan sonrasında bu sürecin, mutlak surette gitmesi lazım. Başka bir yolu yok. Bakın, bir ülkede insanların, yıllarca okuyup edindikleri mesleklerine yönelik acımasızca bir tavır varsa, malına mülküne bir devlet acımasızca çöküyorsa, ailesi eşi çocuklarının işe girmesi kendisinin ihraç olmasından dolayı engelleniyorsa, adından da bir büyük sosyal dışlama yaşıyor, ekonomik sıkıntılar, yaşıyorsa ve en sonunda da kendi canına kast etme aşamasına geliyorsa, bu olaylar ülkenin en büyük meselesidir. Bir an evvel çözülmesi gerekir. Sadece bu zulüm olmayanlar açıcısından değil, her halk kesimden ülkenin bu konuya eğilerek bu konuyu çözmesi gerekir. Olay artık çığırından çıkmış, içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Ve siyasi rantın bir an evvel çözülmesi gereken bir konudur. Biliyorsunuz ki bu meseleyi çözmesi gereken iktidar, meseleyi büyümekten başka bir şey ile uğraşmamaktadır. Meseleyi daha da zalim bir hale getirmek için büyük bir uğraş vermektedir. Fakat buna karşı alternatiflerde var. Bu iktidarın gitmesi yeniden yeni bir iktidarın gelmesiyle bir yolun açılabilmesi. Bunun için gayret sarf etmemiz gerekecek. Benim Samsun’a bu 3. gelişim, üçüncü toplantımız. İlki sanırım 4 yıldan önce olmuştur dinlemeye gelmiştiniz kalabalık bir toplulukla sağ olun. Öncesi de 2 yıl öncesiydi sanırım oturup bayağı oturup uzun uzun hasbihal etmiştik. Şimdi tekrar Samsun’dayız. Ordu Samsun ve ilçelerinde ziyaret ediyoruz, insanlarımızı dinliyoruz. Çok büyük acıları olduğunu görüyoruz. Bunların bir an evvel giderilmesi gerekiyor. Başka bir yolu yok. Tabi bunu sadece, bir yolla da gidermek yeterli değil. Siyaseten bu konuyla uğraşmak, yeni gelen iktidarın, bu konuyu bitirmek için adım atması gerekiyor. Aslında zor bir konu değildir. Çünkü olağan üstü hal, döneminde çıkarılan KHK’ların aslında yasalaşması diye bir şey mevzuu değil. İktidar alelacele bir torbaya doldurarak insanları bir an evvel yani dışarıya atmak istedi. Devre dışı bırakmak istedi, imha etmek istedi. Bu arada da kendisi açısından da çok büyük yanlışlıklara imza attı. Yaptığı işlemler A’dan Z’ye hatalı işlemler. Ciddi bir şekilde konuları üzerine gidilirse, mutlak surette bu işlemler iptal edilecektir” şeklinde ifadelerde bulundu.
OHAL’LER NEYİN DEVASI OLDU? HANGİ DERDİN DEVASI OLDU?
Her şeye rağmen umutsuz olunmamasını gerektiğini söyleyen Gergerlioğlu; “Bakın OHAL döneminde KHK çıkartma yetkisi Anayasa tarafından verilmişti. Evet, ama çıkarılan KHK’ların hiçbirisi OHAL’e uygun değil. Bakın çok net bir şekilde söylüyorum OHAL’e, uygun değil. Bundan dolayı, normalde ülkede siyasi iktidarın değişimi anayasa mahkemesinin kendisini daha rahat hissetmesi durumunda KHK’ların iptal edilmesi mümkündür. KHK’nın iptal edilmesine de gerek yok aslında. Çünkü bu KHK’ları yasalaştırdılar. 2018 yılı Temmuz ayında bu KHK’lar yasalaştı. Aslında bu da teknik olarak mümkün değil. Çünkü OHAL KHK’sı, OHAL döneminde çıkar ve bir KHK’dır. Yasalaşamaz fakat bunu yasalaştırdılar. Yasalaştıracaksan niye o zaman KHK çıkarttın? KHK demek OHAL döneminde yasayı baypass eden bir kararnamedir. O zaman yasa çıkartsaydı. O zaman niye KHK’yı yasaya çevirttiniz? KHK’ların hükmü bittiği zaman, zaten bunun rafa kaldırılması gerekiyor. OHAL dönemi bitiminde bunların zaten iptal olması gerekiyor. 2 ay sürecek denildi. 2 yıla uzattılar süreci, ardından bir üç yıl daha uzattılar, bir daha uzattılar ve şu anda geçtiğimiz Ağustos ayında bunu 7145 sayılı yasanın iptali ile OHAL nispeten bitmiş gibi görünüyor ama bizim nezdimizde sosyal hayatımızda görüyorsunuz, bitmeyen bir OHAL ile karşı karşıyayız. Zaten bu ülkede, mağdurlar, mazlumlar için OHAL’ler bitmedi. Bakın Kürt meselesinde de OHAL’ler hiçbir zaman için bitmedi sürekli devam etti, neyin devası oldu. Hangi derdin devası oldu. Hiçbir şekilde Kürt meselesini çözen bir şey olmadı OHAL’ler. Yıllardır bu ülkede OHAL’ler ilan edildi. Kesinlikle Kürt meselesi çözülmedi. Şu anda da ilan ettikleri OHAL’le akılları sıra bir tasfiye gerçekleştirmeye çalıştılar. Bu tasfiye de anayasaya aykırıydı. Tamamen vicdansızlık, merhametsizlik, hukuksuzluk içeren, bir süreci getirdi ve bunu şu anda kamu vicdanının reddetmesi gerekiyor. Bunun olması mümkün değil. Bir süreç başlatıldı biliyorsunuz. KHK’larla insanları ihraç ettikten sonra, OHAL komisyonuna başvurması istenildi. Hepiniz yaşadınız biliyorsunuz. Neyle suçlandığınızı bile bilmeden, OHAL komisyonuna ifade vermek zorunda kaldınız. Hangi hukuk düzeninde suçlandığın şeyi bilmeden savunma verirsin. İdari veya adli kuruma. Böyle bir şey olabilir mi? Zaten bütün bu KHK’ların, OHAL komisyonunun iptal edilip çöpe atılabilmesi için, binlerce neden var. Bunlardan birisi bu mesele. Savunma imkanının devam ettirilmemesi. Canlı olarak orada bu savunmayı yapamamak ve akabinde kurul kanaati denilerek şu, bu ne olduğu belli olmayan bir şekilde suyu kirletiyorsunuz. Benim niyetim seni yemek anlamındaki muamelelerle kurdun kuzuyu yemesidir. Başka hiçbir şey değildir. Bizim şu anda umutsuz da olmamız gerekir. Bakın evet zalim bir rejim, bu ülkenin farklı birçok kesimine yaptığı gibi, işte Kürt’üne, Alevi’sine, Türk’üne, Sünni’sine, solcusuna yerine göre başörtüsü yasağına göre başörtüsüne düşman ettiği hal her kesime yaptığı gibi bu son 6,5 yılda KHK ile ihraç edilenleri adeta Nazi muameleleriyle imha etmeye çalışmaktadır. A’dan Z’ye de bir ton hata ile bunu yapmakta. Bakın şimdi diyeceksiniz ki, devlettir bunu yapıyor, ne yapabiliriz? Bende size diyorum ki evet bunu yapanlar güçlüdür, ellerinde devlet mekanizması vardır. Ama bilin ki, siyasi olarak da hukuki olarak da hangi açıdan bakarsanız bakın, çok büyük yanlışlıklar var. Büyük bir aceleyle yapmışlardır o yüzden yanlışlıklar teknik olarak da vardır. Zaten vicdani olarak A’dan Z’ye her şey yanlıştır. Ve bütün bunların bitirilmesi mümkündür. Umutsuz olmayalım arkadaşlar” dedi.