KESK Eş genel başkan yardımcısı Erdal Karakuş Samsun EDG’den (Emek ve Demokrasi Güçleri) ile 30 Kasım Ankara “Bütçe” mitingi için destek istedi.
MEHMET REBİİ ÖZDEMİR
(SAMSUN)- KESK genel merkezinden Samsun’a gelen KESK genel merkez eş genel başkan yardımcısı Erdal Karakuş, SES Genel başkanı Nazan Karacadağ, Eğitim-Sen genel merkez MYK üyesi Evrim Gülez, Tarım Orkam-Sen genel merkez MYK üyesi Nasır Demirkıran, Tüm Bel-Sen genel merkez MYK üyesi Zeynep Sarıkaya, BES genel merkez MYK üyeleri Sedat Suna ve Yılmaz Tuluk ile Samsun Emek ve Demokrasi Güçleri DİSK Emekli-Sen, Devrimci 78’liler, Karadeniz İşçi Derneği, TİP, SYKP, DEM parti ve SOL partinin katılımıyla SES Samsun şubesinde dün akşam saat 20’de gerçekleştirdikleri 30 Kasım Ankara Mitingiyle ilgili destek talebinde bulunuldu.
KESK genel merkez MYK üyesi ve eş genel başkan yardımcısı Erdal Karakuş konuşmasında şöyle dedi.
“KESK Konfederasyonu, esasında buradan bulunan pek çok siyasal birleşenin de katkı sunduğu, KESK’in ruhuna katkı sunduğu, karakterine katkı sunduğu ortak bir mücadele hattının bir ürünü esasında. 1980 darbesinin üzerinde yükselen hem o faşist darbeye dönük hem de aynı zamanda bu ülkede hem demokrasi hem emek hem de yeni bir yaşam, yeni bir çalışma yaşama, yeni bir toplum arayışının aslında ürünü olan çok kendine has Ortadoğu ve Asya'da, Avrupa'da benzerine az rastlanan bir mücadele geleneğinin konfederasyonu, dolayısıyla aslında hepimizin bu konfederasyonun hem hakkı var hem de aynı zamanda bugün gelinen noktada bir de sorumluluğu var tabi ki. Konfederasyonumuz 30 Kasım'da Ankara'da merkezi bir miting kararı alarak, bu kararı da kendi kararlaşma kurullarında alarak yaklaşık 4 hafta boyunca ülkemizin 56 ilini adım adım dolaşarak burada başta tabi elbette işyerlerimizi, emekçileri, dost konfederasyonlarımızı, sendikal izdüşümlerini, siyasal partilerimizi, medya organlarını, kadın örgütlerini, ekoloji örgütlerini Bilcümle aslında bu sistemden canı yanan ve aslında bizim bu mitingimize değer veren, biz de orada olacağız diyen tüm örgütlerimizin illerde bulunan ayaklarını ziyaret etmek amacıyla burada. İlk hafta Güneydoğu Doğu bölgesindeydik. Sonrasında Marmara ve Trakya bölgesini, Ege bölgesini yürüttük. Şu anda Karadeniz bölgesindeyiz. Orta Anadolu ve Akdeniz derken. 2 hafta sonra ziyaretlerimiz bitecek. Bunu yaparken sadece bu mitinge elbette yoğunlaşmış değiliz. Miting bu mücadelemizin bir istasyonu esasında. Bu miting kadar, onun kıymeti kadar bu mitingin duyurulması ve miting taleplerimiz ülkenin ne hale geldiğini, yani bu bildiğimizde olduğu gibi bu tespitimizin de aslında tüm halkımıza paylaşılması en az miting kadar önemli. Belki ondan daha önemli. Toplamda şimdi elbette hepinizin bulunduğu siyasal Koridorlar mutlaka Türkiye'ye daha çok kıymetli ve önemli tahlilleri yapıyor. Mücadele için kurulan bir siyasal partinin hem bir mücadele hem de bir iktidar hedefi vardır. Ama elbette bugün hiç olmadığı kadar, dün itibariyle bir karanlık şafağı daha tekrar bugün ben de onu ifade ettim. İşte her iki kişiden birinin oyunu almış seçilmiş bir belediye başkanının bu kayyum garabetine tekrar mahkûm edilmeye çalışıldı. Bir şeyle karşı karşıya kaldık. Bu yetmedi. Bu sabah Antalya'da içinde konfederasyonumuza bağlı SES’li iki SES sendikamızın iki üyesinin de bulunduğu bir gözaltı süreci yaşandı. Toplamda aslında bu düzene muhalif, bu düzeni kabul etmeyen her kesime, her aktiviste, her kuruma dönük sistematik bir şeyi, baskılanma, bir gözaltı tutuklanma süreci yaşanıyor. Bu muhtemelen bundan sonra da hız kesmeden devam edecek. Şimdi dolayısıyla diğer taraftan işte bu kayyum gerçeği, Van’da denenen Emek Demokrasi Güçlerini buradaki arkadaşlarına mutlaka katkı ve çabasıyla geri çevirdiler ama Hakkari’de gerçekleşen kayyum uygulaması bugün ülkenin en batısına İstanbul Esenyurt’a taşındı. Demek ki şöyle, Birleşik Mücadele'den başka hiçbir çağrımız yok ve bu sistemden canı yanan herkesle birlikte alanlarda, iş yerlerinde, mücadele alanlarında çok daha fazla ortaklaşarak, birbirimizi büyüterek, besleyerek bir yeni biçime doğru yürümek durumundayız. Bugüne kadar Türkiye'nin gelmiş olduğu nokta bu halde ise gerçekten en başta biz hani Emek demokrasi güçleri olarak tarif ettiğimiz aslında güçlerin önemli bir sorumluluğu var. Bu ülkede bugün emekliler, asgari ücretle geçinenlerin tamamı açlık sınırının altında ücret oluyor ve bugün artık bir gıdaya erişim hakları ellerinden alınmış ve gasp edilmiş durumda. Bu ülkede kamu emekçileri, aileleriyle beraber, emeklisi ve aileleriyle beraber toplamda 26 milyonluk bir kitleyiz. Halen dünyada eşi benzeri olmayan garip bir toplum sözleşme rejimine teslim edilmiş durumda. Halen bunu yırtıp parçaladığımız bir iş değiliz. Dolayısıyla bizim özgür toplu sözleşme yapma hakkımızı gasp edilmiş durumda. Bu ülkede kadın cinayetlerinde, iş cinayetlerinde, dünyanın ilk üçünde var olarak bugün kendi halkımızı, kendi insanlarımızı yaşama hakkı aslında ellerinden gasp edilmiş durumda. Ve en son yaşayan aslında, hani ben bunu kelimelere bile dökemiyorum, bir kitapta karşımıza çıksa, bir filmde karşımıza çıksa, ya bu kadar da olmaz dediğimiz bebeklerimizin bir kapitalist cinayet şebekesine teslim edilerek yaşama hakları elinden alınmış durumda. Buralara kadar düştük ve bunlardan en başta bir sorumuz açıkça söylemek lazım. Biz çünkü bu ülkeyi dert eden kesimleriz. Hepimize bu ülkenin hamurunda ve şeysinde bir emeğimiz var. Ama buradan ayağa kalkmamız lazım. Buradan ayağa kalkacağız. Bundan daha kötüsü olamaz gerçekten. Yani bir yandan açlığa, bir yandan cinayete, bir yandan katliamlara takip olacaksak eğer artık buradan bu halkın kalkması lazım. Ve ben hiç umutsuz değilim. Çünkü bu topraklar çok büyük. 2000 yıllık bir direniş geleneklerinin temsilcisi aslında. Anadolu hem diktatörlük tarihidir ama aynı zamanda direniş tarihidir. Anadolu'nun neresine bakarsan bakın bir direniş vardır. Gezi'yi biliyorsunuz, bu bir KESK’in içerisinde bulunduğu tüm direniş tarihi, 16-17 Haziran'da. Dolayısıyla bu ülke teslim olmayanlara tarih. Bize de şöyle aslında bunu formüle etmek, birbirimizi besleyen bir mücadele hakkını kurmak. Bu miting biraz da bu işe ayağı, toplamda 40'a yakın örgütle birlikte Ankara'da 30 Kasım'da çok kuvvetli bir sınıfsal tepki vermeye çalışıyoruz. Çünkü bu bütçe kalemi, çok özetle geçmek gerekirse, bu bütçe taslağı Hükümetlerin bizlerden toplanan verginin kime, neye ve nasıl harcandığını gösteren siyaset vergileridir ve çok açıktır ki bir savaş rant ve faiz bütçesidir.”
Samsun EDG (Emek ve Demokrasi Güçleri) adına DİSK Emekli-Sen Samsun şube sekreteri Ayten Kutlu şunları ifade etti.
“Biz EDG olarak, Emekli-Sen adına, şube sekreteri olarak ve KESK kökenli bir arkadaşınız olarak bu kendi insanı olarak ayrıca bu bir araya gelişi biz de zaten gerekmemiştik ve dünyamızda bu dünyada EDG ile bir araya gelip biz bu gidişata, bu yolu, önümüzde duran bu sorunlara, bu bizi ezip geçen sisteme karşı nasıl bir mücadele attı, ölmeliyiz, konuşmak üzere programımızı almışken bu çağrının KESK’ten gelmiş olması bizi çok daha mutlu etti, heyecanlandırdı. EDG'yi oluşturmak, Yedi, sekiz yıllık bir mazisi var Samsun'da. Ve bunu çok emek emek ördük. En küçük ilçelerde, bilimlerde bile olan bir emek demokrasi güçleri yapısının olması, Samsun'da olmaması bizim için çok büyük bir eksiklikti. Bir araya gelemiyor muyduk? Tabii ki gelemiyorduk. Ama daha kurumsal, daha deklare edilmiş amacıyla, programıyla böyle bir birlikteliğe ihtiyaç vardır. Şimdi bu Samsun Yerel'in de bize dönüşü nasıl oldu? Burada olan her yapı aşağı yukarı gerçekten kendi özgün çalışmalarında aktiftir, dinamik unsurlardır. Üzülerek söylemek istiyorum bunu arkadaşlarım benim. Yani bir eleştirim de olacak. Bu hem kendimize dönüp hem kendime dönüp hem de topluma dönüp olacak. Lütfen eleştiriyi şöyle anlayalım. Eleştiriyi şöyle alırsak çok yakıcı olur. Ben hep bunu savunurum. Ben seni önemsiyorum. Ben senin potansiyelini biliyorum. Ben senin çok daha iyi şeyler yapabileceğini biliyorum. Ama şunu, senin potansiyelinin altında kalıyor. Böyle yaparsan daha başarılı olur şeklinde anlarsak eleştiriyi, bir karşı karşıya geliş değil, yan yana gelişin aracı olur bence eleştiri. Eleştiri olayın da aslında dönük karşıdakine beni önemsediğin için bana değer verdiğin ve potansiyelini Fark ettiğin için ben de sana teşekkür ediyorum demesi gerekir. Böyle anlarsak birbirimizle hiç karşı karşıya gelmeden eksiklerimizi tamamlayarak bu önümüzdeki zor ve zorba ve faşist sürece bizi ezip geçen sürece ancak böyle dur diyebiliriz. Kes çok önemli bir konu. İçinden geliyorum kuruluşundan geçiyorum. Onun için benim de duygusal bağım var KESK’le. Hep demişizdir ki toplantılarda, KESK, EDG'nin lokomotifi olmalı. KESK sürükleyici olmalı. KESK çünkü vasıflı insanların bir araya geldiği bir yapı. Öğretmeni var, sağlıkçısı var, maliyecisi var, adliye de çalışanı var. Var da var. Hangi alanda ararsanız uzman bulabileceğiniz bir yer kes. Onun için ortak akılla üretecekleri çözümler hepimiz için ön açıcı olur. Kes bunun lokomotifi olmalı. Bunu ısrarla bir daha altını çiziyorum. KESK bunun yürütmesinde yer almalı. Keskin önderliğinde, keskin çağrısıyla ayda bir defa EDG Samsun'da toplanmalı. Yoksa işte falan yapı bir kendi özgün eylemini koymuş, EDG'nin sayfasına, hadi desteğe gelin. Bu değil arkadaşlar. Birlikte mücadele edip böyle öremeyiz. Biz evet birbirimizin yanında zaten oluyoruz. Duyup da gitmediğimiz, biz sokağa çıktık mı zaten sokakta öğreniyoruz biz birbirimizin hangi faaliyetleri. Ayrıca çağırmaya, etmeye bile gerek yok. Ama böyle değil. Gelin birlikte önümüzde şu sorun duruyor. Buna ne yapabiliriz? Toplam gücümüzle ne yapabiliriz? Tek tek güçlerimizi dövdüğümüz zaman o kadar cılız kalıyor ki bazen utanıyorsunuz. On kişiyle polisin, kolluk güçlerinin halkın karşısına çıkmak ve aynı sloganla aynı yüzler. Ben elli yıla yakın bir mücadele hayatım var. Zaman zaman diyorum bu mu bunun karşılığı, bu mu olmalı dediğim zamanlar ve demoralize olduğumuz zamanlar çok arkadaşımızın da yaşadığı şeyler. Halbuki her yapıdan onar kişi bir araya gelse Samsun'u inletir. Bunu Samsun'da yapabilen bir tek kadınlar var biliyor musunuz? Karadeniz'in, Samsun'un 80 öncesi bir Karadeniz Kadınlar Derneği Örgütlüğü var. Erkekten ve örgütten bağımsız, iradesini koyan, eylemini yapan, kimseden akıl almayan, önderlik beklemeyen. Başlangıçta zorlanmıştık. Onu da aşmıştır ve o damardan yürüyen kadınla ıslık çalın, 500 kadını saat gece yedide sokağa çıkarırsınız ve caddeleri maddeleri kapatır, trafik kolluk gücünde dinlemez, bangır bangır sokakları inleterek yürür. Bunu neden biz kendi örgütlerimizle yapamayalım? Şimdi bu kayyum meselesi. Biz niye dün gece sokağa çıkmadık? Bir gün önce Cumhuriyet Bayramı'nda Kıpkırmızıya boyandı sokaklar. Yani büyük kentleri izledik televizyondan eve sahip çıkmak lazım. Çünkü beğensek de eksik de olsak, onun sahipleri üstünü biz örelim diye düşünüyorum ben. Şimdi böyle bir şey yaşandı. Kırmızı bayraklar buhar oldu, uçtu mu, nereye gitti? Niye bugün o toplandığımız alanı dolduramadık? Şimdi bir dahaki Cumhuriyet Bayramı'na kadar buhar. Bunların, kadının, işte çocukların. Bugün ayağa kalkmayacaksak ne zaman kalkacağız? Artık batsın diyorum ya, yıkılsın bu dünya. Biz altında kalalım. Bu bebelere yapılan. Şimdi Samsun'da barınakların haberi geldi dün. Biz bu kadar insan nereye yeteceğiz? Hangi birine biz koşacağız? Bakın bu saatlere kadar 70 yaşındayım, sokaklardayım. Bütün ilçelerin canlı cansız hayvanları toplanıyor. Kentin ta dağ başında bir barınak. Yanında Samsun çöplüğü getiriliyor. Kamyonlarla oraya dökülüyor. O hayvanlar canlı da gel soruyor. Orada ölüyor zaten. Ve kimse yaklaştırılmıyor. Hani burayı yıkmak lazım. Buranın kapılarını zorlamak lazım.”
SYKP (Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi) adına konuşan il başkanı İlhan Cüre;
“Sizin de duyarlılığınınızı dikkate alarak çok kısa bir şey söyleyeceğim. Bu toplantı aslında bir vesile oldu bizim açımızdan. Şöyle söyleyeyim. İki haftaya yakın, 3 haftaya yakındı, zaten. Emek ve Demokrasi Güçlerinin, Samsun'daki Emek ve Demokrasi Güçleri nasıl işlevli hale gelebilmesi konusunda Devrimci 78’liler Derneğimizin bir çağrısı oldu. Şimdi Samsun'da özellikle ifade edildi. Bir basın açıklaması, bir etkinlik Watsapp sayfasından atılarak yapmak için de örgütlü olman zorundayız. Birleşerek kazanmak içinde örgütlü olmak zorundayız. Örgütlü olamazsak, bugünkü toplumda gördüğünüz arkadaşımız ifade ediyor, bu hepimiz için geçerli. Kendi örgütlerimiz için de geçerli. Dolayısıyla bizlerin de hatası var tabii ki. Dolayısıyla sizin de zamanında almamak için şunu söylüyorum, ben önerimi söyleyeyim tekrar, KESK veyahut ta işte TMMOB hangi örgütler varsa şu anda öndeki, yani siyasi partiler, sendikalar dışarıda duruyor, KESK ile ona bağlı bileşenleri TMMOB TTB yok tabi şu anda, DİSK ile ayrı bir yerde duruyorlar. Bizlere bir abilik pozisyonu yapmaya çalışıyorlar. Bu doğru bir yaklaşım değil. Sorunu birlikte çözmeliyiz. Önerilerimiz neyse birlikte yapmalıyız” diye konuştu.
EMEP Samsun il örgütü başkanı Sait Kocaman;
“Arkadaşlarımız ve diğer kurumların temsilcisi arkadaşlarına hepinize merhaba diyorum. Değerli dostlar, KESK temsilcisi arkadaşımız uzun bir durum değerlendirmesi yaptı. Bunlara hepimiz katılıyoruz tabii ki ama bugün Türkiye'de egemen sınıftalar bir de karşı tarafta emekçiler, işçiler, emekçiler saldırı, kavga bu iki kesim arasında yaşanıyor. En ayrıntısını hesap ederek işçileri, emekçileri en düşük ücretlerle nasıl çalıştıracağız? Bunların nasıl sömürülürüz? Hesabını yaparak tüm saldırılar bu temelde yapılıyor. Şimdi emekçiler sağılık durumda. Şimdi işte memur sadakalarına bakıyoruz. Belki 5-6 tane Sendika örgütlenmiş durumda. İşçi sendikaları köyde. Şimdi diğer siyasi yapılara da baktığımızda partiler, dernekler, kitlelere yakınlaşma noktasında onlara baktırma noktasında büyük eksikliklerimiz var.”
Samsun KHK’lılar Platformu adına Emel Çakır;
“Arkadaşlarım zaten Samsun için gerekli olan şeyleri söylediler. Benim KESK genel merkezine bir eleştirim ve bir mesajım olacak. İletirseniz seviniriz. Diğer illerdeki KHK Platformundaki arkadaşlarımız iletti. Ben de size iletmiş olayım. Geçen hafta KESK, KHK’lı üyeleri için bir basın açıklaması yaptı. Özü 4000 civarı üyelerinin iadesi talebi idi. Biz Türkiye de (özel sektör ve bakanlık kararı ihraçlar ile beraber) toplam 500 bin KHK’lıyız. Bizim de hakkımızın savunulmasını beklerdik. Çünkü biz mücadele ederken sokakta diyoruz ki “KURTULUŞ YOK TEK BASINA YA HEP BERABER YA HICBIRIMIZ” Burada da KESK on eski kamu emekçilere olarak bizim de hakkımızı savunmasını beklerdik. Bu eleştirimi iletirseniz çok seviniriz. Bunun dışında Samsun'daki örgütlenme açısından KESK’in lokomotif olmasına ihtiyacımız var. EDG’nin daha aktif ve çoğulcu olması için KESK in bizim eylemlerimize destek vermesini ve çekici güç olmasını KHK’lılar olarak talep ediyoruz. Ankara’daki eyleme de elimizden geldiğince katılacağız. Teşekkür ederim.”
Karadeniz İşçi Derneği adına Celal Özkan;
“Bizim eylemlerimiz yani hangimiz alırsak alalım keskin de dahil olmak üzere eylem kararı alıyoruz. Toplamı kırk kişi, bilemedin elli kişi. Şimdi eylemi karar almakla uygulamaya koymak arasında daha da kadar farklı. Şimdi gerçekten bu kadar insanlar bile çıksak seviniyoruz biz. Şimdi bunu bir kere buradaki arkadaşlarımız düşünmesi lazım herkes. Mesela eylem kararını aldık. Ben kendi kurumun adına söyleyeyim. Eylem kararını aldım. Eğer benim üyelerim yoksa orada bu olmaz yani bir şekilde. Bunlar bir kere bizim zafiyetlerimiz. Ayrıca şöyle bir şey var. Ben bazen öyle eylemlere gidiyorum ki... ...aynı içerikli eylem... Gitmek zorunda biz bir de kadroluyuz ya. Şimdi gitmek zorundayız ve... Her kurum ayrı ayrı alıyorlar. Kimse kimseden habersiz. Aynı konu. Yani aynı şeyler söyleniyor. Aşağı yukarı aynı sözcükler. Şimdi bunlar neden kaynaklanıyor? İşte İlhan'ın dediği gibi organizasyon suçluluktan. Karar aldık. Zaten bir yanlarda var. Tamam ederler. Tamam olsun. Öyle olmaz yani. Onun için ayrı bir kez mutlaka toplamak gerekiyor. Toplamak için. Gerçekten biz bir aydır uğraşıyoruz. Sözümüzü duyuramıyoruz. Çeşitli şekillerde. Ben çok üzgünüm şöyle, emek ekranı bir şey önerildiği zaman hiç kimse yanıt vermiyor. İlginç bir şey yani. Oysa emek örgütleri izliyoruz hepimiz değil mi? Şimdi daha farklı eylemler de elbette yapılmalı. İşte herhangi bir demokratik kazanımlara saldırıldığı zaman eylemler yapılmalı ama mesela diyoruz ki, işte şeyde Türkiye'nin her yerinde yapıldı biliyorsunuz, madencilere saldırı. Burada paylaşıyoruz, kimse sahip çıkmıyor. Şey koyuyor, beğeni koyuyor. Beğeni koymak değil ki. Ne yapacağız diye soruyoruz. Ne yapacağımız konusunda hiç kimse yanıtlamıyor. İşte şeyle ilgili sağ olsunlar bu konuda. İşte Grev değil aslında iş yavaşlatma gibi burada bir AVM dediği şeyimiz var. Sağ olsun arkadaşlar bir bölümü gitti. Ama bunlara sahip çıkmak lazım. Bu insanlar Grev'in ne demek olduğunu bilmiyor. Gerçekten biz kendi dışımızdayken insanlarla aramızda biz kendi kendimize tamam. Samsun'da birbirimize bir şey olur diye bak çoğumuz şunun için gidiyoruz. Ben öyle. Açık söyleyeyim. Arkadaşlarım dayak yemesin diye gidiyorum ben. Bunun için gidiyorum. Mesela şey eylemi yaptık. Nedir o? Suruç eylemi yaptık. Ayıptır ama yani 15-20 kişiyle. Şimdi bir grubu ilgilendiriyor diye insanları yalnız bırakamayız ki orada. Maalesef şimdi Çağrı yapanların bile bir bölümü yok orada. Olmaz yani. Şimdi bunları biz bir arada konuşmamız lazım. Konuşmamız için bir kez gerçekten farklı işte Türk işin şuna buna çağrı yapacağına bu eylemin sahibi biziz. Biz birlikte yapacağız bu işi. Bize çağrı yapacaksınız. Ayda bir kez. Yetmiyorsa on beş günde bir kez. Toplanacağız ve biz birbirimize ancak çağrı olabiliriz diye yanlara bakmaya gerek yok. Bunun başı da tüylü konuşmuş.”
DEM parti Samsun il başkanı Yahya Kemal İş;
“Şu anda şunu bilmek lazım daha doğrusu. İktidar en zayıf dönemini yaşıyor. Baktığınız zaman hem ekonomi olarak hem oy anlamında hem hukuk, adalet anlamında şu anda en zayıf dönemini yaşıyor. Biz yapacağımız eylemleri ya da kimlerle birlikte eylem yapacaksak aslında bunu bilerek hareket etmemiz gerekiyor. Yani şu anda geri durmanın bir faydası yok. Geri durmanın faydası aslında nereye olacağı belli. Eğer bu dönemde de biz bunları aşamazsak bir daha aşacak durumumuz olacağını zannetmiyorum. Şu anda belli belirsiz durumlar var. Ne olacağı belli değil. Herkes bir takipte. Acaba yarın ne olacak, bugün ne olacak? Hatta bir saat sonra ne olacak? Herkes şey içerisinde, beklenti içerisinde. Ama beklenti içerisinde olmamamız gerektiğini artık öğrenmemiz lazım. Yani biz beklenti içerisinde olmamamız gerektiğini çoktan öğrenmiş olduk. Dolayısıyla, şimdi konfederasyonlar, TÜRKİŞ var, diğer konfederasyonlar var. Bunlarla sürekli birlikte görüşmeler yapıldı, şu oldu, bu oldu. Bunlardan sorun çıkmadı benim. Dolayısıyla bu mücadeleyi kimler yürüteceği artık netleşmiş durumda. Bu alana girip, bundan sonra işte dediğimiz gibi, yani birilerine misyon yüklemek değil, herkesin işte derler ya, elini taşın altına koyar, bu mücadeleyi bu şekilde, bu durumda, bu işten sıyırılmak lazım. Yani ne denildiği belli. Bir gün önce açılım deniyor, bir şeyler deniyor. Bir gün sonra bir belediye başkanı, bir de belediye kayyum. Şimdi hep kafamızı karıştırıyoruz. Bizim burada nasıl bir pozisyon alacağımızı, yani oralara bakıp da ya yarın Demokratik arkadaşlarımın yaptığı değerlendirmeyi de ben bu şeyle geliyorum. Tabii siz olduğunuz için biraz keşke yoğunlaştı ama herkese yoğunlaşması lazım. Teşekkür ederim. Hoş geldiniz. Bu noktada bir defa hepimizin yoğunlaşması gelişiyor. Ve neyde? Takvime Endeksli bir araya geliştirelim, günübirlik bir araya geliştirelim. Ancak ve ancak düzenini çizmiş olan insanlar içerisinde bir mücadele de yapılıyor. Yani bu ülkede emekçiler, halklar büyük sıkıntılar içerisinde yaşarken bir kavim dönemi atandığında hepimiz ortak sesi çıkartmaya başlıyoruz. Ama egemen güçler her şekilde zaten saldırıyor.