Haber: Mehmet Rebii Özdemir
(SAMSUN)- CHP’li Dr. Atila Tekcan, Samsun Büyükşehir Belediye Meclisi’nde yaptığı konuşmada, “Büyükşehir Yasası köylüyü boğuyor” ifadelerini kullanarak mevcut uygulamayı sert sözlerle eleştirdi.
KÖYDEN MAHALLEYE: YANLIŞ BAŞLANGIÇ
Türkiye’de büyükşehir sınırları içindeki köylerin statüsü, 12 Kasım 2012’de çıkarılan yasa ile mahalleye dönüştürüldü. 1076 belde ve 16 bin 480 köyü etkileyen bu düzenleme, 30 Mart 2014 yerel seçimleri sonrası yürürlüğe girdi. CHP olarak bu kanunun yanlış olduğunu, köy halkına “büyük mali yük” getireceğini defalarca dile getirdik. Amaç, köy halkının büyükşehir seçimlerinde oy kullanması ve köyün ortak mallarının belediyelere devredilmesiydi. “İstenilen oldu, ancak sorunlar da beraberinde geldi.”
ORTAK MALLAR, MERALAR VE KAYIPLAR
Köylerin mahalleye dönüştürülmesiyle birlikte köy tüzel kişiliğine ait meralar ve taşınmazlar belediyelere geçti. Bazı belediyeler bu taşınmazları sattı, kimi yerlerde tarım alanları imara açıldı. Büyükşehir Yasası ile ahır yapmak zorlaştı, hayvancılıkla uğraşanlar “şikâyet” gerekçesiyle köy dışına itildi. Su faturaları arttı, emlak vergisi muafiyeti kaldırıldı, çevre temizlik vergisi köylüyü de kapsadı. Her yıl uzatılan muafiyetler 31 Aralık 2025’te sona erecek. 2026’dan itibaren uzatma olmazsa, eski köy yeni mahalle halkı “yeni vergiler ve katılım paylarıyla” karşı karşıya kalacak.
DEVLET DE SORUNU KABUL ETTİ
Yaşanan sorunlar üzerine Cumhurbaşkanlığı tarafından 21 Kasım 2019’da açıklanan Tarım ve Orman Şurası Sonuç Bildirgesi’nde, büyükşehirlerde mahallelerin kırsal ve kentsel olarak yeniden yapılandırılması gerektiği belirtildi. Bildirgede, “kırsal mahallelerde köy tüzel kişiliği yapısının korunması” ve kırsal yaşamın bütüncül bir anlayışla ele alınması gerektiği açıkça ifade edildi. Bu açıklamayla birlikte yeni bir süreç başladı ve çözüm arayışları hız kazandı.
YENİ YASA NE GETİRİYOR?
16 Ekim 2020’de yayımlanan yasa ve 15 Nisan 2021 tarihli Kırsal Mahalle ve Kırsal Yerleşik Alan Yönetmeliği ile mahalleye dönüştürülen köy ve beldelere “kırsal mahalle” statüsü verilmesinin önü açıldı. Bu statüyü kazanan yerlerde emlak vergisi muafiyetleri, yüzde 50 vergi indirimleri, imar ve inşaat harçlarının kaldırılması, su tarifelerinde ciddi düşüşler öngörüldü. Ancak bunun için köy halkının bağlı bulunduğu belediyeye başvurması, ilçe ve büyükşehir meclislerinde onay alınması gerekiyor.
UYGULAMADA YAŞANAN SIKINTILAR
3194 sayılı İmar Kanunu’nun bu mahallelerde uygulanmasıyla imar şikâyetleri arttı. Belediyelerin kestiği yüksek cezalar köy halkını mağdur etti. Köylüler, mahalleden kırsal mahalleye geçişle birlikte “köy yaşam formuna geri dönüleceğini, giderlerin azalacağını” düşünüyor. Ancak binlerce köyün mahalle statüsüne geçmesi, yangın, sel ve erozyon gibi afetlerle mücadeleyi de zorlaştırıyor. Çünkü “köy çelik çekirdektir” ve sahipsiz bırakılamaz.
DEVREDİLEN VARLIKLAR VE ADALETSİZLİK
Muhtarlık tüzel kişiliğinin kaldırılmasıyla köylere ait kahvehaneler, dükkânlar, tarım arazileri belediyelere devredildi. Özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarındaki köylerde bu varlıklar “ranta kurban edildi.” Büyükşehir belediyeleri bu değerleri üçüncü şahıslara aktarırken, köylüye yüksek su faturaları, kanalizasyon bedelleri ve zabıta baskısı reva görüldü. Bu durum “hakça ve insanca değildir.”
SONUÇ VE ÖNERİLER
Sonuç olarak merkeziyetçi yapı bozulmamalı; büyükşehir, il, ilçe ve belde belediyelerinin görevleri planlı bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir. 6360 sayılı yasa ile köyler tüzel kişiliklerini kaybetmiş, bugün ise ne olduğu belirsiz “kırsal mahalle” yapıları ortaya çıkmıştır. Köy Kurumu korunmalı; sağlık ocağı, okul, öğretmen, ziraat uzmanı gibi hizmetler yeniden köye dönmelidir. Köylü atık su ve kanalizasyon bedelleriyle boğulmamalı; küçük üretim, hayvancılık ve iyi tarım uygulamaları desteklenmelidir. “Köy ile kentin uyumu içinde kalkınan bir Türkiye hepimizin ortak özlemidir.”