Sağlık bakanlığının aile hekimlerine uygulamaya çalıştığı Eziyet Yönetmeliğine karşı Samsun Aile Hekimleri Derneği ve diğer sağlık örgütler Samsun İl Sağlık Müdürlüğü önünde 6-10 arası 5 günlük iş bırakma eylemi startını verdiler.
MEHMET REBİİ ÖZDEMİR
(SAMSUN)- SAHED (Samsun Aile Hekimleri Derneği) Samsun Tabip Odası, SES, Hürriyet Sağlık-Sen, Genel Sağlık-İş, Saha-Der ve Hekim Birliği Sendikası yöneticileri, CHP’li Samsun Milletvekili Murat Çan, CHP'li PM üyesi NAzan Güneysu, TTB Merkez yönetim kurulu üyesi Dr. Murat Erkan, AHEF 2. Başkanı Dr. Yavuz Altınbaş, CHP Samsun il örgütünün de desteklediği basın açıklamasında SAHED başkanı Dr. Gökhan Demircioğlu konuştu.
SAHED (Samsun Aile Hekimleri Derneği) başkanı Dr. Gökhan Demircioğlu Samsun İl Sağlık Müdürlüğü önünden meslektaşlarıyla birlikte yaptıkları basın açıklamasında şöyle dedi.
“Bugün sağlık emek meslek örgütleri ile birlikte sahada canla başla çalışan hekim, ebe, hemşire ve sağlık emekçileri çalışanları olarak tüm Türkiye’de binlercemiz yeniden sağlık müdürlüklerinin önündeyiz. Üçüncü defa iş bırakıyoruz. Sağlık Bakanlığı’na sesleniyoruz. Halkın sağlığını korumak ve geliştirmek istiyor musunuz? Hekimlerin, ebe, hemşire ve sağlık emekçilerinin sorunlarını çözmek istiyor musunuz? Duyuyorsunuz biliyoruz. Ancak anlamıyorsunuz, ne yapacağınızı bilmiyorsunuz. Kasım ayında anlattık! Aralık ayında anlattık! Ocak ayı geldi. Biz bir kez daha anlatalım. Bu yönetmelikle hekimlerin yazdığı reçeteler baskı altına alınmakta; antibiyotik, ağrı kesici ve mide ilaçları yazmamız kısıtlanmaktadır. Hastaların tıbbi durumu, ihtiyacı neyi gerektiriyorsa bizler o ilacı yazmakla yükümlüyüz. Hastasını tedavi etti diye hekimlerin, sağlık çalışanlarının gelirinin azaltmak hangi mantığa sığar? Soruyoruz! Yönetmelikle, Sorumlu olduğumuz nüfus içinden 6 ay ASM’ye başvurmayan kişiler için de gelirimiz kesiliyor. Hastalarımız verdiğimiz tedavi ve önerilerimizle sağlıklı olduysa bize neden başvursun? Yine soruyoruz: Hastasının sağlığını korudu diye hekimlerin, sağlık çalışanlarının gelirinin azaltmak hangi mantığa sığar? 2025 bütçesinde de kaynakların %50’den fazlasını hastanelere ayırdığınızı gördük. Her bir kişinin yılda 12 defa doktora başvurmasıyla övündüğünüzü duyuyoruz. Para getiren tedavi edici hizmetleri sürekli öne çıkarttınız, hastaların gerekmediği durumlarda bile 3. Basamak hastanelere, özel hastanelere gitmelerini teşvik ediyorsunuz. Herkesin her istediği zaman, istediği hastaneye başvurmasının önünde hiçbir engel yokken, yılda 7 defadan fazla hastaneye başvuran hastalarımız için aile hekimliği çalışanlarından para kesmek hangi mantığa sığar? Sevk zincirinin gerektirdiği koşulları sağlamadan, gizli bir sevk sistemine zorluyorsunuz. Aile hekimliğini amacı dışındaki iş yükü ile işlemez hale getirmişken hastaların hastaneye başvurmasını nasıl ve niçin engellememizi bekliyorsunuz? Yönetmelikle; Bir yandan 3500 nüfusa hizmet vermemiz, çok sayıda poliklinik yapmamız istenirken aynı zamanda kronik hastalıkları (Hastalık Yönetim Platformu) HYP sistemine girmemiz bekleniyor. HYP ye veri girişi kronik hastalık tarama ve takibi değildir. Aile hekimleri zaten yıllardır bu hastalıkların takip ve tedavisini ulusal ve uluslararası rehberlere uygun olarak yapmaktadır. Sağlık Bakanlığının ülkemiz için gelecekte önemli bir sağlık sorunu ve yükü olacak bu hastalıkların takibini sadece bir yazılım sistemine 2-3 dk. lık veri girişi olarak görmesi, toplum sağlığı için endişe vericidir. Soruyoruz; Hastalarımızın bilgilerini Aile Hekimliği Bilgi Sistemi dışında başka bir programa girmemizin mantığı nedir? Hastaya faydası olmayacak bu işlemi Bakanlık bizden neden istemektedir? Bakanlık bu verileri bilimsel makale yapıp birilerini doçent profesör yapmanın peşinde midir? Açıkça söylüyoruz; Hekimler veri toplama memuru değildir. Hastaların tıbbi takibini zaten yapıyoruz, gerekli tedavileri planlıyor, önerilerde bulunuyoruz. Hastalara faydası olmayacak veri girişlerini yapmamız için bizi zorlayamazsınız.”
Basın açıklamasına katılan CHP’li Samsun Milletvekili Murat Çan’da açıklamasına şunları ifade etti.
“Aile hekimleri bu yılın, 3. İş bırakma eylemini, bu haftanın başından itibaren başlatmış vaziyette. Bizde kendilerine destek için buradayız. Bütçe görüşmelerinde hem komisyonda hem meclis genel kurulunda gördük ki, Sağlık Bakanı Aile Hekimlerine ve sağlık emekçilerine sağlık çalışanlarına bu zamana kadar ki en büyük eziyetin, son hamlesini yapmayı kafasına koymuş bir bakan. Aynı zamanda hükümetin kabinenin en çömez bakanı. Mecliste bütün milletvekillerinin bir Mitamoni hastalığıyla suçladı. Ama görüyoruz ki, vatandaşa söylerken başka ama genelgeyi gönderirken yürütmeyi uygularken başka şeyler söylüyor. Gerçek Mitamoni hastalığına yakalanmış kişinin kendisi olduğunu 85 milyon vatandaşımız, bütün aile hekimlerimiz, bütün sağlık çalışanlarımız ve bakanlık çalışanlarımız biliyor. Bugün burada hekimlerimizin ve bütün sendikaların, sağlık emekçilerinin son çığlıklarını hep beraber duyduk. Bütün vatandaşlarımız, kamuoyu buna destek veriyor. Bizler de bu desteğin içinde olacağız. İçeriğinde neler var? Az önce buralar söylendi. Antibiyotik yazmadan, mide koruyucu ilaçları yazmadan kısıtlamaya kadar hemen hemen mesleki anlamda bütün yeterliliklerin ve yetkilerin sınırlandığı, kısıtlandığı bir süreci nereye gideceğini merak ediyoruz. Biz buna direneceğiz. Bundan sonra da aile hekimlerimizin, hekimlerimizin ve sağlık çalışanlarımızın yanında olacağız” diye konuştu.
TTB Merkez Konsey üyesi Dr. Murat Erkan’da şu ifadelerle süreci anlattı.
“Sağlık hizmetlerinin en temel, en ihtiyaç duyulan, en kolay ulaşılabilir olduğunu düşündüğümüz dünyada da örnekleri olan birinci basamak sağlık hizmetlerine ilişkin her zaman Türk Tabipleri Birliği olarak vurgumuzu yapıyoruz. Bu hizmetlerin olması gerektiği şekliyle yani bugün burada birinci basamakta çalışan aile hekimi arkadaşlarımızın çıkarılan yönetmelikteki hataları ortaya koyarak nasıl olması gerektiğini de söyleyerek vurguladıkları noktadan itibaren tekrar kurgulanması gerektiğini söylüyoruz. Ne yazık ki üç eylemdir bu üçüncü eylem Sağlık Bakanlığı çıkardığı yönetmeliklerle bugüne kadar birinci basamağı aile hekimliği sisteminin getirdiği noktayı daha kötü noktaya taşımıştır. Ve bu eylemlere karşı, aile hekimlerinin bu konuya itirazlarına karşın herhangi bir geri adım atılmadığını da ne yazık ki görüyoruz. Sahadan uzak, hekimlerden uzak, sağlık çalışanlarından uzak, onların çalıştıkları ortamda bizzat şahit oldukları sorunlara, bizzat itiraz ettikleri noktalara duyarsız kalan, kulak tıkayan bir sağlık bakanlığıyla ve bakanıyla karşı karşıyayız ne yazık ki. Sağlıkta dönüşümün getirdiği tüm alanlarla ilgili birinci basamak, ikinci basamak üniversite hastaneleri, tıp eğitimi yani sağlığın bütün alanlarıyla ilgili olan gelişmelerin en temel noktası burası. Birinci basamak yani aile hekimliği. Sağlık sisteminin geldiği noktada Artık hizmet alınamaz, artık hizmet verilemez noktaya geldiğini bugün aile hekim arkadaşlarımız vurguluyor. Yani sadece toplumumuz, halkımız şunu görmemeli. Sadece aile hekimlerinin sorunu değil bu. Yarın bu hekimlerden hizmet alacak. Sevgili vatandaşlarımızın da sorunu haline gelecek. Türk Tabipleri Birliği olarak bizim iki tane görevimiz var. Birincisi hekimlerin hakkını hukukunu savunmak ama onun yanında bunun kadar kutsal bir görevimiz de halkın sağlık hakkını korumak ve bunun için mücadele etmek. İşte bugün aile hekimleri burada hem kendi mesleki alanlarıyla ilgili savunmalarını hem de halkın sağlık hakkını savunmaya dönük bir mücadele yürütüyor. Bu anlamda sözcü olan, basın açıklaması yapan değerli hekim arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi halkımızı da bu eylemde, bu süreçte yanımızda görmek istiyoruz. Sorunlar, sağlıkla ilgili sorunlar sadece birinci basamakla ilgili değil, bunun da farkındayız. O yüzden 8 Ocak günü Aynı şekilde birinci basamakta aile hekimliğinde olduğu gibi ikinci ve üçüncü basamakta da iş bırakma eylemimizle, mücadelemizi, sağlıkla ilgili olan alana olan müdahalemizi bir kez daha gerçekleştirmek istiyoruz. Buradan tekrar Sağlık Bakanlığı'na, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde olan hekim meslektaşlarımıza, Sağlık çalışanı olan ve bu alana ilişkin her türlü müdahaleye, desteğe vakıf olan herkese bu alana ilişkin, bu sorunlara ilişkin çözüm noktasında müdahale ve destek bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
Aile Hekimleri Federasyonu (AHEF) 2. Başkanı olan Dr. Yavuz Altınbaş’ta basın açıklamasının ardından şunları söyledi.
“1 Kasım'da yayınlanan aile hekimliğinin sözleşme ve ödeme yönetmeliğiyle ile ilgili olarak üçüncü iş bırakma eylemi gerçekleştirilmeye başladı bugün. 6-10 Ocak tarihleri arasında. Biz, Aile Hekimleri olarak, Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu olarak bizim talebimiz sahadan uzak sahanın gerçeklerini düşünmeden ve sahadaki sese kulak vermeden yapılan yönetmeliğin açıkları ve yanlışları. Bunların düzeltilmesini istiyoruz. Biraz önce basın açıklamasında dernek başkanımızın yaptığı beş temel talep üzerinden öncelikli olarak iş güvenliği ve hekimlik sanat icraatı ve şuabat kanununa aykırı olabilecek tedavi kısıtlamaları ya da bu konuyu hekimlerin bir performans geliri olarak yönetmeliğe sokulması bunlardan rahatsızız. Biz halk sağlığıyla ilgileniyoruz. Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri koruyucu ve önleyici sağlık hizmetleridir ve tüm dünyada en önemli basamağı oluşturur. Burada bu Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri'nin hizmeti sunan aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarını Hipodrom ‘daki At yarışındaki atlara benzeterek, onların şunu şu kadar yaparsanız bu kadar, bunu bu kadar yaparsanız bu kadar şeklinde bir hak ediş planlaması yapılmasını kabul etmiyoruz bu ne bilime ne sağlık hizmeti anlayışına ne de onurumuza yakışan bir şeydir. Biz bu yönetmeliğin bir an önce geri çekilmesini, bizlerle istişare edilerek, sahayla istişare edilerek yeniden düzenlenmesini talep ediyoruz. Devam edecektir süreç. Biz ne zaman bu yönetmenlikle ilgili çekincelerimiz ortadan kalkar, O zaman vazgeçeceğiz. Onun dışında vazgeçmeyi düşünmüyoruz” dedi.
Aile hekimlerinden bir kişi de SAHED önlüğü giydirdiği Tiana adındaki köpeğiyle birlikte basın açıklamasındaydı.