SAMÇEP Sözcüsü Mehmet Özdağ, Gezi’ye sahip çıktıklarını anlattığı basın açıklamasında şunları ifade etti. “Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilerek yerine Topçu Kışlası ve alışveriş merkezi yapılmasına karşı başlayan, daha sonra da tüm Türkiye'ye yayılarak büyük kitlelere ulaşan Gezi Direnişinin üzerinden tam 9 yıl geçti. Direniş kısa bir sürede milyonlarca kişinin adalet, demokrasi, özgürlük talebiyle büyüyen bir harekete dönüştü. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre Samsun dahil 79 ildeki eylemlere 2,5 milyon kişi katıldı” ifade etti.
GEZİ DAVASINDA MAHKEME BERAAT DEDİ. İSTİNAF BOZMA KARARI VERDİ.
Mehmet Özdağ açıklamasını şöyle devam ettirdi. “Direniş sırasında 11 yaşındaki Berkin Elvan, 21 yaşındaki Hasan Ferit Gedik, 20 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş, 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz, 26 yaşındaki Ethem Sarısülük, 22 yaşlarındaki Abdullah Cömert ve Ahmet Atakan, 18 yaşındaki Medeni Yıldırım kolluk kuvvetleri ve dolaylı yaşanan olaylarda yaşamını yitirdi. 2013'ün sonuna kadar İstanbul’da 40 ayrı iddianame ile yüzlerce kişi hakkında davalar açıldı. Açılan davalar bununla sınırlı kalmadı. Türkiye’nin dört bir yanında eylemcilere açılan davalar yıllarca sürdü. Hak savunucularının beraatle sonuçlanan davaları İstinaf Mahkemesi tarafından bozuldu. Yeniden açılan davanın tutuklu sanığı Osman Kavala’nın yanı sıra, davanın tutuksuz sanıkları TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Mücella Yapıcı, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi’nin eski başkanı Tayfun Kahraman ve Mimarlar Odamızın Hukuk Müşaviri Can Atalay’ın yanı sıra, gazeteci Çiğdem Mater Utku, İnsan Hakları Savunucuları Ali Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi 18'er yıl hapis cezasına çarptırıldı” şeklinde konuştu.
CEZALARIN TOPLUMSAL MEŞRUİYETİ BULUNMAMAKTADIR!
SAMÇEP sözcüsü Özdağ; “Ülke tarihimizin en kitlesel ve uzun süreli halk hareketlerinden biri olan Gezi Direnişi ve Canan Kaftancıoğlu davalarında birbiri ardına verilen mahkûmiyet kararları iktidarın çaresizliğinin dışavurumudur. Hak savunucularına verilen bu cezalar, hukukun gereği olarak değil, iktidarın toplumsal muhalefeti cezalandırma ve sindirme siyasetinin sonucu olarak verilmiştir ve toplumsal meşruiyeti bulunmamaktadır. Ülkemiz ekonomiden siyasete kadar her alanda büyük bir kriz içerisinde. Krizin sorumlusu olan iktidar, halkın acil sorunlarına çözüm üretmek yerine toplumsal muhalefeti susturarak başarısızlığının üstünü örtmeye çalışıyor. Ülkemizin bugün içinde bulunduğu krizden çıkış yolu, halk egemenliğini yeniden tesis etmek ve halkın sorunlarını çözecek kamucu – halkçı politikaları hayata geçirmektir” diye konuştu.
GEZİ’DEN SONRA SAMSUN’UMUZ DA İMAR RANTINA KURBAN EDİLDİ.
“Gezi’den buyana geçen 9 yılda Samsun’umuz imar rantı ve beton belediyeciliği ile doğal kültürel mirasından ve kent dokusundan pek çok varlığını kaybetti.
Şehir merkezinden Dereköy’e kadar 30 km uzanan doğal plajlarımız kaybettik.
Şahin Dağlarımızı uluslararası maden şirketlerine ve yerli işbirlikçilerine teslim ettiler, Samsun’un akciğerleri Kocadağ, Kavak Köse Dağı başta olmak üzere en kıymetli ormanlarımızı devasa taş ocağına ve maden sahasına çeviriyorlar” DİYEN Mehmet Özdağ, Samsun’daki talanları anlatmaya şöyle devam etti.
“Çarşamba Ovasını kirli sanayi yatırımlarına sonuna kadar açtılar. Şimdi mahallede adını koydukları köylerimizin meralarını, yüzlerce yıllık ortak kullanım alanlarını imara açtılar. Kent merkezinde bize güvenle yürüyerek işimize okulumuza gidebileceğimiz bir karış kaldırım bırakmadılar. İnşaat ve peyzaj şirketlerine kaynak aktarmanın yeni adını Millet Bahçesi koydular. Zaten bizim olanı bize tekrar bize satma kurnazlığından başka bir şey değil yaptıkları. Şimdi de Samsun Halkının gerçek ihtiyaçlarına çare aramak, bize daha yaşanılabilir bir kent sağlamak yerine kendilerine iktidar olanakları sağlayan çıkar grupları için; 6 yıl önce milyonlarca lira paramızı harcayarak, uzmanların itirazlarına- uyarılarına rağmen Kurupelit Körfezinde yine kendi yaptıkları Atakum Yat Limanını doldurarak yıkımdan geri kalan bir avuç plajımızı da sonsuza kadar yok edecek başka bir kötülüğün planlarını yapıyorlar. Samsun’a yapılan her hak ihlaline, doğa ve kültür yıkımına, imar hukuksuzluğuna karşı Samsun Çevre Platformu bileşenleri olarak demokratik, idari ve hukuki mücadelemizi veriyoruz, vermeye devam edeceğiz.” İfadelerini kullandı.
TEK ADAMN REJİMİ YEREL YÖNETİMLERDE DE GEÇERLİ!
SAMÇEP adına konuşmasını devam ettiren Özdağ şunları ifade etti. “Tek adam rejimi sadece ülke yönetiminde için değil, maalesef yerel yönetimlerde de geçerli, demokratik çoğulculuk göz ardı ediliyor. Her nerede olursa olsun, tek adam rejimin olduğu her yerde ülkemizin ve kentimizin geleceğini kurtarabilmek, daha iyi koşullarda yaşayabilmek ve çocuklarımızın geleceğini güvenceye alabilmek için mücadelemizi ortaklaştırmak ve büyütmek zorundayız. Toplumsal kutuplaşmaya karşı bir arada yaşamın savunulması, halka ait olanın halk için savulması, baskıya, zorbalığa karşı demokratik hak ve özgürlüklerin savunulması geliştirilmesi hepimizin ortak ihtiyacıdır. Bizler bu ülkenin, bu kentin imarından sanayisine, tarımından enerjisine, eğitiminden sağlığına kadar tüm süreçlerinde yer alan, eşit yurttaşları olarak buradan iktidara sesleniyoruz;
Hukuku ve yargı organlarını kişisel ve siyasal çıkarlarınız doğrultusunda kullanmaya çalışmayın. Buradan aynı zamanda yargı organlarına da sesleniyoruz: hukuksal süreçleri iktidarın ihtiyaçlarına göre değil, hukukun evrensel ilkelerine göre sürdürün. Türkiye’nin içinden geçtiği bu karanlık dönemde, uğruna bedeller ödediğimiz değerlerimizi ve kamusal faydayı savunmaya devam edeceğiz. Gezi’ye, emeğimize ve kentimize sahip çıkacağız!
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” dedi.