Haber: Mehmet Rebii Özdemir
(SAMSUN)- Tüm yurtta çeşitli etkinlikler ve eylemlerle kutlanan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Samsun’da Kadın Dayanışmasının düzenlediği eylem iftar nedeniyle 20.30’da eski Defterdarlık önünden 350 kadının sloganlar eşliğinde 1,5 kilometre yolu sloganlar atarak basın açıklaması yapacakları lokasyona kadar yürüdüler.
Samsun Kadın Dayanışmasından 5 kadın Uğurcan Albak, Nurcan Karasu, Sıla Yeşiltepe, Dilara Taşdemir ve Emel Çakır basın açıklamasını okudular.
Samsun Kadın Dayanışmasından Uğurcan Albak şunları söyledi.
“8 MART Kadınların Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü’nün tarihi, 1857’de Amerika Birleşik Devletleri’nde bir tekstil fabrikasında çalışan yaklaşık 40 bin kadın emekçinin, eşit işe eşit ücret ve daha iyi koşullarda çalışma talepleriyle örgütlenerek greve gitmesi, polisin bu greve müdahalesiyle çıkan yangında 129 kadın hayatını kaybetmesiyle başlar. 8 Mart örgütlenen, talepleri için direnen ve bu uğurda hayatını kaybeden kadınlara atıfla kadın mücadele tarihinin simge günlerinden biridir. O günlerden bu yana tüm dünyada kadınlar adalet, eşitlik, hak ve özgürlük mücadelesini yükselterek, her 8 Mart’ta emek sömürüsüne, savaşlara, yoksulluğa, eşitsizliklere, adaletsizliğe ve kadınları yok sayanlara karşı sözünü dile getiriyor, meydanları dolduruyor. Bizler de bu yıl 8 Mart’ı bugünün sağ, muhafazakâr ve gerici iktidarlarının yoksulluk, istikrarsızlık, şiddet; daha çok kriz getiren ırkçı patriarkal kapitalizmine, savaşlarına ve nefret söylemlerine isyanımız ve öfkemizle mücadeleyi yükselterek, aynı kararlılıkla geleceğe taşıyoruz. “Aile değil Kadınız” diyerek tüm kadınları, erkek egemen sınırlara ve kapitalist sömürüye karşı emek ve özgürlük mücadelesini büyütmeye çağırıyoruz” dedi.
Nurcan Karasu;
“Kadını birey olarak görmeyen, aile içinde toplumsal cinsiyet rollerine hapsedip kamusal alandan uzaklaştırmaya çalışan AKP-MHP iktidarının 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etmesine, bu söylemle ve beraberindeki politikalarla kadınları eve, aileye ve erkeğe tabi kılmanın zemini oluşturmasına karşı sözümüzü örgütlüyoruz. İktidar sözcüleri kadın düşmanı açıklamalarını sürdürüyor. Neredeyse tüm kurumlar, plan ve programlarıyla ne zaman evlenmemizin uygun olduğundan, nasıl ve kaç çocuk doğuracağımız, nasıl yaşamamız, giyinmemiz ve davranmamız gerektiğini, hangi çalışma biçiminin bize göre olduğunu tarifleyerek bedenimiz, kimliğimiz ve emeğimizi kuşatma çabası içinde. Aile bakanlığı tarafından, "aile içindeki birlik ve beraberliği korumak amacıyla" 2025 yılı Aile Yılı ilan edilmişken, iktidarın KHK lar eliyle 9 yıldır yaptığı zulüm en fazla kadınlara, çocuklara ve aile birliğine zarar vermiştir. KHK lı kadınlar ailesinin maddi manevi yükünü omuzlarında taşımaktadırlar. Hala 450 çocuğun anne ve babası cezaevinde ve bu çocuklar iktidarın hukuksuz, vicdansız ve acımasız politikaları yüzünden anne-babasız büyümekteler. Yani AKP-MHP iktidar bloğu bize aile dışında var olma seçeneği tanımıyor.”
Sıla Yeşiltepe;
“Son günlerde adını sıkça duymaya başladığımız nüfus politikalarıyla iktidar, bakım emeğimizden daha yüksek verim alabilmenin, böylece kendi sorumluluğunu bizlerin sırtına yüklemenin hesabını yapıyor. Bugün emekli kadınlar, iktidarın beceriksiz ekonomi politikaları nedeniyle artan yüksek enflasyon ve küçülen aylıkları ile barınamaz, beslenemez ve yaşayamaz, kısaca yakınlarından destek görmeden geçinemez hale getirilmişlerdir. Gelirleri ile tencerelerini kaynatamayan, kiralarını ödeyemeyen, sağlık giderlerini karşılayamayan, adeta sefalete sürüklenen insanlar olmuşlardır. Tek dertleri geçim olan emekli kadınlar insan onuruna yakışır şekilde yaşamak için mücadele etmektedirler. Sözde bizler düşünülerek gündemde tutulan yeni çalışma modellerinin bizlerin değil; bakım evleri, kreşler açmayan, analık izni ve ebeveyn izni gibi düzenlemelerin, ilgili uluslararası standartların ve kadınların istihdam olanaklarını artıracak gerçek politikaların hayata geçirilmesi için hiçbir girişimde bulunmayan iktidar için olduğuna şüphemiz yok. AKP'nin, yerlilik ve millilikle kuşatılmış tek tip bir aile anlayışını dayatan geleneksel cinsiyet rollerini ve eril tahakkümü pekiştiren cinsiyetçi düzenlemelerine, “aile yılı" adı altında kadınların emeğini ve kimliğini görünmez kılmaya çalışmasına, bakım emeğinin sorumluluğunu kadına yükleyen çocuk, yaşlı, hasta, engelli bakımının sosyal devletin sorumluluğu olduğunu kabul etmeyen politikalarına kadınların iş ve aile yaşamını uyumlulaştırması adı altında güvencesiz, kısmi, uzaktan, esnek çalışmayı esas alan istihdam politikalarıyla ekonomik bağımsızlıklarını kısıtlamayı hedeflemesine, şiddete maruz kaldığımızda "aile birliği"ni koruma adına sessiz kalmamızın beklenmesine karşı çıkıyoruz. Esnek ve güvencesiz istihdam değil güvenceli istihdam, güvenli iş yerleri istiyoruz.”
Dilara Taşdelen;
“AKP/MHP iktidar bloğunun cinsiyetçi politikalarının yanında ekonomik krizler, anti demokratik uygulamalar, tüm yetkinin tek elde toplanması, hukukun üstünlüğü ilkesinin ihlali, örgütlenme ve ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar yaşamlarımızı derinden etkiliyor. AKP-MHP iktidarının “yeni Türkiye’sinin bizi yaşama, barınma gibi temel haklarımızdan mahrum bıraktığını, seçme ve seçilme hakkımızı gasp ettiğini görüyoruz. Demokratik bir ülkede eşit özgür yaşama talebinin suç sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Toplumsal muhalefet bir bütün hedef alınmış durumda. Emek mücadelesi veren sendikacılar, seçilmiş siyasetçiler, özgür basın emekçileri, sanatçılar cezaevlerinde. Seçilmiş belediye başkanları ve eş başkanları birbiri ardına görevden alınıyor. Doğrudan atamalarla yerel yönetimler kayyumlara devrediliyor. Görevi devralan kayyumlarla yerel yönetimler bünyesindeki cinsiyet eşitliği temelli kurullar ve merkezler işlevsizleştiriyor, toplu sözleşmeler geçersiz kılınıyor. Buna karşı ses yükseltmekse suç sayılıyor. Sağ muhafazakâr otoriterliğin yükseldiği dünya düzeninde ırkçıların, aşırı milliyetçilerin oylarının arttığı, bazı ülkelerde hükümet ortağı olduğu Batı’nın Ortadoğu’yu dilediklerince şekillendirme girişimlerinin bölgeyi daha da istikrarsızlaştıracağı açık. Türkiye’nin de aralarında olduğu bölge aktörleriyse ülkelerinde savaş ve güvenlik politikalarıyla iktidarda kalmaya çalışıyor. Tüm bunlara karşı bu 8 Mart’ta da demokrasi, eşitlik, barış ve özgürlük talebimizi yükseltiyoruz.”
Emel Çakır:
“Dünya genelinde her 3 kadından 1’i fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Türkiye’de ise kadın cinayetlerinin geldiği boyutu, 2024’ün Ekim ayından bu yana endişeyle takip ediyoruz. 2024’ün son aylarında Narin’in ailesince katledilmesi ve izleyen günlerde artan kadın cinayetleri, eril yargının Muğla’da vahşice katledilen Pınar Gültekin’in katilinin haksız tahrik indiriminden faydalanabileceğine hüküm getirmesi bir kez daha bu iktidarın kadına yönelik şiddetle mücadele kararı olmadığını gösterdi. Kadınların ve LGBTİ+’ların aileleri içinde, evde, sokakta ve işyerlerinde güvende olması için İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE DÖNÜLSÜN ve kadınları, LGBTİ+’ları şiddet ve istismardan, ayrımcılıktan koruyacak uluslararası standartlar hayata geçirilsin, ulusal mevzuat buna göre düzenlensin istiyoruz. Geçmişten bugüne mücadele ederek, örgütlenerek, direnerek ve dayanışarak dünyayı değiştiriyoruz: Bizi evle, savaşla, yoksullukla ve baskıyla kuşatmaya çalışan erkek egemen sistemin getirdiği eşitsizliğe, baskıya ve bizi susturmaya, haklarımızı gasp etmeye çalışanlara karşı birleşelim, mücadeleyi büyütelim. Kadınlar örgütlendiğinde, birlikte mücadele verdiğinde dünya değişir.”
Sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı küçük mitingin ardından kadınlar gönüllerince müzik eşliğinde halaylar çektiler.