Haber: Mehmet Rebii Özdemir
(SAMSUN)- Samsun Eğitim-İş, Eğitim-Sen, Hürriyetçi Eğitim-Sen, Türk Eğitim-Sen, Anadolu Eğitim-Sen ve Eğitim Bir-Sen sendikalarının yönetim kurulu ve öğretmenler bir araya gelerek Samsun’un İlkadım ilçesi Kazım Orbay İlkokulu önünce öğrenci velisinin Eğitim-İş sendikası üyesi sınıf öğretmenine şiddet uygulamasına Eğitim-İş sendikası genel merkez yönetim kurulu üyesi Doğan Dağdelen ve Veli Fırat Şimşek’in katılımıyla basın açıklaması düzenlendi.
Sendikaların bir araya gelerek yaptıkları basın açıklamasını Eğitim-İş Sendikası genel merkez yönetim kurulu üyesi Doğan Dağdelen okudu.
Doğan Dağdelen açıklamasında şöyle dedi.
“Sevgili yurttaşlarımız, kıymetli meslektaşlarımız, sendikalarımızın kıymetli başkanları, üyeleri açıklamamıza hoş geldiniz. Bildiğiniz gibi Burada, bu öğretmenimize bir veli tarafından şiddet uygulandı. Tabi ki bu Samsun'da ilk defa övülen bir şey değil. Türkiye'de de ilk defa övülen bir şey değil. Bugün Kazım Orbay İlkokulu, geçmişe doğru döndüğümüz zaman Fatma Çavuş Mesleki Teknik Anadolu Lisesi, Şehit Cengiz Topel İlkokulu, İlyasköy Türkiş İlkokulu, Atakum Ayni Asal İlkokulu'nda öğretmenlerimiz, eğitim çalışanları defalarca şiddete maruz kaldılar. Peki, bu şiddet olayları gerçekleşirken sorumlular, Milli Eğitim Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı'nın yetkilileri, Samsun'da, il düzeyinde yetkililer neler yaptı? Hiçbir şey. Eğer bir şeyler yapılmış olsaydı, öğretmenin itibarına, öğretmeninin saygınlığına yönelik olarak kanaatleri gelişmiş olsaydı tedbirler alınırdı ve bugün burada bu amaçla toplanmış olmazdık.”
Öğretmenler toplumun temel taşlarını oluşturanlar!
Eğitim-İş sendikası MYK üyesi Dağdelen konuşmasına şu ifadelerle devam etti.
“Eğitim çalışanlarına yönelik söylenme yaklaşımlarla mesleğinizi itibarsızlaştırılmış, savaşlarda bile hedef haline götürülmeyen okullar maalesef eğitim çalışanları için şiddet merkezi haline getirilmiştir. Bugüne kadar eğitimden sorumlu olanların yaptıkları açıklamalar hepimiz defalarca şahit olduk, kulaklarımızla duyduk, gözlerimizle gördük. Milli Eğitim Bakanlığı'nın açıklamaları, CİMER uygulamasının bizlere karşı eğitim çalışanlarına, eğitim emekçilerine karşı bir sofaya dönüştürülmüş olması, Milli Eğitim Bakanlığı'nın eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve okul yöneticilerini veli ve öğrenciyle muhatap haline getirmesi, yalnız bırakması bugün yaşanan şiddet olaylarına zemin oluşturulmuştur. Tabii ki bir de ilgililerin, yetkililerin bu şiddete maruz bırakanları karşı cezasızlık algısının oluşturulması, bu da bu şiddet olaylarının ilerlemesini, yükseltmesini sağlamıştır. Öğretmenler toplumun temel taşlarını döşeyen, gelecek nesilleri yetiştiren ve aydınlık bir geleceğe rehberlik eden mimarlardır. Öğretmene yapılan saldırılar tüm topluma ve ülkenin geleceğine yapılmıştır. Unutmayalım ki eğitimsiz bir toplum karanlığa mahkûm edilmiş demektir. Daha önce de defalarca Türkiye'nin değişik yerlerinde, değişik okullarda, değişik kurumlarda yaşandığı gibi Samsun'da yaşanan bu son şiddet olayının azmettiricileri öğretmenliği itibarsızlaştıranlardır. Herkes öğretmenlik yapabilir. Öğretmenler çalışmıyor. Öğretmenler az çalışıyor diye Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturan liyakatsiz bakan ama sadece bakıp duymayan, görmeyenlerin sözleri ve ifadeleri bu şiddetin zeminini temelli oluşturmuştur. Temeli uzanan eller kırılsın Birleşe birleşe kazanacağız.
Milli Eğitim Bakanı'na soruyoruz.
Okulda şiddeti önlemek için daha kaç eğitim emekçisinin şiddete uğraması can vermesi gerekiyor?
Okullarımızdaki güvenlik açığının faturasını canımızdan mı ödememiz gerekiyor?” şeklinde ifadelerde bulundu.
Gerçek sorunlar görmezden geliniyor
Okulla şiddetin son bulması için Milli Eğitim Bakanlığı acilen harekete geçilmesi gerektiğine dikkat çeken Dağdelen şöyle dedi.
“İktidarın ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın plansızlığı nedeniyle okullarımız ciddi bir güvenlik tehdit altındadır. Okullarda şiddeti körükleyenler, eğitime dair eleştiri ve önerilerimize yıllardır kulak tıkamakta ısrar edenlerdir. Gerçek sorunları görmezden gelenlerdir. Bizleri hedef haline getirenler, her fırsatta emeğimizi küçümseyenler, mesleğimizi itibarsızlaştıranlardır. Bugün eğitim emekçilerinin canlarından endişe ederek okula gidiyor olması işte bu yüzdendir. Bunun için atılması gereken ilk adım bu zihniyetin kökten değişmesidir. Okullardaki şiddetin arkasındaki nedenleri somut olarak ortaya çıkarılmalı, eğitim emekçilerinin can güvenliği sağlanmalıdır. Okulla şiddetin son bulması için Milli Eğitim Bakanlığı acilen harekete geçmeli, sözde öğretmenlik meclisi kanuni içerisinde bir cümleyle geçiştirmek yerine can güvenliğine yönelik hem özel okullu kurumlarda hem kamuya bağlı okullu kurumlarda güvenlik tedbirini almalıdır. Eğitim kurumlarının tümünde şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri ne yapılacağını nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı eğitimcilerin temsilci olan buradaki sendikalarla ve eğitim çalışanlarının ortaklaşa hazırladığı bir kanun önerisiyle hayata derhal geçirilmelidir. Özel ya da devlet okulu fark etmeksizin derhal tüm eğitim kurumlarının güvenliği sağlamalıdır.”
Cezasızlık ve yaptırımsızlık şiddeti doğuruyor
Eğitim-İş Sendikası MYK üyesi Doğan Dağdelen konuşmasının sonunda şunları söyledi.
“Tarikatlara, cemaatlere aktarılan bütçeler okullarda çocuklarımızın ve öğretmenliğimizin güvenliği için kullanılmalıdır. Evet, altı yüz elli yedi sayılı kanunun yirmi beşinci maddesi var. Komu çalışanına karşı haksız iftira itham varsa illerde en büyük amir merkezlerde ise valiler tarafından derhal kamu alanında suç doğrusu yapılmalı ve gereği yerine getirilmelidir. Az önce de saydığımız gibi gerek Samsun'da gerekse Türkiye'de yaşanan şiddet olaylarının hiçbirisinde bu altı yüz elli yedi sayılı kanunun yirmi beşinci maddesinin gereği yapılmamıştır. Yapılmamaya da devam etmektedir. İşte bu cezasızlık, işte bu yaptırımsızlık maalesef bu şiddet heveslilerini istekli ve özendirici hale getirmektedir. Ve ahlak bekçiliğine soyunan RÜTÜK'ün toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip mafya ve suç temalı televizyon programı yapımlarını denetlenmesi ve engellemesi mutlaka sağlanmalıdır. Can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini asla kabul etmiyoruz. Artık yeter. Can korkusuyla çalışmak istemiyoruz. Sevgiyle, emekle bu ülkenin, bu toplumun geleceği olan çocuklarımızı sevgiyle, emekle ve şiddetten uzak bir şekilde geleceğe hazırlamak istiyoruz. Bunun için buradayız ve o güzel gelecek için burada bulunan tüm sendika temsilcilerimizle beraber asla şiddete değil sevgiye, saygıya ve öğretmenlik mesleğinin itibarına sahip çıkmaya davet ediyoruz tüm yurttaşlarımızı.”