Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde hunharca katledilen Narin Güran’ın öldürülmesine bir tepki de KESK Samsun Kadın Meclisi adına SES Samsun şube sekreteri bir açıklama da bulundu.
HATUN ÖZDEMİR
KESK Samsun şubeler kadın meclisi adına SES Samsun şube sekreteri Şule Alandağlı, yaptığı açıklamasında öfkesini ve üzüntüsünü şu ifadelerle kamuoyuna duyurmak için konuşmasında şöyle dedi.
“21 Ağustos tarihinden bu yana kendisinden haber alınamayan 8 yaşındaki Narin Güran’ın cansız bedeninin bulunduğunu büyük bir üzüntü ve öfke ile öğrendik. Yine isyanımızla ve yasımızla karşınızdayız. Türkiye’de her gün ortalama 32 çocuk kaybolmakta ancak bu çocukların akıbetleri araştırılmamaktadır. TÜİK son 8 yıldır kayıp çocuk verilerini dahi paylaşmayarak bu şekilde veri açıklama yükümlülüğünü yerine getirmemekte, sorumluluktan kaçmakta ve bu ölümlerin faili haline gelmektedir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi taraf devletlerin her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu ve taraf devletlerin çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çalışmayı göstermek zorunda olduklarını söylemektedir. Ama çocuğu koruma çalışmalarının çocukların hakları ihlal edildiği zaman değil bu ihlaller yaşanmadan yapılması gerekmektedir. Maalesef Türkiye’de devlet yetkilileri ve ilgili bakanlıklar ancak çocukların hakları ihlal edildiğinde, çocuklar kaybolduğunda veya çocuklar yaşamlarını yitirdiğinde yükselen baskı karşısında yalnızca anlık, işlevsel olmayan ve geçici tepki geliştirmektedir.”
Kamuoyu önünde söz veriyoruz!
Şule Alandağlı konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü.
“Narin Güran hayattan koparılan ilk çocuk değil; Müslime Yağal, Leyla Akdemir ve daha nicelerinin arkasında benzer hikâyeler var. Değişen yıllar oldu ama kaderleri ve sonları aynı... Biz biliyor ve inanıyoruz ki bu çocukların öldürülmesinden sonra gerekli önleyici ve koruyucu önlemler alınmış olsaydı bugün Narin yaşıyor olacaktı. Her kadın, çocuk istismarı ve cinayeti gibi Narin’in katledilmesi sadece kötülük olarak değerlendirilemez. Bu yaşanılanlar siyasal İslamcı politikaların toplumsal kültüre, ülke sosyolojisine yayılımının sonucudur. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının, etkin soruşturmaların yürütülmemesinin, tarikat ilişkilerinin Sümen altı edilmesinin, Patriyarkal ve kutsal aile eleştirisinin susturulmasının ve en önemlisi de cezasızlık politikalarının sonucu. Çocuklarımızı ve geleceklerini kurtarmak ve korumak için bu zihniyete karşı hep birlikte mücadele etmek zorundayız. Ve şiddetten uzak, çocuklar için güvenli bir yaşam için sırtımızı birbirimize yaslamak zorundayız. Bizler; Narin’in faillerinin tespit edilip hak ettikleri cezayı almaları için dosyanın takipçisi olacağımıza, Çocuklar için yaşanılabilir ve güvenli bir dünya kurmak için iktidarın çocuk düşmanı, çocuğu hayattan koparan politikalarına karşı mücadele etmeye devam edeceğimize kamuoyu önünde söz veriyoruz. Narin Güran için adalet istiyoruz. Öfkeliyiz, susmuyoruz. Çünkü çocuklar ölürken susulmaz” dedi.