MEHMET REBİİ ÖZDEMİR
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) genel başkanı Gökhan Durmuş, TGS Hukuk Müşaviri Av. Meliha Selvi ve TGS Akademi Eğitim Direktörü Orhan Şener ile birlikte Atakum Belediyesi Hasan Ali Yücel Kültür merkezinde “Yerel Medya, Gazetecilik ve Haklarımız” eğitimi verdiler.
Samsun’un Atakum ilçesinde Belediyenin Hasan Ali Yücel Kültür merkezinde Yerel Medya, Gazetecilik ve Haklarımız eğitimi için TGS genel başkanı Gökhan Durmuş, Gazeteciler, örgütlülük ve sendika konusunda, TGS Hukuk Müşaviri Av. Meliha Selvi’de Gazetecilerin Hukuki Hakları konusunda ve TGS Akademi Eğitim Direktörü Orhan Şener’de Dijital Dönüşüm ve Gazetecilik konusunda 30 kişilik Gazetecilik, iletişim öğrencisini bilgilendirdiler.
Gazetecilik, iletişim öğrencilerine Gazeteciler, örgütlülük ve sendika konusunda TGS Genel başkanı Gökhan Durmuş;
“Dönemsel olarak yaşayacağınız starlık ya da ben hep şunu söylerim, gazeteciler önce işçi olduklarını kabul ederek, bu sektöre başlamalı. İşçi olduğunu kabul etmeyen bir gazetecinin dönüştürme gücü çok zayıftır. Biz işçiyiz. Evet yaptığımız iş gereği çok lüks otellerde tatiller yapabiliriz. Normal vatandaşların ulaşamadığı insanlara, bir telefonumuzla ulaşabiliriz. Herhangi bir etkinliği izlemek için normal hayatımızda gidemeyeceğimiz ülkelere gideriz. Ama döndüğümüzde Atakum’da, Çarşamba’da, Canik’te yaşadığımız bir hayatımız var. İstanbul açısından döndüğümüzde Bağcılar’da yaşadığımız bir hayatımız var. Bizim hayatımız bu aslında. O yüzden bu ışıklı şatafatlı dünyanın içerisinde işçi olduğumuzu kabul ettiğimizde değişikliğe başlayabiliyoruz” diye konuştu.
9 GAZETE PATRONU KANUN ÇIKMASIN DİYE 3 GÜN YAYINA ÇIKMADI!
Abdi İpekçi’nin yazı işleri müdürlüğü önderliğinde 9 patrona karşı nasıl direndiklerini şöyle aktardı. “Bu yüzden TGS (Türkiye Gazeteciler Sendikası) kurulduğu gün 1952’den beri, gazetecilerin örgütlülüğünü, iki şeyi temel alıyor. Bir onların daha iyi yaşamalarını, daha rahat bir hayat sürmelerini, iki Türkiye’de haberin yani bir toplumsal bir görev, olarak haberi korumak üzere, onları patron baskısından muaf tutmaya çalışan bir örgüt. Bu kanun, kanun yapalım diyerek çıkmadı. Bu kanun çıkarken, 9 tane gazete patronu bu kanunun çıkmasını engellemek için, gazetelerini kapattılar. 3 gün yayına çıkmadılar. Gazetecilerde buna karşı, sendika öncülüğünde bir basın gazetesi çıkarttı. Hep söylüyorum, yine gururla da söylemeye devam edeceğiz. O gazetenin manşeti, başlığı ‘Her Zaman, Her Daim Halkın Hizmetindeyiz’ tarih 1963, bu yılda Abdi İpekçi’nin önderliğinde onun yazı işleri müdürü olduğu bir gazete ile 9 patronun 3 gün çıkmamasına, 9 patron olayı diye tarifte edilir, söylenir. Gazetecilerde sendikacılarıyla birlikte daima halkın hizmetindeyiz. Aslında yaptığımız işin özeti budur. Biz halkın doğru haber alması için, çalışan basın özgürlüğünü ve demokrasiyi koruyan bir meslek gurubuyuz. Bunu yaparken kendimizi daha güçlü hissetmemiz için, daha bize yönelik saldırılarda, daha az zarar görebilmemiz için örgütle bir arada olmamız gerekiyor. Bu yasa böyle çıkmış 1963 yılında Gazeteciler Sendikasının önderliğinde. 9 patrona karşı bir direniş günü de olarak ortaya çıktı. Eğer yoksa vermezlerdi zaten. Gelin size özel bir kanun yapalım demediler” şeklinde ifade etti.
TÜRKİYE’DE GAZETECİLERİN, YAZABİLMELERİ ENGELLENDİ, HAKLARI ORTADAN KALDIRILDI!
TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, konuşmasının sonunda sendikal örgütlenmenin ne kadar önemli olduğunu yıllarca yazabilme ve haklarının ortadan kaldırılması hakkında şunları dedi.
“Türkiye’nin 4 tane çalışma farklı iş kanunu var. Biri normal iş kanunu Türkiye’de çalışanların %90’nının bağlı olduğu kanun, 2. Denizciler kanunu pardon 4 tane, maden kanunu ve gazeteciler diye ayrı bir kanun var. 1963’ten, 1965’den daha doğrusu 1990’lara kadar gazetecilik süper bir meslek. Çünkü, Türkiye gazeteciler Sendikası neredeyse sektörün tamamında örgütlü, toplu iş sözleşmeleri var. O zaman bu kanunda yer alan maaş peşin yattı mı? Fazla mesai yatacak mı? Bu kaygıların yaşanmadığı bir bap. Sonrasında ortaya çıkan, aslında geçici madde olarak, bu kanuna işveren gazeteci istifa ederse de tazminat alır, 1973 yılında ortadan kalkmasına rağmen kanunla, ama daha sonrasında sendikanın toplu iş sözleşmelerine bunu eklemesiyle birlikte ta 2006’lara kadar, gazeteciler istifa etse de tazminatlarını alabiliyor. Neden 2006’lara kadar? Aslında Türkiye’de ki gazetecilerin örgütlülüğü, sendikalılığı daha doğrusu 1995’lerde sona eriyor. 1995’lerden sonrası sadece Anadolu Ajansı ve Cumhuriyet’te örgütlüydü sendika. Ama yeniden bir sendika fikri alevlenmesin, yeniden sendikaya gitmesinler diye, 2006’lara kadar bu hakları güzel güzel aldılar elimizden. Ama 2006’dan sonra hem mesleki olarak hem de haklar konusunda gazeteciler Türkiye’de tepeden aşağıya doğru gidiş içerisinde ama, gazeteciler, ne deriz ona, uçurumdan aşağıya doğru inen bir düzen yaşadılar. Ve Türkiye’de gazetecilerin hem yazmaları, yazabilmeleri engellendi, hem de hakları ortadan kaldırıldı.”