Toplumsal Sağlık ve Meslektaşlarımızın Emeği ve Hakları İçin Görevimizin Başındayız!
(TTB) Merkez Konseyi’nin haksız ve hukuksuz bir biçimde görevden alınması talebiyle açılan davanın dördüncü duruşması 6.4.2023 günü Ankara Dışkapı Adliyesi’nde görüldü.
Duruşma öncesi adliye önünde bir basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasına TTB Merkez Konseyi ve seçili kurulların üyeleri, tabip odalarının yönetici ve üyeleri ile hekim ve hak örgütlerinin, emek-meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, siyasi partilerin temsilcileri katıldı.
Basın açıklamasında ilk sözü alan TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı; TTB olarak kol ve komisyonları, il deprem koordinasyonları, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve sağlık emek-meslek örgütleri ile birlikte deprem bölgesinde hem koruyucu sağlık hizmetleri hem de değerlendirme çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti. Depremin üzerinden iki ay geçmesine karşın barınma, beslenme, temiz içme ve kullanma suyu, ısınma gibi sorunlarının halen devam ettiğini ifade eden Korur Fincancı, “Deprem bize dayanışmanın önemini gösterdi. Dayanışma olmasaydı ayakta kalamazdık. Bu dayanışma ile yeni bir yaşamı örmeliyiz” dedi. TTB’nin halk sağlığını korumaya çalıştığı, sorunları çözmeye odaklandığı ve dayanışmayı örgütlediği için yargılandığının altını çizen Korur Fincancı, bu yolda TTB ile omuz omuza olan tüm kurumlara ve kişilere teşekkür etti.
Basın açıklamasının ardından Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne geçildi. Mahkeme heyeti, reddi hakimin reddi kararına yapılan itiraz henüz sonuçlanmadığı gerekçesiyle davayı 22 Haziran 2023 saat 14.30’a erteledi.
Duruşma sonrası ise TTB’de bir basın bilgilendirmesi yapıldı.
Basın bilgilendirmesinde ilk sözü alan TTB Hukuk Bürosu’ndan Av. Verda Ersoy; ilk duruşmada reddi hakim talebinde bulunduklarını, reddi hakim talebinin reddi üzerine istinafa gittiklerini, istinaftan bir dönüş olmaması nedeniyle de davanın her yeni celsede ertelendiğini söyledi. Bir sonraki duruşmada esasın görüşülmesini ve kararın çıkmasını beklediklerini belirten Ersoy, davanın başından sonuna bir haksızlık üzerine kurulu olduğuna dikkat çekti.
Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Sözcüsü Av. Rıza Türmen; böyle bir davanın demokratik değil ancak otokratik bir ülkede açılabileceğini, zira hiçbir otokratik yönetimin bağımsız meslek örgütlerinin varlığına tahammül edemeyeceğini belirtti. TTB’nin toplumsal görevlerine atıf yapan ve esasen bu toplumsal görevlerin hedef haline getirildiğini dile getiren Türmen, yargı bağımsızlığının yitirilmesi ve yeni suçlamalar türetilmesi ile sürecin yürütüldüğünü ifade etti. Türmen, 14 Mayıs seçimleri sonrası oluşmasını umdukları yeni düzlemde toplumsal mücadelelerin sürdürülmesi gerektiğinin altını çizdi.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Eş Başkanı Mehmet Bozgeyik; TTB’nin gerek sağlık emekçilerinin hakları gerekse de halkın sağlık hakkı için yürüttüğü mücadeleler nedeniyle hedef haline getirildiğini kaydetti. Depremin ilk gününden itibaren bölgede yürütülen çalışmalara dikkat çeken Bozgeyik, yeni bir toplumsal düzenin inşası için TTB ile omuz omuza olmayı sürdüreceklerini dile getirdi.
TTB Yüksek Onur Kurulu üyesi Dr. Taner Gören; Merkez Konseyi üyesi oldukları dönemde “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” başlıklı basın açıklaması nedeniyle bir sabah üniversiteden elleri kelepçelenerek gözaltına alındığını hatırlattı. İnsan sağlığını ilgilendiren her konunun hekimlik alanına girdiğini vurgulayan Gören, “TTB’nin tarihindeki davalar, doğru yolda yüründüğünün kanıtlarıdır. Biz bu doğru yolda yürümeye devam edeceğiz” diye konuştu.
Duruşma öncesi TTB Merkez Konseyi II. Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten tarafından okunan açıklama ise şöyle:
Toplumsal Sağlık ve Meslektaşlarımızın Emeği ve Hakları İçin Görevimizin Başındayız!
Hukuki temelden yoksun bir siyasi davanın 4. duruşması için yeniden Dışkapı Adliyesi önündeyiz.
Seçilmişleri yargıyı kullanarak görevden almaya çalışmak, meslek örgütleri ve demokratik kamuoyu temsilcilerini susturmak iktidarın siyasi ajandasında önemli bir yer tutuyor, biliyoruz.
“Amaç dışı faaliyet” gösterme gerekçesiyle açılmış bu davanın kimlerin amaçlarına hizmet ettiğini gayet iyi anlıyoruz.
Bizler 100 binden fazla üyesi olan hekim meslek örgütünün seçilmiş yöneticileriyiz.
İktidarın ajandası için değil, toplum sağlığı ve meslektaşlarımız emeği ve hakları için faaliyet gösteririz.
Topluma kendi söylediğini tekrarlatmak dışında bir amaç biçmeyenler için Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin faaliyetleri amaç dışı gibi görünebilir.
Aldırmıyoruz!
Her gün yeni bir felakete sebep olanlar görevi bırakmayı bir an dahi düşünmezken, üstüne bir de uydurma gerekçelerle bizleri görevden almaya çalışıyor.
Görevden alınması gerekenler, depremin üzerinden iki ay geçmesine rağmen hâlâ depremzedelere ve gece gündüz çalışan meslektaşlarımıza insanca yaşama koşullarını sağlayamayanlardır.
Bir depremde önce hastanelerin yıkıldığı bir sağlık sistemini yaratanlardır, konteynırların sele kapılmasını, hastanelerde su baskınlarını umursamazca seyredenlerdir.
Biz görevimizin başındayız.
Bıkmadan, yorulmadan, tekrar tekrar ifade ediyoruz:
TTB Merkez Konseyi tüm baskılara rağmen bilimsel bilginin kılavuzundan, mesleğin etik ilkelerinden taviz vermeden, toplumsal sağlık ve meslektaşlarının emeği ve hakları için mücadele etmeye devam edecektir.
Bizim faaliyetlerimiz ne suçtur ne de amaç dışıdır.
Verilecek karar ne olursa olsun hekimlik mesleğinin toplumsal sorumluluğunu yürekten hisseden Türk Tabipleri Birliği dün susmadı, bugün de susmayacaktır.