MEHMET REBİİ ÖZDEMİR
Samsun Ziraat Mühendisleri Odası yönetim kurulu üyelerinden Murat Akar, ülkemizde “Kendi kendine yeten bir tarımdan dışa bağımlı tarıma” ilişkin yaptığı açıklamalarında şunları ifade etti. “Türkiye’de 17 tane Tarım Satış Kooperatifi var. Bu kooperatifler, çiftçi tarafından kurulmuş üretici örgütleridir. İki şekilde alım yapar. Bir serbest piyasa alımı yapar, birde destekleme alımı yapar. Bakın burada Fiskobirlik, bizi de ilgilendiren bir kurum bizim burada, Fiskobirlik fındık alıyor mu? Hayır, Toprak Mahsulleri Ofisi alıyor. Niye, devlet desteğini çekiyor. Tamamen politiktir. Hatta bunların bir kısmı tasfiye edildi ve bunlar aldıkları ürünü birde katma değer haline getiriyorlardı. Çeşitli sanayi kuruluşlarıyla ortaklıkları var. Onları değerlendirip mamul olarak da satıyorlardı. Bütün o fabrikaları ellerinden aldılar. Devletten alıyorlardı bu paraları, devlet adına alım yapıyorlardı. Devlet arkalarından çekilince alım yapamadılar. Tasfiye oldular, çiftçi örgütsüz kaldı. Çiftçi bunları satamayınca tüccarın kucağına düştü. Ve sonuçta bugün geldiğimiz nokta budur. Dışa bağımlı bayiler. En son geldiğimiz tablo budur” diye ifade etti.
MİLLİ GELİRİN YARISI TARIMA AİT!
Samsun ZMO (Ziraat Mühendisleri Odası) yönetim kurulu üyesi Murat Akar, tarım politikalarıyla ilgili açıklamasına şöyle devam etti. “ İşlenen araziler 1927’e 6 Milyon hektar iken 1957’de 30 senelik zaman diliminde 21,2 milyon hektara çıkıyor. % 8.6’dan % 30,7’ye çıkıyor. Meyve arazisi, 400 bin dönümden 700 bin dönüme çıkıyor. Bağ arazisi 200 bin dönümden 900 bine çıkıyor. Zeytinlikler 500 binden 600 bine çıkıyor. İşlenen arazi zeytinlikler, meyvelikler bunların hepsi de 30 yıllık bir zaman diliminde artış oluyor bu tarım politikaları sonucunda. Hayvan varlıklarına bakıyoruz. O dönem 29 ile 60 arasındaki 30 yıllık dönemde bakın koyun mevcudiyetinde 3.38’lik kat bir artış var. Keçide 2.21’lik bir artış var. Sığırda yine böyle 2.65’lik bir artış var. Bütün hayvan varlıklarında 30 sene zaman diliminde hepsi, %200-300 oranında artmış. Hem ziraat üretiminde hem hayvansal üretimde birinci dönemde müthiş bir artış var. 30 sene içerisinde bu başarıdır. Tarımın sektörel olarak payına bakacağız. 1927 yılı ile 1958 arasında tarım tabi göreceli olarak azalmış ama yine de en büyük sektör. Milli gelirin yarısı tarıma ait. Henüz daha sanayi yeni oluşmaya başlıyor. Hizmetler %20-25 arasında ama %27 ile 48 arasında azalmasına rağmen 1958 senesinde hala sektörler içerisinde tarımın payı %50’ye yakın. Mili gelirin yarısı tarıma ait. Şimdi ikinci döneme geçiyorum. İkinci dönem 61 anayasasıyla kabul edilen planlı kalkınma dönemi başlıyor. 1963 senesinde Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kuruluyor. 5’er yıllık kalkınma planları hazırlanıyor. Ve İktisadi Devlet Teşekkülleri de kuruluyor. Bunlarında finansmanını sağlayacak olan Devlet Yatırım Bankası kuruluyor. Benim incelediğim 60 ile 80 arası dönemde 4 tane 5 yıllık kalkınma planı hazırlanıyor. 63-67’de birinci 5 yıllık, 68-72 ikinci 73-78 üçüncü ve dördüncü 5 yıllık kalkınma planı da 1979 ile 1983 arasında. Bu dördüncü benim öğrencilik yıllarıma rastlıyor. Benim seminerlerim de tezlerim de hep bu kalkınma planında kaynak olarak kullandım. DPT’ye gitmiştik ziraat mühendisi uzmanlar vardı. 4. 5 yıllık kitabını da oradan edindim. Halen kütüphanemde bulunur. Bunları incelediğinizde gerçekten sektörel anlamda kalkınma planlarında sektörel anlamda masaya yatırmışlar, sektör raporları var. Ve o 5 yıllık dönemde de sektörlerin nereden nereye gelebilecekleri planlanmış. Oradaki DPT’deki uzmanlar. Tabi bu DPT’yi de yok ettiler. Turgut Özal döneminde oldu. Ne yazık ki şimdi var 63-80 arası ikinci dönemde artık çağdaş girdilerle biz gübre, traktör ve zirai tarım ilaçları kullanmaya başladık” şeklinde konuştu.
KEMAL DERVİŞ; EKONOMİK TETİKÇİ!
Ziraat Mühendisi Murat Akar, ülkenin tarımda dışa bağımlılığını anlatmaya şöyle devam etti. “ Üçüncü dünya ülkelerine, Latin Amerika ülkelerine, Asya ülkelerine, enerji santralleri kuracağız, enerji yatırımları yapacağız. Şudur, budur diyerek bu ülkelere kredi çektirip kendilerine bağımlı hale getiriyorlar. Pazarlarını ele geçiriyorlar. O ülkeleri manipüle ediyorlar. O adam ilginç itiraflarını yazmış ben okudum. İnanılır gibi değil arkadaşlar. Ve bizim başaramadığımız yerde, çakallar giriyor diyor. Çakallar dediği İran askerleri, Irak’ta olduğu gibi, Libya’da olduğu gibi, biz başaramazsak onlar gelir başarırlar onu da bir pazar haline getiriyorlar silah zoruyla. Peki, bu adamı hatırlıyor musunuz? Kemal Derviş, ekonomik tetikçi. Ekonomik tetikçi, Dünya Bankası Uzmanı, o dönem IMF’den borç alacağız diye bunu gönderiyorlar ve bunu gönderirken de diyorlar ki 15 günde 15 yasa çıkacak, o yasanın biri tütün yasası, birisi de şeker yasası. Ekonominin kendisidir bu adam ve başardı. Dışa bağımlı hale getirdi. Nasıl dışa bağımlı hale getirdiğini anlatacağım. Amerika’nın Seattle kentinde 1999 senesinde Dünya Ticaret Örgütünün 3. Balkanlar konferansında Bill Clinton, aynen şöyle diyor. Dünya nüfusunun %4’ünü oluşturan Amerikan halkı küresel düzeyde gelirin % 22’sini elinde tutmaktadır. Dünya nüfusunun % 96’sına ürünlerimizi satmaya devam etmezsek, bu gelir düzenini kuramayız. Bunlar bu ürünlerini kime satacaklar? Bizim gibi ülkelere, bize amaçları bu pazarı ele geçirmek. Ve ele geçiriyorlar. İşte 2007 yılında tütün yasası çıkıyor. Tütün yasası çıkıyor Tekel daha önce başfiyat verdiği alım garantisi yaptığı tütünü artık almıyor. Burada başfiyat açıklanacağı zaman, hatırlayanlarınız vardır. Davullar zurnalar çalardı o Tekel’in önünde. Karadeniz Ekici Piyasası tütün piyasası açılırdı. Ege bizden daha önce açılırdı. Ege Ekici Tütün Piyasası ve çiftçiler dört gözle bu ekici piyasalarında verilecek başfiyatları beklerlerdi. Devlet bu yasayla beraber, alımı bıraktı, sözleşmeli alıma geçti. Sözleşmeli de üretici, kiminle isterse onunla anlaşma yaptı. Ve çiftçi, satamadığı için, veremediği için tekele tüccarda almadığı için, tütün üretiminden vazgeçti. Tütün yasasından sonra 2000 senesinde ekici sayısı 400 bin, 2020’de 60 bin % 666 oranında azalmış. Ekim alanı, % 315 oranında azalmış. Üretim % 261 oranında azalmış. Azalmaları görüyorsunuz resmi rakamlar. İl müdürlüğünün verileridir” şeklinde konuştu.
KEMENT ATAN KOVBOY MARLBORO KAPAKLI İLKOKUL DEFTERLERİ DAĞITILDI!
Murat Akar, sunumunun sonunda şunları ifade etti. “Samsun’a bakalım, Samsun tütün yasasından sonra Samsun’da durum daha vahim. 50 bin ekici 3 bine inmiş! 50 bin tütün eken aile, 3 bine inmiş. Eksi 1666 oranında azalmış. Ekim alanları 23 milyondan, 3 milyona inmiş. Üretim düşmüş. Osmanlı döneminde tütün Osmanlı döneminin ihraç ürünüydü. Ve o ürünlerin ihraç edildiği birkaç bölge var. Bir tanesi, bu bölge ve İzmir, Manisa bölgesi oralardan ihraç ediliyor Osmanlı döneminde. Türkiye’ye oryant tütün makbul bir tütün. Onu harmanlarda kullanıyorlar. Ama ondan sonra uluslararası firmalar, el attılar Türkiye’ye. Özal döneminde serbestleşme dönemini çok iyi hatırlarsınız. Marlboro firması hani kement atıyor ya kovboy, kapağında onun resmi olan defterleri ilkokullara dağıttılar. O kement atan kovboyun olduğu Marlboro’nun reklam olduğu o zamanlardan başladılar çocukların kafalarına çivi gibi çakmaya. O ilanlarla öyle öyle bütün pazarları ele geçirdiler. Şimdi Türkiye’de nüfus artmış sigara içen sayısı artmış. Düşünsenize sigara içen sayısı artıyor. Nereden geliyor tütün? Tütün Türkiye’de üretilmiyorsa, dışarıdan geliyor. Ne yaptık pazar haline geldik. Açık Pazar kendi ürünümüzü satamıyoruz. Üretemiyorsun dışarıdan getiriyorsun budur işe dışa bağımlı olmak. Bakın tütün ithalatına 2003-2020 döneminde 1,2 milyon ton tütüne 6 milyar 300 milyon dolar ödeme yapılıyor” dedi