Bu bir kutlama yazısı değil, hesap sorma metnidir.
10 Aralık…
Takvimlerde “İnsan Hakları Günü”.
Halkın takviminde ise:
Tutuklamaların uzadığı,
Kararların siyasallaştığı,
Kadınların korunmadığı,
İşçilerin öldüğü,
Gazetecilerin susturulduğu gün.
Bugün insan hakları kutlanmaz.
Bugün insan hakları yargılanır.
Bu memlekette insan hakları artık bir anayasa maddesi değil;
bir cesaret ölçüsüdür.
Konuşabiliyorsan vardır.
Susuyorsan hayattasındır.
DÜNYA: HAK DEĞİL, MENFAAT REJİMİ
Dünya bugün bir gerçeği bağırıyor:
Hak güçlüye haktır.
Zayıfa;
susmak düşer.
Gazze’de çocuklar öldürülür, dünya seyreder.
Ukrayna’da savaş olur, insan hakları hatırlanır.
Afrika’da açlık yaşanır, konu değişir.
İnsan hakları artık mahkemelerde değil;
Para kasalarında tutuluyor.
Julian Assange gerçeği yayımladı diye tutsak.
Edward Snowden sistemi ifşa etti diye sürgün.
Demokrasi hakikatle yaşayamaz.
Demokrasi itaat ister.
TÜRKİYE: HUKUK YOK, TALİMAT VAR
Türkiye’de insan hakları artık bir hak değil,
bir “başına gelir mi?” sorusudur.
Bir ülkede insanlar tweet atmadan önce avukat arıyorsa;
orada ifade özgürlüğü yoktur.
Orada: Sistematik korku vardır.
TUTUKLAMA: CEZANIN YENİ ADI
Tutuklama Türkiye’de önlem değil,
peşin hükümdür.
İnsanlar aylarca iddianame bekler.
Delil sonradan bulunur.
Yargı:
Mahkeme değildir. sindirme aracıdır.
BASIN: HABER SUÇ, GERÇEK TEHLİKE
Gazeteci olmak bu ülkede meslek değil,
tehlike alanıdır.
Ahmet Şık dokundu diye hapsedildi.
Barış Pehlivan yazdı diye sanık.
Gazete çıkmıyor artık.
Dosya çıkıyor.
Basın özgürlüğü:
Kâğıtta var,
Hayatta yok.
KAYYUM: SANDIĞIN İNFAZI
Bir kent oy kullanır.
Ama yöneten halk değildir.
Yöneten:
İmzadır.
Kayyum;
Belediye başkanlığı değil,
Demokrasi gaspıdır.
GEZİ: ADALETİN ASKIYA ALINDIĞI DAVA
Osman Kavala…
Delil yok.
Ceza var.
Can Atalay…
Seçildi.
Ama salınmadı.
Devlet kendi yargısına bile güvenmez hale geldi.
Bu artık hukuk değil; itaat testidir.
KADINLAR: ÖLDÜRÜLEN DEĞİL, SUSTURULAN
Kadın cinayetleri istisna değil.
Rutin.
Koruma kararı var, mezar taşı var.
Ama devlet yok.
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan bir iktidarın,
kadın hakları üzerine tek kelime etme hakkı yoktur.
İŞÇİLER: FIKRAT DEĞİL, DÜZEN CİNAYETİ
Soma.
Amasra.
Yine işçi.
Yine göçük.
Yine ölüm.
Sonra açıklama:
“Fıtrat.”
Hayır.
Bu kader değil.
Bu:
sermaye düzenidir.
Türkiye’de işçinin yaşamı ucuzdur.
Patronun rahatlığı kutsaldır.
SAMSUN: MEMLEKETİN ÖZETİ
Samsun…
Bir liman şehri.
Ama adalet hep açıkta.
İşçi çalışır, geçinemez.
Genç okur, gidemez.
Gazeteci yazar, çağrılır.
Bu kentte hayat pahalı,
itiraz yasak.
Samsun küçük bir şehir değil.
Bu ülkenin aynasıdır.
BUGÜN KUTLAMA GÜNÜ DEĞİL
Bugün “mutlu yıllar” denmez.
Bugün “hesap ver” denir.
İnsan hakları bir broşür değildir.
Bir cesaret işidir.
İnsan hakları ya herkes içindir…
ya hiç kimse için değildir.
Bir çocuk için yoksa;
yoktur.
Bir kadın için yoksa;
gelecek yoktur.
Bir gazeteci için yoksa;
toplum yoktur.
Bu ülke bir yol ayrımındadır.
Ya özgürlük…
Ya karanlık.
Gazeteler susarsa,
tabutlar konuşur.
Adalet susarsa,
zulüm konuşur.
İnsan hakları susarsa…
KARANLIK KONUŞUR.