SON DAKİKA

25 Kasım takvimde bir gün gibi görünür; kırmızı bir çerçevesi yoktur, resmi tatil değildir, kimse “kutlama hazırlığı” yapmaz. Ama bu ülkenin kadınları için 25 Kasım, insanın içini acıtan bir hatırlatmadır: Bu memlekette kadın olmak, her güne sığmayan bir mücadeledir. Kimi zaman evin içinde, kimi zaman sokakta, kimi zaman bir okulun koridorunda, kimi zaman karanlık bir köşede verilen bir mücadele… Çoğu zaman adının bile duyulmadığı, çoğunlukla da duyulsa bile unutulduğu bir mücadele.

Mirabal Kardeşler’in bir diktatör tarafından öldürüldüğü günün anısı bugün tüm dünyayı sarsarken, Türkiye’de bu günün anlamı daha derindir. Çünkü burada kadınlar sadece bir rejimin hedefi olmaz; çoğu zaman evlerinden, ailelerinden, sevdiklerinden, hayatlarından hedef alınırlar. Bu ülkenin kız çocukları daha küçük yaşta öğrenir: Kimliği, bedeni, sesi, kaderi üzerinde söz hakkı olmayan bir uygarlığın içinde doğmuştur.

Türkiye’de kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddet, cinayet, istismar ve baskı o kadar yaygındır ki, artık haber bültenleri, gazeteler, sosyal medya akışları aynı acıyı sıradan bir güne aitmiş gibi sunar. Bir kadın öldürülmüş… Bir kız çocuğu istismar edilmiş… Bir kadın kaybolmuş, bir başkası sokak ortasında bıçaklanmış… Toplum kısa süreli bir öfkeyle kaynar, sonra sıradaki haber gelir. Acı, sürekli tazelenen ama tam da bu yüzden kanıksanan bir yara gibi dolaşır hepimizin içinde.

Oysa 25 Kasım bu kanıksamanın reddidir. “Buna alışmayacağız” diyen bir isyandır. Bugün kadınlar, erkek şiddetinin normalleşmesine karşı barikat kurdukları gündür. Ve bu barikat yalnızca fiziksel bir duruş değildir; kültürel, politik, hukuki bir meydan okumadır.

Kız Çocuklarının İçine Kapanan Çığlık

Türkiye’de birçok kız çocuğunun sesi daha çocuk yaşta kısılır. Evde “kız kısmı yüksek sesle konuşmaz”, okulda “uslu durması gerekir”, sokakta “başı önünde yürümelidir.” Oysa aynı kız çocukları, evlerinin içinde, akrabalarının arasında, öğretmenlerinin gölgesinde, kimi zaman en çok güvendikleri erkek figürlerinin şiddetine, baskısına, hatta istismarına maruz kalmaktadır.

Kız çocuklarının yaşadıkları istismar çoğu zaman “aile meselesi” diye kapatılır, “ayıptır, duyulmasın” diye saklanır. Aile büyükleri, komşular, akrabalar hep aynı cümleyi kurar: “Aman kimse duymasın.” Böylece istismarcılar korunur, mağdurlar susturulur. Küçük yaşta evlendirilen, töre ve namus adına cezalandırılan, okuldan alınıp eve kapatılan kız çocukları bu ülkenin en görünmez mağdurlarıdır.

En acısı da şudur: Bu ülkenin kız çocukları büyümekten çok, yaşadığı travmayı taşımayı öğrenir. “Kadın olmak zor iştir” cümlesi daha ergenliğe gelmeden öğretilir onlara. Ve toplum, kız çocuklarının çocukluklarını ellerinden alırken, bunu ahlak kılıfına büründürür. Aile meclisleri, dini referanslar, töre gelenekleri hepsi bu baskının üzerine birer perde örtmek için kullanılır.

 

Şiddetin Genetik Kodları: ‘Bizde Böyle Gelmiş Böyle Gider’

Türkiye’de kadın şiddeti yalnızca bireysel bir öfkenin dışavurumu değildir; bir kültürün, bir sistemin, bir siyasetin ürettiği sonuçtur. Şiddet bu toplumda genetik gibi aktarılır. “Erkektir yapar”, “Kocandır döver”, “Aile içinde olur böyle şeyler” gibi cümlelerle nesiller boyunca normalize edilir.

Kız çocuklarına “uygun” davranış öğretilirken erkek çocuklarına çoğu zaman “hak” öğretilir. Erkek çocuğu büyürken “evin direği”, “ailenin gururu”, “evleneceği kadının sahibi” gibi rol modellerle yetiştirilir. Bu zihniyet, yetişkinlikte kendini şiddet, baskı, kontrol etme hakkı olarak gösterir.

Türkiye’de kadınların gördüğü şiddet, yalnızca eşlerinden ya da partnerlerinden değil, çoğu zaman babalarından, ağabeylerinden, dayılarından, hatta akrabalarından gelir. Kadınların en çok korunmaya ihtiyaç duydukları yerler evleri olması gerekirken, en çok şiddeti yaşadıkları yerler olur.

 

Adaletin Yırtık Elbisesi: Kravat İndirimi

Kadına yönelik şiddetin Türkiye’de derinleşmesinin en büyük sebeplerinden biri cezasızlıktır. “İyi hal indirimi”, “tahrik indirimi”, “saygın tutum” gibi hukuk pratiğinin içine yerleşmiş anlamsız kavramlar, kadın cinayetlerinin görünmez ortağı hâline gelmiştir.

Bir kadın öldürülür; fail ilk duruşmada temiz bir gömlek giyer, sakal tıraşı olur ve hâkim karşısında boynunu büker. Sonra beklediğimiz o klişe cümle gelir: “İyi hal indirimi.” Bir kadını öldürenin kravat takarak ceza azaltması bu ülkede suçla mücadelenin değil, suçluyu korumanın bir göstergesi hâline gelmiştir.

Failin avukatı da benzer bir dil kurar: “Haksız tahrik”, “öldürmeye niyeti yoktu”, “ani öfke”, “psikolojik sorunlar.” Kadın ölür, bahaneler yaşar. Kadın öldürülür, adalet saklanır.

Bu cezasızlık ortamı, özellikle erkekler arasında “zaten fazla ceza almam” rehavetini doğurur. Yargıdaki her gevşek karar, bir sonraki cinayetin davetiyesidir.

 

Aile İçi Şiddetin Görünmezliği

Aile içi şiddetin en büyük paradoksu şudur: Ne kadar yaygın olursa olsun, ne kadar acı verirse versin, en az konuşulan şiddet türüdür. Çünkü aile, Türkiye’de kutsaldır. Kutsallığı nedeniyle sorgulanmaz, kutsallığı nedeniyle şiddeti görünmez kılınır.

Kadınlar aile baskısı yüzünden çoğu zaman şikâyetçi olmaz; olsalar bile polis ya da adliye süreçlerinde yalnız bırakılır. Kolluğun yaklaşımı çoğu zaman “barışın, büyütmeyin” olur. Bu da kadınları korumasız, erkekleri pervasız bırakır.

Aile içi şiddet, çocukların gözünde bir normalleşme sürecine dönüşür. Babasının annesini dövdüğünü gören bir çocuk, büyüdüğünde şiddeti “aile içi mesele” olarak görür. Bu şiddet döngüsü kırılmadığı sürece, kadın cinayetleri ve istismar bitmeyecektir.

 

25 Kasım’ın Gerçek Anlamı

25 Kasım, Türkiye’de yalnızca bir anma günü değildir. Bu gün, kadınların sadece şiddete değil, adaletsizliğe, cezasızlığa, ayrımcılığa, suskunluğa ve sistemin kendisine karşı direndiği gündür.

Türkiye’de her 25 Kasım’da kadınlar sokaklara çıktığında, yalnızca döviz taşımıyorlar; “Bizi yaşatın!” talebini haykırıyorlar. Bu talep, bir demokrasi talebidir. Çünkü kadının can güvenliğinin olmadığı bir ülkede hiçbir yurttaşın özgürlüğü güvende değildir.

Kadına şiddetin olduğu yerde hukuk kırılır. Hukukun kırıldığı yerde toplum çöker. Toplumun çöktüğü yerde ise devleti ayakta tutan bütün değerler boşa çıkar.

 

25 Kasım Bir Gün Değil, Kadınların Ömrü Boyunca Sürdüğü Mücadeledir

Türkiye’de kadınların yaşadıkları şiddet, sadece haber başlıklarında görünen cinayetlerden ibaret değildir. Görünmeyen yaralar, travmalar, çocuklukta başlayan korkular, yetişkinlikte süren baskılar… Bunların bütünü bir toplumun “kadın”la kurduğu ilişkiyi gösterir.

25 Kasım’ın anlamı tam da buradadır: Kadınların sadece kendi yaşam haklarını değil, toplumun geleceğini de savundukları bir mücadeledir bu. Çünkü kadınlar yaşarsa toplum yaşar. Kadınlar güvende olursa demokrasi güvende olur. Kadınların özgürlüğü varsa geleceğin umudu olur.

Bu ülke kadınlarına borçludur; onların cesaretine, direncine, acılarına, kayıplarına… Ve bu borç, yalnızca 25 Kasım’da değil, her gün, her an hatırlanması gereken bir sorumluluktur.

25 Kasım, bu ülkenin bitmeyen yasını değil; bitmesi gereken şiddetin her gün yeniden hatırlatılmasıdır.


MEHMET REBİİ ÖZDEMİR

20.11.2025 16:38:00

25 KASIM: KÜL TUTMAYAN YANGIN

“Bu ülkede kimi kadınların adı daha doğmadan siliniyor; kimilerinin ise öldükten sonra bile hakları tartışılıyor.”

TÜİK’İN MANİPÜLASYONLU RAKAMLARINA KANMIYORUZ VE İKTİDARIN SEÇİM VAATLERİNİN PEŞİNDEYİZ!

BES SAMSUN ŞUBE BAŞKANI TULUK; ENFLASYON AÇIKLANDI, RAKAMLAR YALAN, YOKSULLUK GERÇEK!

BİRLEŞİK KAMU-İŞ SENDİKASI SAMSUN ŞUBE BAŞKANI; TÜM ÇALIŞANLARA SEYYANEN ZAM YAPILMALIDIR!

SAMSUN TSO YÜKSEK İSTİŞARE KURULU İLK TOPLANTISINI YAPTI!

SAMSUN TSO YÖNETİMİNE BAŞARILAR DİLEDİLER…

SAMSUN 11 AYDA 171 ÜLKEYE İHRACAT YAPTI!

Birleşik Kamu-İş Samsun Şubesi; Sermayeye Değil Emekçiye Bütçe!

TÜİK Talimatlı Oranlarla Cebimizden Çalmaya Devam Ediyor

CHP’li Hancıoğlu: Fındık üreticimizi, kartel hizmetkârı iktidardan kurtaracağız!

Türkiye’de Fındık ve Mamulleri Sektöründe Ferrero Fındık, 6. Kez İhracat Şampiyonu Oldu!

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.GALATASARAY A.Ş. 12 9 1 2 19 29
2.FENERBAHÇE A.Ş. 12 8 0 4 15 28
3.TRABZONSPOR A.Ş. 12 7 1 4 10 25
4.SAMSUNSPOR A.Ş. 12 6 1 5 7 23
5.GÖZTEPE A.Ş. 12 6 2 4 9 22
6.BEŞİKTAŞ A.Ş. 12 6 4 2 5 20
7.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. 12 5 3 4 -3 19
8.CORENDON ALANYASPOR 12 3 3 6 0 15
9.TÜMOSAN KONYASPOR 12 4 6 2 -2 14
10.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. 12 3 4 5 -2 14
11.KOCAELİSPOR 12 4 6 2 -4 14
12.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ 12 3 5 4 2 13
13.HESAP.COM ANTALYASPOR 12 4 7 1 -10 13
14.GENÇLERBİRLİĞİ 12 3 7 2 -5 11
15.KASIMPAŞA A.Ş. 12 2 6 4 -6 10
16.ZECORNER KAYSERİSPOR 12 1 5 6 -15 9
17.İKAS EYÜPSPOR 12 2 8 2 -9 8
18.MISIRLI.COM.TR FATİH KARAGÜMRÜK 12 2 9 1 -11 7