Bir ekran. Bir şifre. Bir e-imza…
Ve o imzanın ucunda koca bir hayat çalınıyor.
Günlerdir ortaya saçılan sahte diploma skandalları, bu ülkenin utanç duvarına çivilenen yeni bir rezaletin adı. Kamu görevlilerinin yetkileri kullanılarak düzenlenen sahte belgelerle, liyakatsiz isimler devlet kadrolarına sızarken, gerçek diplomalı gençler toprağa giriyor. Bu bir abartı değil. Gerçekten ölüyorlar.
15 yılda yüzlerce genç öğretmen adayı “atanamadığı” için hayatına son verdi. Sessiz, sessiz, sessiz... Medyada küçük haberler, ailelerden boğuk çığlıklar, arkada kalanlar için tükenmeyen bir “keşke”…
Ama birileri sahte belgelerle sınavsız, mülakatsız, torpille “atanıyor”.
Bir diploma dört yılın emeğidir. Ama artık bir diploma, bir intihar notuna da dönüşebiliyor.
Devletin elinde milyonlarca gencin kaderi var. Her yıl üniversitelerden mezun olan binlerce kişi, sadece hayalini kurduğu mesleğe girebilmek için yıllarca sınav kuyruklarında bekliyor. KPSS kitapları arasında gençliğini yitiriyor. Umudu kırılanlar ya depresyona sürükleniyor ya da bir inşaatta, madende, fabrikada “tutunmaya” çalışıyor. Sonuç: İş cinayeti.
Sahi, hiç düşündünüz mü?
İnşaatta düşüp ölen o gencin asıl mesleği "makine mühendisi" olabilir. Madende hayatını kaybeden o genç belki de "coğrafya öğretmeni"ydi. Ama atanamadı. Yaşayamadı.
Bugün bu ülkede mezar taşları, CV yerine geçiyor.
“X Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunu. Atanamadı. Hayatına son verdi.”
Bu satırlar ne bir film repliği ne de sanatçılıkla yoğrulmuş bir şiir.
Bu, Türkiye’nin gerçek öyküsüdür.
Şimdi soruyorum:
Bu ülke kimin?
Diploması gerçek olduğu hâlde işsiz kalan gençler için mi?
Yoksa sahte belgelerle makamları işgal edenlerin mi?
Vicdanı olan herkesin bu soruya artık dürüstçe cevap vermesi gerek. Bu sadece bir "yolsuzluk" meselesi değil. Bu, gençliğe yapılan organize bir ihanettir. Bu, "çalışkan olursan kazanırsın" yalanının cenaze törenidir.
Bir ülke gençliğini yitirirse, geleceğini de yitirir.
Ve şu an biz, geleceğimizi sahte diplomalarla çalmaya çalışanlara göz yummaya devam ediyoruz.
Bir gün, bir çocuğun mezar taşında "atanamadığı için öldü" yazısını gördüğünüzde, sessizliğinizi hatırlayın.