Tesisin etki alanında hava kalitesi ölçümlerinde ilgili Yönetmelikteki sınır değerlerin aşılmadığı ve modelleme sonuçlarının hava kalitesi sınır değerlerini sağladığı, bu tür tesislerin işletilmesi sırasında bölgede yasayan insanlar için nasıl bir etki oluşup oluşmadığına yönelik kesin hüküm ve sonuç vermenin mümkün olmadığı; bu tür sonuçların elde edilmesi için kaynakların tek tek tespit edilip kümülatif etkilerin uzun dönem izlenmesi gerektiği; bilimsel literatürde sadece bir kaynağa yönelik sağlık etkilerinin ortaya konulması ile ilgili yayınların çok kısıtlı olduğu ve kesin ifadeden çok beklenti seklinde ifade edildiği" için bozma kararı verildiği halde, bozma sonrası alınan bilirkişi raporunda da aynı şekilde, "kesin ifadeden çok beklenti seklinde ifadeler" kullanıldığı ve kesin ifadelerden çok, temenni ve beklentilere yer veren bilirkişi raporunun karara esas alındığı görülmektedir. Özellikle projenin köy yerleşik alanında yer alması ve projeye çok yakın mesafede yerleşim yerlerinin bulunması hususu öncelikli olarak değerlendirilmek suretiyle, "işletme" ve "işletme sonrası" aşamada, projenin halk sağlığına etkilerinin değerlendirilmesi ve kirleticilerin ilgili mevzuatta öngörülen sınır değerlerde kalması durumunda dahi çok yakın mesafede yerleşen kişilerin sağlığı üzerinde olumsuz etkilerin oluşup oluşmayacağı, olumsuz etkiler oluşacak ise, bu etkilerin kısa, orta ve uzun vadeli sonuçları konusunda değerlendirme yapabilecek "Çevre Sağlığı" konusunda uzman "Halk Sağlığı Uzmanı"nın bilirkişi heyetinde bulunmadığı" yönü ile bozma kararı verildiği halde, Samsun 3. İdare Mahkemesinin kararında Halk Sağlığı alanında uzman bilirkişinin kesif mahallindeki somut gözlem ve irdelemelerini Rapora yansıtan nesnel görüsüne hiç değer verilmeden, rapora karsı itiraz nedenleri kararda irdelenip değerlendirilmeden ve şüphe sebepleri giderilmeden, Yüksek Danıştay 6. Dairesinin E: 2023/339, K: 2023/1607 sayılı kararı ile belirlenen bozma gereklerine uyulmadan, somut gerçeğe ve hukuka aykırı bir karar verildiği için Samsun 3. İdare Mahkemesinin kararının bozulmasına karar verilmesini talep ettik.
Israrla vurguladığımız ve bilirkişi raporuna karsı itiraz dilekçemizde ifade olunan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin buyurucu hükmü açıkça ihlal edilerek hazırlanan idare işlemi sakat ve açıkça hukuka aykırı olduğu halde, ÇED Raporu hazırlanması zorunluluğunu gözetmeyen karar da kamu yararı ilkesine ve hukuka aykırıdır. Karara esas alınan Bilirkişi Raporun 24’den başlayıp 31. sayfaya kadar devam eden ve "Meteoroloji Mühendisliği" ile ilgili değerlendirme yapılırken; "santral bacasından çıkacak kirleticilerin alıcı ortamının atmosfer olduğu; bu emisyonlar baca gazı emisyon izleme sistemleriyle takip edilebilir olsa da, meteorolojik koşullara göre salınan emisyonun yakın insan yerleşimlerinde, besi çiftliklerinde ve tarım arazilerinde hava kalitesinde farklı etkiler yaratacağı; bölgede çeşitli şiddetlerde enverziyon (sıcaklık terslemesi) tespit edilen dönemler yaşandığı; sıcaklığın yükseklikte artması ile havadaki kirleticilerin dar bir hacme hapsolduğu; buna ilaveten sis olaylarının da kıs aylarında yoğun şekilde meydana gelişi; bölgede deniz ve kara etkileşiminin yoğunluğu seklindeki meteorolojik olaylar nedeniyle baca gazından çıkacak emisyonun alıcı ortamı olan hava kalitesini olumsuz yönde etkileyeceği; Proje tanıtım dosyasında 365 gün 24 saat esasına göre çalışma planlandığı için kuvvetli enverziyon olayı vukua geldiğinde santral bacasından çıkan gazların Çarşamba Ovasına yayılımı ve yaratacağı kirlilik yükünün atmosferdeki olumsuz etkisi hakkında hiç bir bilgi içermediği; Proje dosyasının meteorolojik koşulları hiç dikkate almadığı, sadece baca gazı emisyonu değerleri ile ilgili sınırlı bir bilgi sunulduğu; meteorolojik koşullar dikkate alınmadıkça baca gazı emisyon değerleri ile bilimsel sonuca ulaşılamayacağı;
Tüm yıl boyunca kesintisiz şekilde çalıştırılacağı belirtilen tesisin çeşitli enverziyon durumlarında yakın yerleşimlerde meydana getireceği etkinin analiz edilmesi ve hatta risk oluşturan durumlar önceden öngörülerek tesisin elektrik üretiminin durdurulması gerekebileceği için Biyokütle Enerji Santralinin çevreye, insan ve canlı yaşamına etkilerinin makul düzeyde kalabilmesi için (ÇED) Çevresel Etki Değerlendirmesinin yapılması gerektiği" yönündeki görüsün hiç irdelenip tartışılmadığı, dava konusu somut olayla ilgili kaygıların bilimsel bir yaklaşımla ele alınmadığı ve pembe tablo çizilerek sırf temenni kabilinden rapor sunulduğu görülmektedir. Önceki tarihlerde dosyaya sunulan Rapor kapsamında belirtilen meteorolojik irdeleme ile ilgili somut olgulardan her biri, yüksek tarımsal üretim potansiyeli nedeniyle Bakanlar Kurulu Kararı ile koruma altına alınan Çarşamba Ovasının statüsünü tahrip edip ortadan aldıracak tehlikeler ihtiva etmektedir. Sırf bir aile şirketini daha çok zengin etme uğruna, koruma altındaki Çarşamba Ovasını feda etmeyi göze alan haksız idare işlemi kamu yararı ve bölge gerçekleri ile bağdaşmadığı gibi, Biyokütle Enerji Santrali çevreyi, insan ve canlı yaşamını meteorolojik açıdan da ağır şekilde tehdit ettiği için (sadece Çarşamba ve Samsun değil) çok geniş bir bölgedeki iklimin olumsuz yönde etkileneceği gözetilerek, işlemin iptali yerine davanın reddine karar verilmesi usul, yasa ve hukuka aykırı olduğu için temyiz isteğimizin kabulü ile Samsun 3. İdare Mahkemesinin E:2023/441, K:2024/691 sayılı kararının bozulmasını; haksız ve hukuka aykırı idare işleminin iptaline karar verilmesini talep ettik..
