Kelimenin tam anlamıyla yıkıldık. O gün bugündür haberler gitmediğim süreçte televizyon ekranlarına kilitlendim. Her fırsatta bütün kanalları dolaşıp haberleri dinledim.
Haberleri dinlerken bir taraftan tarifi imkânsız acıyla dövünürken, enkazların, molozların, yıkılmış her binanın altından çıkan sağ canları gördükçe yüreğim bir nebze olsun soğuyor.
Bu yürek soğuması çok kısa sürüyor. Televizyon ekranlarını alt kısmında gözümüzün içine sokar gibi, CAN KAYBI 100-200-1.000-10.000-20.000-30.000 yetmedi 36.000’e doğru gidiyor.
Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay, Adana, Kilis, Osmaniye, Adıyaman, Diyarbakır ve Malatya’da sahada olanları dinliyoruz, televizyonlardan can kaybı bu kadar ile sınırlı değil. AFAD’ın verdiği can kaybı rakamlarıyla örtüşmediğini aslında can kaybı daha da fazla sayıda diye ifadeler kullandılar.
Depremin yaralarının sarılması için Türkiye’nin her yerinden, yardımlar çığ gibi akmaya başladı ve sürekli devam ediyor. Ben Samsun özelinden söz edecek olursam, Valilik, Belediyeler, STK’lar, TMMOB, SAOB (Samsun Akademik Odalar Birliği) bireysel yardımlar yapanların sayısı oldukça yüksek.
Her geçen gün, yardımların artmasının yanı sıra sıra dışı yardımlarda göze çarpmaya başladı.
Samsun’a ilk gelen depremzedelerle haber fırsatını buldum. Malatya’dan gelen depremzedeler Atakum’daki Otel 1919’da toplandılar. Otel 1919 sahibi Serhat Türkel, birlikte kurduğu gurup ile Samsun’da Kardeş Aile projesini hayata geçirmek için çevrede bulunan eşyalı ve doğalgazlı binaları tespit ederek gelen depremzedeleri o dairelere yerleştirdiler.
Kardeş Aile projesini dairelere yerleştirmekle bitirmediler. Otelin düğün salonunu gönüllü gençlerin görev aldığı yardım çarşısını çevirerek “GENÇLİKLAB (Gençlik Laboratuvarı) adıyla hizmet veren çarşıdan depremzedeler yapılan listeyle yardımlara ulaşıyorlar.
Malatya’dan gelen ilk kafilenin sözcüsü Ekrem Arı, yaşadıklarını kısaca şöyle anlattı. ”Biz buraya deyim yerindeyse bir cehennemden çıkıp geldik. Ben Malatya’da esnaftım. Ne evlerimiz ne dükkânlarımız kaldı. Hepsi yerle bir oldular. Canlarımızı zor kurtardık. İlk deprem olduğunda kendimizi sokağa atmasaydık şimdiye kadar Arı ailesinden tek bir fert kalmayacaktı. Bizi Samsun’a yönlendiren memleketimizin milletvekili Veli Ağbaba oldu. Veli Ağbaba’nın yönlendirmesiyle geldiğimiz Samsun’da Otel 1919 sahibi ve çalışanları adeta çevremizde pervane oldular. Bu zor günlerimizde bize sıcak yuvasını açan Samsunlulara ve Serhat Türkel beye depremde zarar gören her bir hemşerimiz adına sonsuz teşekkür ederiz. Yaşadıklarımızın travmasını nasıl atlatacağız? Nasıl üstesinden geleceğiz? Biz erişkinler bir nebze olsun daha vakur davranmaya çalışıyoruz. Ama çocuklar, gençler halen depremin etkisinden ve çevrede gördüklerinden, binaların yer bir olduğunu gördüler, evlerimizin yok olduğunu gördüler. Her birisinin iki gözü iki çeşme ağladılar ve halen korkuyorlar. Ne kadar konuşsam içim o kadar kanıyor” dedi.
Yukarıda da ifade ettim. Yardımlar çığ gibi biri gidiyor, bir diğer geliyor. Bizim halkımıza da bu yakışır. Bunu her dönemde yaptılar ve yaparlar da!
Yıkım çok büyük olması nedeniyle abartmış olmam dünyanın her bir yanından arama kurtarma timleri gelip bir canın sağ olarak göçük altından çıkmasını sağladılar. Şimdilerde de, yavaş yavaş ülkelerine dönmeye başladılar. Onlara da ülkem adına şahsım ve Çağdaş Samsun gazetemiz adına sonsuz teşekkür ediyoruz.
Birkaç gün önce bir haber yaptım. Haberimi hem anka haber ajansında haber yaptık hem de Çağdaş Samsun sitemizde haberleştirdik. Atakum Taflan mahallesinde veterinerlik yapan, Tuncer Onur, aynı zamanda da koyun yetiştiricisi olarak depremzedeler, diğer koyun yetiştiricileriyle organize olarak 200 adet kuzuyu keserek periyodik aralıklarla deprem bölgelerine göndereceklerini söyleyecek ülke genelindeki diğer koyun yetiştiricilerine de bu yolla mesaj vermek istedi. İlkbahar geldiğinde de depremzedelere her koyun yetiştiricimiz birer ikişer damızlık koyun vererek onlara destek olacaklarını anlattı.
Öte yandan kar kış demeden Vezirköprü’nün Altınkaya mahallesinde tüm mahalle sakinleri dağlara çıkıp, buldukları çam kozalakların ve daha önceden biriktirdikleri çıraları çuvallayarak bir kamyonetle deprem bölgesine gönderdiler. Aynı mahalle sakinleri her kapıdan birer tane koyun ve keçi alarak topladıkları 34 koyun ve keçiyi Vezirköprü’de satarak AFAD’a gönderdiler.
Yardımlar gitmeye devam edecek bu konuda kuşkumuz yok. Yeter ki, yağmacılara, fırsatçılara aman verilmesin ve bu konuda gereken tüm cezai ve hukuki yaptırımlar harfiyen uygulansın. En ağır cezayla cezalandırılsınlar.
Bir ince nüansta şu. AFAD ve AHBAP tartışması bence havanda su dövmekten öteye gitmez. Nihayetinde ikisi depremzedeler e yardım vermeye çalışıyorlar.
Ahbap, yaptığı her işi hesabını şeffaf olarak fırsat buldukça kalem kalem açıklıyor. Aldıkları izinleri sıralıyor. Cansiperane insanları kurtarmak için, onların yaralarını sarmak için çalışan Ahbap’ı hedef göstermek, çok çirkin, bir tavır ve harekettir.
Çevremdeki tanıdığım binlerce insan Ahbap’a gözleri kapalı maddi yardımlarda bulunduklarını bizzat bana anlattılar. Bu kadar insan Ahbap’a güveniyorsa neden onu karalamaya çalışılıyor anlamakta zorlanıyorum. Bırakalım Ahbap, dilediği gibi deprem bölgesi için koydukları hedefi birer birer yerine getirsinler. İnsanları kurtarmanın, onlara bir tas çorba ikram etmenin huzurunu yaşasınlar.
Son olarak ilk günden bu yana orada olmak için çok can attım. Ama sağlık nedenleriyle sahada olamamanın üzüntüsü içerisindeyim. Keşke dizlerimdeki ağrı olmasaydı, ilerlemiş yaşıma rağmen dakika beklemem sahaya gider bir moloz kırıntısı kaldırmak beni ziyadesiyle mutlu ederdi.
Yaşadığımız bu korkunç Deprem’den Biz hemen saniye beklemeden ders almalıyız. Deprem ve Biz geleceğimize yaşanabilir bir ülke teslim etmeliyiz. Bu bizim asli görevimiz.
Kaybettiğimiz canlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
BAŞIMIZ SAĞ OLSUN TÜRKİYE!