O gün Dolmabahçe’nin sessizliğinde duran saat, aslında bir milletin kalbine kazındı. Aradan geçen 87 yıl, o saatin akrebiyle yelkovanı yeniden çalıştırmadı; çünkü bu ülkenin zamanı, Atatürk’ün bıraktığı yerden ileriye doğru akarken bile hep o dakikada, o nefeste, o düşüncede kaldı.

Bugün, 10 Kasım 2025’te Atatürk’ü anmak, artık sadece bir yas tutmak değil; aynı zamanda bir hatırlatma, bir uyarı ve bir direniş biçimidir. Çünkü o, yalnızca bir “devlet kurucusu” değil; aklın, bilimin ve vicdanın ortak sesidir. Onu anlamak, hâlâ yasaklanmaya çalışılan bir özgürlük duygusudur.

Atatürk: Ulusal sınırları aşan bir lider

Atatürk, Türk milletine bağımsızlığını kazandırmakla kalmadı; sömürge altındaki halklara da umut oldu. Hindistan’dan Afrika’ya, Asya’dan Latin Amerika’ya kadar birçok ulus, kendi bağımsızlık mücadelelerinde “bir Türk’ün emperyalizme diz çöktürmesi”nden ilham aldı.
Bugün dahi dünyanın dört bir yanında, Atatürk’ün heykelleri ve portreleri yalnızca bir kişiyi değil, bir fikri temsil ediyor: Bağımsızlık, akılcılık ve insan onuru.

Dünya devletlerinin resmi arşivlerinde, diplomatların raporlarında, bilim insanlarının makalelerinde Atatürk’ün adı, “modern dünyanın öncüsü” olarak anılıyor. İngiliz tarihçi Arnold Toynbee, onun “bir ulusu yeniden inşa eden” güç olduğunu söylerken; ABD’li General MacArthur, “Yüzyıllar nadiren böyle bir dehayı tanır” diyordu.
Peki biz, kendi topraklarımızda o dehayı nasıl anıyoruz?

Bir ülke, kendi ışığından korkar mı?

Bugün Türkiye’de Atatürk’ü anmak, bazı çevreler için hâlâ tedirginlik sebebi.
Cumhuriyet’in 102. yılında bile “Atatürk düşmanlığı”, siyasetle iç içe geçmiş bir karanlık refleks olarak varlığını sürdürüyor.
Geçtiğimiz günlerde bir il müftülüğünün, Atatürk ve silah arkadaşları için düzenlemeyi planladığı Mevlit programına bazı gerici grupların tahammül edememesi, bunun en somut göstergesi oldu.
Dini istismar eden bu zihniyet, Atatürk’ü anmayı dine aykırı sayacak kadar dar bir inanç alanına hapsolmuş durumda.

Oysa Atatürk, dinin vicdana ait bir değer olduğunu söyleyerek, inancı özgürleştiren ilk devlet adamıdır.
Laikliğin temeli budur: İnancı değil, istismarı reddetmek.
Fakat yobaz zihin, ne bu farkı anlar ne de anlamak ister; çünkü onun korkusu Atatürk’ün aklıyla değil, onun halkı aydınlatan cesaretiyledir.

Bir il müftülüğünün Mevlid girişimine saldırmak, sadece Atatürk’e değil, İslam’ın özündeki rahmet anlayışına da saldırıdır.
Çünkü Atatürk’ü anmak, bir “dünya nimetini” değil, bir “erdemler bütününü” yüceltmektir.
O, kimsenin inancına karışmamış; sadece kulluğun kula değil, Allah’a yapılması gerektiğini öğretmiştir.

Cumhuriyet’in çocukları hâlâ nöbette

Bugün gençler, Atatürk’ü sadece kitaplardan değil; karanlığın içinde bir ışık olarak, bir pusula olarak yeniden keşfediyor.
Çünkü sistemli bir şekilde unutturulmaya çalışılan Cumhuriyet değerleri, tam da bu unutuşun ortasında yeniden filizleniyor.
Atatürk düşmanlığını “inanç özgürlüğü” kılıfıyla pazarlayan çevreler, aslında en çok gençlerin sorgulama gücünden korkuyor.

Bir yanda bilimin, sanatın, özgürlüğün yolunda yürüyen gençler; diğer yanda hurafelerle, dogmalarla beslenen bir zihniyet.
Bu iki uç, bugün Türkiye’nin en temel çatışma hattıdır.
Ve biz gazeteciler, aydınlar, yurttaşlar olarak o hattın hangi yanında durduğumuzu her gün yeniden seçmek zorundayız.

Atatürk’ün dediği gibi, “Bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin.”
O, kendi fikirlerine bile körü körüne bağlı kalmayı reddeden bir liderdi.
İşte onu büyük yapan da buydu: Kendine tapınan bir lider değil, akla inanan bir insandı.

Dünya Atatürk’ü neden unutmadı, biz neden unutturmak istiyoruz?

Bugün Paris’te, Buenos Aires’te, Tokyo’da Atatürk’ün adını saygıyla anıyorlar.
Birleşmiş Milletler binasında bile onun fotoğrafı, “modernleşmenin öncüsü” olarak sergileniyor.
Dünya, Atatürk’ü yalnızca bir askeri deha olarak değil; barışı tercih eden bir devrimci olarak tanıyor.
Oysa bizde, bazı siyasi söylemler hâlâ “Atatürk’ü tartışmaya açma” cesaretini, demokratik bir hak zannediyor.

Oysa Atatürk, tartışmanın değil, düşünmenin önünü açan kişidir.
Onu eleştirmek mümkündür, ama küçültmeye çalışmak tarih önünde bir alçalmadır.
Çünkü her 10 Kasım’da milyonlarca insan saat 09.05’te ayağa kalkıyorsa, bu artık bir devlet töreni değil, bir vicdan refleksidir.

Yobazın korkusu, halkın sevgisidir

Yobaz, Atatürk’ten nefret etmez — ondan korkar.
Çünkü onun temsil ettiği şey, sorgulayan akıldır.
O akıl, hiçbir “efendiye” boyun eğmez; o yüzden yobazın düzeni için en büyük tehdittir.

Bugün bazı kürsülerde, televizyon ekranlarında Atatürk’e hakaret edenler, aslında kendi karanlıklarının içinde kaybolmuşlardır.
Çünkü bilirler: Ne kadar bağırırlarsa bağırsınlar, bu milletin kalbinde Atatürk’ün adı hep aynı yerinde durur.
O ad, bir ideolojiden öte bir duruştur.

Minnet, saygı ve direnç

10 Kasım, bir matem günü değil; aklın, bilimin ve özgürlüğün yeniden doğduğu gündür.
Her yıl aynı saatte duran siren sesleri, aslında bir sessizlik değildir — bir çağrıdır:
“Uyuma, unutturma, teslim olma.”

Atatürk’ü minnet ve saygıyla anarken, onun devrimlerini korumak artık sadece tarihçilerin, öğretmenlerin ya da siyasetçilerin değil; her yurttaşın görevidir.
Çünkü bugün Atatürk’ü savunmak, sadece geçmişe saygı değil, geleceğe borçtur.

Cumhuriyet’in 102. yılında hâlâ “bir il müftülüğünün Mevlid programı”na bile tahammül edemeyen gericilik varsa, demek ki bu ülkenin Atatürk’e hâlâ ihtiyacı var.
Ve bizler, o ihtiyacın farkında olan insanlar olarak, onun mirasını sadece sözle değil; her davranışımızla yaşatmak zorundayız.

Atatürk’ü anlamak, bugünün Türkiye’sinde hâlâ direnmek demektir.
Minnetle, saygıyla ve asla vazgeçmeden…


MEHMET REBİİ ÖZDEMİR

9.11.2025 20:41:00

Dünyanın Saygı Duyduğu, Yobazın Korktuğu Adam

10 Kasım 1938 sabahı Türkiye, sadece bir insanı değil, kendi aydınlanma pusulasını kaybetti.

TÜİK’İN MANİPÜLASYONLU RAKAMLARINA KANMIYORUZ VE İKTİDARIN SEÇİM VAATLERİNİN PEŞİNDEYİZ!

BES SAMSUN ŞUBE BAŞKANI TULUK; ENFLASYON AÇIKLANDI, RAKAMLAR YALAN, YOKSULLUK GERÇEK!

BİRLEŞİK KAMU-İŞ SENDİKASI SAMSUN ŞUBE BAŞKANI; TÜM ÇALIŞANLARA SEYYANEN ZAM YAPILMALIDIR!

SAMSUN TSO YÜKSEK İSTİŞARE KURULU İLK TOPLANTISINI YAPTI!

SAMSUN TSO YÖNETİMİNE BAŞARILAR DİLEDİLER…

SAMSUN 11 AYDA 171 ÜLKEYE İHRACAT YAPTI!

Birleşik Kamu-İş Samsun Şubesi; Sermayeye Değil Emekçiye Bütçe!

TÜİK Talimatlı Oranlarla Cebimizden Çalmaya Devam Ediyor

CHP’li Hancıoğlu: Fındık üreticimizi, kartel hizmetkârı iktidardan kurtaracağız!

Türkiye’de Fındık ve Mamulleri Sektöründe Ferrero Fındık, 6. Kez İhracat Şampiyonu Oldu!

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.GALATASARAY A.Ş. 12 9 1 2 19 29
2.FENERBAHÇE A.Ş. 12 8 0 4 15 28
3.TRABZONSPOR A.Ş. 12 7 1 4 10 25
4.SAMSUNSPOR A.Ş. 12 6 1 5 7 23
5.GÖZTEPE A.Ş. 12 6 2 4 9 22
6.BEŞİKTAŞ A.Ş. 12 6 4 2 5 20
7.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. 12 5 3 4 -3 19
8.CORENDON ALANYASPOR 12 3 3 6 0 15
9.TÜMOSAN KONYASPOR 12 4 6 2 -2 14
10.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. 12 3 4 5 -2 14
11.KOCAELİSPOR 12 4 6 2 -4 14
12.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ 12 3 5 4 2 13
13.HESAP.COM ANTALYASPOR 12 4 7 1 -10 13
14.GENÇLERBİRLİĞİ 12 3 7 2 -5 11
15.KASIMPAŞA A.Ş. 12 2 6 4 -6 10
16.ZECORNER KAYSERİSPOR 12 1 5 6 -15 9
17.İKAS EYÜPSPOR 12 2 8 2 -9 8
18.MISIRLI.COM.TR FATİH KARAGÜMRÜK 12 2 9 1 -11 7