İşte en son hamle ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) projesiyle eğitim zaten batmış gidiyor. Üstüne üstlük şimdi de ÇEDES eğitimin kolunu kanadını kırmakla kalmıyor, eğitimi yerle yeksan ediyor.

Bizim zamanımızda da eğitimin çok laik olduğu falan söylenemez ama gelin görün ki bizim ilkokulda, ortaokulda ve lisede aldığımız eğitim, şimdiki eğitim sisteminin katbekat üzerinde. 

Gelelim eğitimin içine dikilen “ÇEDES” kabusunun nimetlerine. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, harbiden ne inatçıymış arkadaş, Nuh diyor da Peygamber demiyor. ÇEDES projesini hayata geçirmek için canhıraş ter dökerken öte yandan da boş durmayıp özel sektör öğretmenlerin “Taban Maaş” taleplerine kulaklarını tıkıyor. Çocuklar 12 gündür sokaklarda, deniz kenarlarında, caddeler üzerinde, parklarda ve TBMM yakınlarında “Taban Maaş” nöbeti tutuyorlar ama kimse umursamıyor, çünkü iktidarda herkesin tuzu kuru. 

Şu öncelikten bahsetmek istiyorum; “Cami ve mezarlık ziyaretleri başta olmak üzere, okul ortamında yapılan her türlü etkinlikte velilerin yazılı onayının alınması yasal zorunluluktur. Bu zorunluluğa rağmen bazı eğitim yöneticileri, öğrencilerin camilere götürülmesi ve mezarlık ziyareti yapılması gibi etkinlikleri teşvik etmekte, açıkça suç olmasına rağmen çocukların fotoğraflarını yüzleri görünecek şekilde sosyal medya hesaplarından paylaşmaktadır” bunları hep okuduk ve izledik. Gücüm yettiği oranda haber yapmak için gittim. Gidemediğim zaman da arkadaşlar gerekli bilgileri gönderiyorlardı bende haber yaparak onlara katkı vermeye çalışıyorum.

Ne ala memleket değil mi? Gençlik ve Spor Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve işin mimarı, akıl hocası Yusuf Tekin’in bakanlığı MEB’de bir araya gelmişler. Bildik düşünceleriyle, hareketleriyle, kanun tanımaz, hareketlerle eğitim laiklikten öyle bir uzaklaşıyor ki, öğretmenlerin mücadelesine bence herkes katkı sunmalı.

 Yukarıda isimlerini zikrettiğim bu üç yapı kamu kurumu, atı alıp Üsküdar’ı geçmek için dört nala koşuşturup duruyorlar. 

Bu yasadan dolayı çocuklarımızı laik eğitim diye bir eğitim sisteminin içine yeniden katabilmemiz olanaklı değil. 

Millî Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı iş birliği ile 81 ilde uygulanmaya başlanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi” (ÇEDES) projesi kapsamında okullarda çocuk ve gençlerin gelişimini olumsuz etkileyecek çok sayıda etkinlik yapılmaktadır. 

İktidarın kendi dünya görüşüne uygun nesiller yetiştirme hedefi tüm topluma yönelik bir dayatma haline geldiği gün gibi aşikardır. 

MEB (Milli eğitim Bakanlığı), DİB (Diyanet İşleri Başkanlığı) ile Gençlik ve Spor Bakanlığının iş birliğinde yürütülmek istenen ÇEDES projesi kapsamında atılan adımlar laik eğitim ve yaşama ulu orta hodri meydan anlamına gelmektedir. 

ÇEDES projesi bu yönüyle hem laikliğe hem de laik eğitim anlayışına temelden aykırıdır.

Eğitim sistemi dini kurallara göre biçimlendirilmemeli. Eğitim sisteminde ve genel olarak toplumsal yaşamda iktidarın kendi dünya görüşüne ve yaşam tarzına uygun nesiller yetiştirme yönündeki uygulamaları tüm topluma yönelik fiili bir baskı ve dayatma haline gelmiştir.

Okullarda sadece öğretmenlerin eğitim öğretim hizmeti verebileceği gerçeği ortada dururken, ÇEDES projesi ile okullarda imamlar, vaizler ve Diyanet’e bağlı memurlar “manevi danışman” olarak görevlendirilmekte ve yasa dışı bir şekilde fiilen eğitim öğretim hizmeti vermektedir. Biliyor musunuz, öğretmen atamaları yapılmıyor sanıyorum. ÇEDES projesi diğer anlamıyla açılımında ki gibi Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum projesi imamlardan, dolayı, vaizlerden dolayı ve din adamlarından dolayı atanamıyor, 4 yıl boyunca alnının damarı çatlaya çatlaya okuyor öğretmen oluyor ama onun yerine siz tutun vaiz, müftüyle eğitimi tamamlayın. 

Bu uygulamaya, projeye akıl sır erdirmek mümkün değil. 

Okul içinde ve dışında yapılan dini içerikli etkinlikler, özellikle toplu namaz etkinlikleri ve öğrencilere mezarlık temizletilmesi gibi etkinlikler çocukların zihinsel gelişimi açısından sakıncalıdır. Sınıflarda dini içerikli etkinlikler (sınıflarda Kâbe ve mezar maketleriyle yapılan etkinlikler) laik eğitime ve eğitim-öğretimin amaçlarına temelden aykırıdır. Bu etkinlikleri televizyonlarda ve gazetelerde okuduğumda akıl tutulması yaşıyorum. Gerçi bizde akıl falan bırakmadılar. 

Çocukların ve öğrencilerin siyasi iktidarın ideolojik hedeflerine ulaşmak için hayata geçirdiği ÇEDES ve benzeri projelerin parçası haline getirilmesini doğal olarak kimse istemez.

Bu konuda öğretmenler başta olmak üzere, öğrenciler, veliler ve tüm kamuoyu birlikte tutum sergilemesi gerekir diye düşünüyorum. 

Projenin ülke çapında uygulaması için milli eğitim müdürlükleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı il müftülükleri aracılığıyla okullara ‘manevi danışman’ sıfatıyla pedagojik eğitimi bulunmayan vaiz, imam hatip, Kur’an kursu öğreticileri görevlendirmeleri yapılmaya başlandı. ÇEDES eğitimci arkadaşlar projenin eğitimde Taliban modeli olduğunu her basın açıklamasında üzerine basa basa vurguladılar.

Eğitimin bütün kademelerinde eğitimin niteliğini yükseltmek, çocukların özgür ve sağlıklı bireyler olarak yetiştirilmesi için somut adımlar atılması gerektiği açıktır. 

Ancak siyasi iktidar, bugüne kadar yaptığı gibi, din ve inanç alanı gibi son derece hassas bir konuda okullarda öğrencilere “tek din, tek mezhep” anlayışıyla dini ve manevi değerleri aktarmayı kendisine görev edindiği eğitim emekçileri defalarca kez dile getirdiler. 

Son olarak yine Samsun’da görev yapan bir öğretmen arkadaş; “ÇEDES Projesi iktidarın eğitim sistemini siyasal ideolojik ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirme hedefinin son örneğidir ve eğitim sistemi adım adım Taliban modeline benzetilmek istenmektedir” dedi.