MEHMET REBİİ ÖZDEMİR

Tarih: 30.11.2025 12:00

ALAÇAM DAHA NELERE GEBE?

Facebook Twitter Linked-in

Hatta yerle bir edilmiş.

Son zamanlarda Alaçam’da çevreye yönelik uygulamalar öyle bir noktaya geldi ki, artık mesele sadece kesilen ağaçlar, bozulan alanlar ya da plansız peyzaj değildir. Bugün mesele, mezarlara saygının kalıp kalmaması, doğaya karşı düşmanlık derecesine varan uygulamaların normalleştirilmesi ve tüm bunların ‘hizmet’ adı altında sunulmasıdır.

Alaçam’ın yaşadıkları artık sıradan bir çevre talanı değildir. Bu yaşananlar açıkça bir yönetim anlayışının sorgulanması gereken bir tabloyu ortaya koymaktadır.

MEZAR TAŞLARINI KIRAN “HİZMET”

Alaçam Şehir Mezarlığı’nda yaşananlar, basit bir belediye faaliyeti olarak açıklanamaz. Ağaç kesimleri sırasında mezar taşlarının kırılması; ortalıkta sapasağlam taş neredeyse bırakılmaması… Buna kaza mı denir, tedbirsizlik mi, yoksa umursamazlık mı?

Mezarlık dediğiniz yer yalnızca ölülerin değil, yaşayanların da vicdanıdır. Oraya nasıl girdiğiniz, nasıl davrandığınız, nasıl çıktığınız bir toplumun kültür aynasıdır. Ama bugün Alaçam’da gördüğümüz tablo, insanın içine ürperti salıyor.

Ağaç kesimi yapılırken mezar taşlarının bir bir devrildiği, kırıldığı, yerinden oynadığı bir alan düşünün… Aile büyüklerinin mezarlarını ziyarete gelenler yerinde olmayan taşlarla, yıkılmış mezarlarla karşılaşıyor. Peki soruyoruz:

Bu mudur hizmet?

Bu mudur kamu yararı?

Bu mudur şehircilik anlayışı?

Yetmiyor…

Mezarlığın iki giriş kapısı da kapalı. Gerekçe: “Temizlik çalışması.” Ama ortada temizlikten ziyade tahribat var. Alaçam’da haftada 2–3 cenaze defni olduğu bir gerçekken, vatandaş “Yakınımı nereye defnedeceğim?” sorusuna cevap bulamıyor. Aile kabri belli değil, alan belirsiz, mezarlık karmaşanın ortasında… Böyle bir ortamda defin mi olur?

İnsan anne-babasını, kardeşini, eşini toprağa verirken bir de mezar mı arayacak?

 Bu soruların muhatabı yalnız belediye işçileri değil. Bu işin siyasi, idari ve teknik sorumluları vardır.

 GEYİKKOŞAN MESİRE ALANI: DOĞAYI KORUMAK MI, ZEHİRLEMEK Mİ?

 Gelelim Geyikkoşan’a…

 Alaçam’ın tek nefes aldığı alanı. Denize nazır, çamların arasında, halkın ailesiyle oturabildiği nadir yerlerden biri.

  Ama artık orası da huzur değil, koku ve tedirginlik alanı haline gelmiştir.

  Geyikkoşan mesire alanındaki ağaç diplerine ve boş alanlara ıslak tavuk gübresi dökülüyor. Dökülmekle kalmıyor, toprağın üstüne yığın yığın seriliyor. Peyzaj düzenlemesi denilerek bunu meşrulaştıran bir pankart asılıyor.

    Ama soralım:

  Peyzaj bu mu?

Islak tavuk gübresi peyzaj uygulaması mıdır?

Bir mesire alanı hayvan barınağına mı çevrilmiştir?

Islak tavuk gübresinin ne demek olduğunu bilen bilir. Kokusu ağırdır, taşındığı yeri yaşanmaz hale getirir. Geyikkoşan çevresinde yaşayan vatandaşların şikâyeti nettir: Rüzgâr denizden estiğinde koku her tarafı sarıyor. Oturmak mümkün değil, nefes almak dahi zor.

İnsanlar burada çocuk gezdiriyordu. Aileler burada piknik yapıyordu. Şimdi oturmak bile işkence.

Bu uygulama kime soruldu?

Kim izin verdi?

Hangi teknik rapora göre buraya hayvan gübresi döküldü?

Bir belediye, halka ait mesire alanını çiftlik gibi kullanamaz.

TEKNİK PERSONEL DE SORUMLUDUR

Belediye başkanı kadar, “olur” veren teknik personel de sorumludur. Eğer bilimsel çalışmadan, çevresel etki analizinden, insan sağlığını düşünmeden bu uygulamalara onay veren mühendisler, peyzaj mimarları, teknik görevliler varsa, bu durum daha da vahimdir.

Çünkü yapılan yanlış bir uygulama değildir, zincirleme bir sorumsuzluktur.

Bir şehir, masa başında alınan kararlarla değil, sahadaki gerçeklikle yönetilir. Ama Alaçam’da görünen, masa başında çizilenle sahadakinin birbirini tutmadığıdır.

SAHİ BU ŞEHRİN SAHİBİ YOK MU?

İnsan ister istemez soruyor:

Alaçam’ın sahibi yok mu?

Bu şehir sahipsiz mi?

Bu insanların sesini duyan yok mu?

Bir mezarlıkta mezar taşı kırıldığında susan toplum, yarın bu hoyratlığın kendi hayatına dokunduğunu gördüğünde geç kalmış olmayacak mı?

Bugün ağaç devriliyor, yarın evler mi?

Bugün mezarlık karışıyor, yarın şehir mi?

Bir kentte her şey rastgele yapılırsa, bir gün insan da o keşmekeşin içinde kaybolur.

BU BİR HİZMET DEĞİL, İŞKENCEDİR

Alaçam’ın yaşadığı şey hizmet değildir.

Alaçam’ın yaşadığı, düpedüz ihmaldir.

Alaçam’ın yaşadığı, yönetim zaafıdır.

Alaçam’ın yaşadığı, şehir kültürünün ayaklar altına alınmasıdır.

Mezarlara zarar vermek yalnız maddi değil, manevi bir yıkımdır.

Doğaya hoyrat davranmak yalnız çevre değil, insan düşmanlığıdır.

İnsanların gölgesinde oturduğu ağaca balta vurmak, sadece dalını değil; geleceğini de kesmektir.

ÇAĞRIMDIR:

Samsun Büyükşehir Belediyesi’ne, Alaçam Belediyesi’ne ve bu uygulamaları onaylayan tüm yetkililere:

Bu şehrin toprağı da, ağacı da, mezarı da emanettir.

Emanete ihanet, hiçbir afişle örtülemez.

Alaçam sizin babanızın malı değildir.

Bu şehir sizin keyfinize göre şekillenecek bir deneme tahtası değildir.

Alaçam bir ilçedir, yük değildir.

Alaçam bir değerdir, denek değildir.

Ve unutulmasın…

Bir şehri beton değil, vicdan ayakta tutar.

Vicdan yıkılırsa, o şehir çoktan gömülmüştür.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —