Parmakları titreyerek şifreyi giriyor. Ekranda bir cümle: “Hesabınız bloke edilmiştir.”
O anda ne bir yasa hatırlıyor, ne bir banka sözleşmesi. Sadece emekli maaşıyla geçinen bir insan olarak, hayatının merkezine kilit vurulduğunu hissediyor.
Bu satırlar, bir kişiyi anlatmıyor. Aslında bir ülkeyi anlatıyor.
Bir süredir kamuoyunda konuşulan, bir emeklinin maaşına bloke konulması olayı hepimize şunu hatırlattı: Devletin hukukla kurduğu bağ, en çok emeklinin cebinde hissedilir.
Emekli maaşı bir hak, bir lütuf değil
Emekli maaşı; yıllarca ödenen primlerin, vergilerin, alın terinin karşılığıdır.
Devletin kimseye bağış olarak verdiği bir para değil, vatandaşın kendi hakkıdır.
Bu yüzden, hukukta emekli maaşı “geçim hakkı” kapsamında değerlendirilir.
Bir başka ifadeyle, kimsenin el süremeyeceği bir yaşam alanıdır.
Ancak son yıllarda, bankalar, kamu kurumları ve hatta bazı idari kararlar üzerinden, bu dokunulmaz hakkın ihlal edildiğine sık sık tanık oluyoruz.
Kredi borçları, kefaletler, teknik bahaneler…
Sonra bir sabah, emekli maaşının tamamına bloke konulabiliyor.
Oysa kanun, bu konuda oldukça net.
Kanun ne diyor?
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 93. maddesi, açıkça der ki:
“Bu Kanun gereğince bağlanan gelir, aylık ve ödenekler, nafaka borçları dışında haczedilemez.”
Bu hüküm, emekli maaşlarının korunması için en temel dayanaklardan biridir.
Yani, bir emeklinin maaşına hiçbir kurum, keyfî olarak el koyamaz.
Ne bankalar, ne özel şirketler, ne de idareler…
Fakat uygulamada işler, çoğu zaman kanundaki kadar temiz yürümüyor.
Bankalar kredi verirken emeklilere uzun sözleşmeler imzalatıyor.
O sözleşmelerin arasında, küçük puntolarla yazılmış bir cümle yer alıyor:
“Maaş hesabından doğan borçların tahsilinde Banka yetkilidir.”
Birçok emekli bu ibareyi fark etmeden onaylıyor.
Sonra bir gün banka, maaş hesabına bloke koyduğunda işte o maddeyi öne sürüyor.
Hukuken ise bu durum tartışmalı: Çünkü gerçek bir rıza, bilinçli ve özgür iradeyle verildiğinde geçerlidir.
Yaşlı, okuma zorluğu çeken veya bilgilendirilmeden onay veren emeklilerin imzası, “rıza” sayılmaz.
Bu durumda mahkemeler, sözleşmenin ilgili kısmını geçersiz kabul edebilir.
Peki suç işlendiğinde maaş kesilebilir mi?
Kamuoyunda sıkça karıştırılan bir diğer konu bu.
Evet, bazı insanlar “bir suç işleyen emeklinin maaşı kesilebilir” zannediyor.
Oysa hukukta cezalandırma, kişinin özgürlüğüyle ilgilidir, geçim hakkıyla değil.
Hiçbir mahkeme, bir yurttaşın “emekli maaşı” üzerinden ceza veremez.
Bu ancak, o kişinin devlete veya bir kişiye zarar verdiği belirlenirse ve mahkeme tazminat ödenmesine karar verirse mümkündür.
Yine de maaşın tamamına değil, sadece bir kısmına sınırlı şekilde kesinti yapılabilir.
Hukuk, en ağır suçlunun bile yaşam hakkını elinden almaz.
Çünkü adalet, intikam değil; ölçüdür.
Bloke kararı geldiğinde ne yapılabilir?
Bugün Türkiye’de birçok emekli, maaşına bloke konulduğunda ne yapacağını bilemiyor.
Çoğu “devlet böyle yapıyorsa vardır bir sebebi” diyerek kabulleniyor.
Oysa hukuken başvurulabilecek birkaç temel yol vardır:
Hukuk bilinci, emeklinin son kalesidir
Burada asıl sorun, yasaların eksikliği değil, vatandaşın haklarını bilmemesidir.
Birçok emekli, hâlâ “bankayla uğraşamam”, “mahkeme kim, ben kim” düşüncesiyle hakkını aramıyor.
Ama unutulmamalıdır ki, hukuk, sadece güçlüler için değil, haklılar için vardır.
Bir dilekçe yazmak, bir itirazda bulunmak, bir avukatla konuşmak…
Bunların her biri, hem kişisel hem de toplumsal bir direniştir.
Emeklinin hakkı sadece cebinde değil, toplumun vicdanında da korunmalıdır.
Eğer bir emeklinin maaşına haksız yere bloke konuluyorsa, o sadece bir kişiyle ilgili değildir; bu, hepimizin geleceğine dokunan bir meseledir.
Siyaset gölgesinde adalet olmaz
Bu ülkede hukukun en zayıf anı, siyasetin en güçlü olduğu andır.
Eğer bir emeklinin hesabına, oğlu ya da kızı bir siyasetçi diye müdahale ediliyorsa, bu artık hukuk değil, talimattır.
Oysa yargı, soyadına değil, dosyaya bakar.
Hukuk, kimden geldiğine değil, ne olduğuna karar verir.
Bir ülkede insanlar, “yarın benim maaşıma da el konur mu?” korkusuyla yaşıyorsa, o ülkede sadece adalet değil, huzur da tükenmiştir.
Bloke değil, güvence zamanı
Emekli maaşı, bir hayatın özeti gibidir.
Orada alın teri vardır, geçmiş vardır, onur vardır.
O maaşa el uzatmak, sadece bir hesaba değil, bir ömre uzanmaktır.
Bu nedenle, her emeklinin bilmesi gereken gerçek şudur:
Hiç kimse, hiçbir kurum, hiçbir siyasi otorite, kanunda yazılı istisnalar dışında emekli maaşına el koyamaz.
Ve biri bunu yaparsa, itiraz etmek hem hak hem görevdir.
Belki bir dilekçe uzun bir yol gibi görünür.
Ama o dilekçe, adaletin yeniden ayağa kalktığı ilk adımdır.
Unutmayalım:
Emeklinin maaşına bloke konulabilir, ama onuruna asla.