MEHMET REBİİ ÖZDEMİR

Tarih: 02.11.2025 19:26

Kalem Evrenseldir: Gazeteciliği Hiçbir Mahkeme Durduramaz”

Facebook Twitter Linked-in

Gazetecilik, bir kez daha yargı sopasıyla susturulmak isteniyor.
Ama gerçek, hiçbir kararla yok edilemez.

Basın Özgürlüğü Karanlık Bir Kavşakta

Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin de belirttiği gibi:

“Basın özgürlüğüne yönelik saldırılar hanesine yazılmış yeni bir karar ile karşı yayız.
Karar gazetecilik karşı mesleğine, halkın haber alma hakkına engel niteliğindedir.
Basın özgürlüğüne hiçbir müdahale kabul edilemez. Gazetecilik yargılanamaz!”

Bu sözler, bir basın açıklamasından öte, mesleğimizin çığlığıdır.
Her mahkeme kararıyla biraz daha boğulan, biraz daha bastırılan bir çığlık...

Bugün gazeteciler, gerçeği yazdıkları için sanık sandalyesinde.
Bir ülke düşünün: Haber yapmak “suç”, sessiz kalmak “makbul vatandaşlık” haline gelmiş.
Bu tablo sadece basının değil, halkın da nefesini kesiyor.

Yargının Sopası, Hakikatin Boğazında

DİSK Basın-İş Sendikası açıklamasında şu sözlerle tepki gösterdi:

Bu karar, siyasallaşan yargının basın özgürlüğüne dönük saldırılarının bir yenisidir.
Özgür basın emekçilerinin açığa çıkardığı hakikatlere bir saldırıdır.
Ülkemizde gazetecilik, yargı sopasıyla engellenmek isteniyor.”

Yargının “bağımsız” olması gerekirken,
bugün kararlar siyaset terazisinde tartılıyor.
Basın davaları, artık hukuki değil politik dosyalar haline geldi.
Bir muhabirin not defteri, bir kameramanın görüntüsü, bir editörün başlığı “suç delili” sayılıyor.

Gerçeği yazmak “örgüt üyeliği”,
hakikati savunmak “propaganda” olarak tanımlanıyor.
Ama şu unutulmasın: Hakikat mahkûm edilemez.

Gazetecilik Yargılanırsa, Toplum Susar

Basın özgürlüğü sadece gazetecilerin değil, halkın da hakkıdır.
Gazetecilerin yargılandığı bir ülkede, halkın gerçeğe ulaşma hakkı gasp edilir.
ÇGD açıklamasında da vurgulandığı gibi:

“Gazeteciliğin yargılanması, toplumun gerçeğe ulaşma hakkının engellenmesidir.
Bu tür kararlar, halkın bilgiye erişimini sınırlandırmakta, basının kamusal işlevini ortadan kaldırmaktadır.”

Haber, sadece bir metin değildir;
bir toplumun nefesidir, demokrasinin oksijenidir.
Ve bugün bu oksijen kesilmeye çalışılıyor.

Gerçeği Yazmak Cesaret Değil, Görevdir

Gazetecilik kahramanlık değil, görevdir.
Ama o görevi yapan herkesin “suçlu” ilan edildiği bir ülkede,
gerçeği yazmak mecburen cesaret ister hale geldi.

Bir kalemi susturabilirsiniz,
ama o kalemin yazdığı gerçeği silemezsiniz.
Bir mikrofonu kapatabilirsiniz,
ama o mikrofonun duyurduğu sesi unutturamazsınız.

Bu ülkede gazetecilik, bedel ödemek anlamına geliyorsa,
o bedel halk adına ödeniyor demektir.

Dayanışma: Gerçeğin En Güçlü Sığınağı

DİSK Basın-İş açıklaması şöyle bitiyor:

“Gazetecilere verilen bu cezaları da, basın özgürlüğüne dönük bu saldırıları da kabul etmiyoruz!
Gazetecilere ve basının özgürlüğüne dönük her türlü baskı ve saldırının karşısında olmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz.”

Bu sadece sendikal bir duruş değil,
tarihe düşülen bir vicdan notudur.
Çünkü bugün bu dayanışmayı büyütmezsek,
yarın “haber alma hakkı” diye bir kavram kalmayabilir.

Son Söz Yerine

Bugün cezalandırılanlar sadece gazeteciler değil,
toplumun gerçeğe duyduğu ihtiyaçtır.

Gazetecilik, iktidarların hoşuna gitmeyen soruları sormakla başlar.
Ve o sorular hapsedilemez.

Bir ülke, gazetecilerini susturarak değil,
onları dinleyerek büyür.
Ama eğer bir ülke, gerçeği taşıyanları düşman ilan etmişse,
orada sadece gazeteciler değil, adalet de tutsaktır.

Bir kez daha yüksek sesle söyleyelim:
Gazetecilik yargılanamaz!
Özgür basın susturulamaz!

Çünkü gerçeği savunmak, insanlığın en onurlu mesleğidir.

Kaynaklar:


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —