MEHMET REBİİ ÖZDEMİR

Tarih: 05.08.2025 10:00

Sofrada Yangın Var, TÜİK Hâlâ Klima Açıyor

Facebook Twitter Linked-in

Her ay aynı manzara: Etiketler değişiyor, maaşlar yetmiyor, pazar filesi boş dönüyor. Ve TÜİK, sanki başka bir ülkeden yayın yapar gibi enflasyonun düştüğünü, fiyatların o kadar da fırlamadığını söylüyor.

Ama gerçek orada, fırın tepsisinde pişiyor, market kasasında terletiyor. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 20 bin liranın üstüne, yoksulluk sınırı 60 bin lirayı geçmiş durumda. Asgari ücret hâlâ 17 bin lirada, emekli maaşı desen ortalamasını konuşmaya bile utanıyoruz. Hangi veriye bakarsanız bakın, bu tablo, “insanca yaşam” idealinin artık uzak bir hayal olduğunu yüzümüze tokat gibi çarpıyor.

TÜİK ne diyor peki? Temmuz ayı enflasyonu %48,2. Oysa ENAG gibi bağımsız araştırma kuruluşları yıllık enflasyonu %120’nin üzerinde hesaplıyor. Bu fark, sadece bir teknik tartışma değil. Bu fark, vatandaşın cebindeki peynirin gramıyla, çocuğuna aldığı okul çantasının fiyatıyla doğrudan ilgili.

Şimdi soruyorum: TÜİK, hangi sokakta, hangi pazarda bu fiyatları derliyor? Hangi ailenin mutfağında bu sepetteki ürünler yer alıyor? “Sepet” kelimesi artık sadece istatistikçilerin değil, halkın da dilinde. Çünkü o sepetin içi boş. TÜİK’in kullandığı yöntemler, hesaplama biçimleri, veri toplama süreci kamuoyuna şeffaf biçimde sunulmuyor. Hal böyle olunca insanlar da haklı olarak “Bu rakamlar bizim hayatımızı yansıtmıyor” diyor.

Ekonomik politikaların temel dayanağı olan bu veriler güvenilirliğini yitirdiğinde, olan yine vatandaşa oluyor. Çünkü maaş zamları, sosyal yardımlar, vergi dilimleri bu veriler üzerinden şekilleniyor. Rakamlar düşük gösterildikçe, halk daha da yoksullaşıyor. Bu artık bir teknik hata değil; bu, bir sosyal adaletsizliktir.

Gerçek enflasyon halkın cebinde, sofrasında, geleceğe dair umudunda ölçülür. TÜİK’in görevi, gerçeği yumuşatmak değil, olduğu gibi yansıtmak olmalıdır. Verilerle oynayarak ekonomi düzelmez. Sadece tablo güzelleşir, ama manzara değişmez.

Bugün Türkiye’de insanlar hesap yapmaktan yaşamaya vakit bulamıyor. Aybaşı geldiğinde kiranın mı, faturanın mı, çocuğun bezinin mi ödeneceğini kara kara düşünen milyonlar var. TÜİK’in yayınladığı grafiklerde değil, o insanların gözlerindeki yorgunlukta saklıdır asıl enflasyon.

Çözüm basit: Gerçeği inkâr etmek yerine, ona uygun politika üretmek. Ama önce, gerçekleri kabul etmek gerek.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —